Kalkınma Bakanlığı’nın merakla beklediğimiz kamu özel ortaklığı raporu çıktı.
Raporun ne içeriği ne üslubu önceki yıllara benziyor. Projelerin sayıları ve türlerinin her birine ayrı biçimde grafik hazırlanarak doldurulan sayfaların içinde bilgiyi büyüteçle aramanız gerekiyor. Sonuç ve öneri bölümü neredeyse boş bırakılmış. İşlerin iyi gitmesi için özenli hazırlık gerektiği, Kalkınma Bakanlığı’nın da bu işin proje geliştirdiğinin duyurulmasıyla yetinilmiş.
Raporun atıflarına baktığımızda bolca Dünya Bankası, IMF, Avrupa Kamu Özel Ortaklığı (KÖO) Uzmanlık Merkezi (EPEC) çalışmaları görülüyor.
Atıflar arasında Avrupa Sayıştayı’nın kamu özel ortaklığı yönteminin vaat ettiğini sağlamadığı ve hatta aksine kamu zararına neden olduğunu tespit eden raporu yok.
Raporda 21 şehir hastanesinin toplam yatırım tutarının 11 Milyar 707 Milyon Dolar olduğunu yazılmış, ama önceki yılların aksine Sağlık Bakanlığı’nın ne kadar kira ödeyeceği hiç yazılmamış. Anlaşılan o ki bu rakamların “dile düşmesini” istemeyenler raporu kırpmış. Tabii ödenecek paranın bizim cebimizden çıktığı kısmını da unutmuşlar demek ki. Gerçi artık bütçeyi de TBMM yapmayacağı için “kamuoyunu ilgilendirmeyen inşaat işleri” olarak açıklama yapmaları mümkün.
Kalkınma Bakanlığı bir yandan da 2018-2023 Kalkınma Planı hazırlıklarını yürütüyor. Orada kamu özel ortaklığına dair özel raporun ilk nüshasının çıktığını gazetede okuduk. Habere göre orada gerçek tespitler yapılmış.
Elimizdeki raporsa son paragrafında oldukça çekingen biçimde uzun vadede finansman sorunu yaşanabileceğini söylemekle yetinmiş. Ne ödenecek bedeller var ne risk analizi. Hatta şehir hastanelerinin yatırım bedellerinin yanına konulan küçük yıldızla “devlete ödenecek kira bedelleri yazılmamıştır” notu düşülmüş. Ama bu işletme hakkı devrine dair yap-işlet-devret işleri için geçerli bir bilgi. Yani şehir hastaneleriyle ilgisi olmayan dipnot konulmuş rapora.
Peki, başka ülkelerde neler oluyor?
İngiltere Sayıştayı birinci basamak sağlık hizmetlerindeki yaygın taşeronlaşmanın hastaları büyük riske soktuğunu yazdı.
İngiltere’de Carillion’un ani iflasının ardından hükümetin isteksizliğine rağmen süren soruşturmada “dört büyükler” diye anılan danışmanlık ve muhasebe şirketlerinin dünyanın kanını emdiğini ortaya çıkarıldı.
Carillion’un iflasa gittiğini görüp “kriz danışmanlığı” kapsamında malvarlıklarını nasıl elden çıkaracaklarını öğrenmek için milyonlarca dolar ödeme yaptığı ortaya çıktı.
Ülkelere ve şirketlere danışmanlık hizmeti verenler ve bunların da ağası olan finans sermayesi “devlet sermaye işbirliğinin” asıl sahibi. Devletin kamulaştırılması tartışması da önümüzdeki dönemin asıl konusu. (ÖE/HK)