Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA-DER) Genel Başkanı Av. Hülya Gülbahar ve Derneği temsilen Av. Sema Kendirci, Av. M. Canan Arın, Av. Elif Uysal Erkol, dernek aleyhine bir siyasi partinin açtığı davaya verdikleri 30.12.2008 tarihli cevaplarında; “Kadınların seçimle ve atamayla gelinen tüm karar verme mekanizmalarında eşit temsilini sağlamak” amacıyla 1997 yılında kurulan KA-DER’in; kurulduğu günden tüm partilere eşit mesafe ilkesi ile çalıştıklarını Mahkemeye bildirmişler.
Bu cevap dilekçelerinde; KA-DER’in on yıldır sürdürdüğü mücadeleye rağmen 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan genel seçimlerden sonra TBMM’deki 550 milletvekilinin ancak 50'sinin kadın milletvekili olduğunu; buna göre kadınların meclisteki oranının yüzde 9,1 oranında kaldığını; Türkiye'nin 81 ilinde bir tek kadın valinin olmadığını; kadın kaymakam oranının yüzde 1,55 olduğunu; bu rakamlar nedeniyle Türkiye'nin toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından 130 ülke içinde dünyanın sondan yedinci ülkesi durumunda bulunduğunu; yerel yönetimler açısından ise 68, dünya ülkesi arasında 62. sırada olduklarını yazmışlar
29 Mart 2009 tarihinde yapılacak olan yerel seçimlerin ilk hazırlık çalışmalarında siyasi partilerin belediye başkanlık adayları içerisinde kadın sayısının neredeyse yok düzeyinde kaldığını; diğer siyasi partiler için de farklı olmayan bu tablo karşısında KA-DER siyasi partilerin daha fazla kadın adaya yer vermesini sağlamak üzere “afiş” hazırlamış…
İşte bu “afiş” davalık olmuş…
Dava konusu üçlü tablodaki (afişteki) Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin resimlerinin sol tarafına (ÜÇÜMÜZ DE AYNI FİKİRDEYİZ!); (Hedefimiz yerel yönetimlerde %50 Kadın aday!), (UYARI: Bu ilan yerel yönetimlerde %1’lik orana isyan eden ve siyasette görev almak isteyen kadınların hayallerinin ürünüdür.) cümleleri yazılmış..Afiş basında yer almış ve internet web sayfalarında yayınlanmış…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu afiş nedeniyle davacı olmuş…Bahçeli’ye göre; KA-DER’in bu afişleri yayınlamakla amacından uzaklaşarak halkta kadınların siyasette daha çok etkin olmasına dikkat çekmek yerine Devlet Bahçeli'yi siyasi rakibi olan Recep Tayyip Erdoğan'ın kolları altına girmiş gibi gösterdiğini; Derneğin bu afişle yerel seçimler öncesi fotomontajlı fotoğraflarla Devlet Bahçeli'yi Başbakan R.Tayyip Erdoğan'ın kolları altına girmiş ve onun liderliğini kabul etmiş gibi göstererek rekabeti ortadan kaldırıcı hareketlerle davacının kişilik haklarına saldırıldığını ileri sürmüş ve ileride “telafisi mümkün olmayan zararların doğması ihtimaline binaen” davaya konu fotoğrafların bulunduğu afişlerin tedbiren toplatılmasına, görsel basında ve internet ortamında yapılan yayınların da tedbiren durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
KA-DER ise davaya verdiği yanıtlarında; dava konusu afişleri hazırlayarak siyasi parti yöneticilerinin ve kamuoyunun dikkatini bu eşitsizlik ve haksızlık üzerine çekmeye çalıştıklarını, bu nedenle afişte üç parti başkanının fotoğrafının kullanıldığını…
Fotoğrafta kullanılan siyasi parti başkanlarının ve bu üç partinin bugüne dek kadınların temsil sorununu çözmek için anlamlı hiçbir çaba harcamadığını; bütün dünyada 100’ü aşkın ülkenin kadınların temsil sorununu Anayasalara ya da yasalara kota koyarak, ya da parite sistemi ile eşitlik yolunda çözmeye çalıştıklarını…
Dava konusu fotoğrafta hiçbir parti liderini kişisel olarak incitmek ya da küçük düşürmek istenmediğini…
Siyasetçilerin yanlış politika ve pratikleri nedeniyle kaygı duyduklarını; dava konusu afişin bu açıdan da daha demokratik, daha uzlaşmacı, daha güler yüzlü, daha insana yakın, daha sahici bir siyasal ortamı talep eden ve içinde umut veren bir afiş olduğunu, Türkiye’deki siyasetin biraz daha diyaloga açık, uzlaşmacı, demokratik, güler yüzlü ve cinsiyet eşitliğini gözetir biçimde olmasını istemekte kamu yararının olduğunu…
Bu afiş ve fotoğrafın; kamuoyunda büyük bir etki yarattığını; yerel seçimlerdeki yüzde 1’lik kadın oranının çıplak ve acımasız gerçekliği karşısında, durup düşünmek ve gerçek siyasal sorumluluğun adresini teşhis etmek konusunda zihin açıcı bir etki yaparak siyasi liderlerin daha eşitlikçi, daha hoşgörülü, daha uzlaşmacı ve diyaloga yakın politikalar izlemeleri konusunda sadece kadınların değil tüm toplumun duygularına ve beklentilerine esprili bir biçimde tercüman olduğunu…
Sorunu çözen Ankara 26 Asliye Hukuk Mahkemesi; AİHM’nin ve Yargıtay kararlarına yaptığı atıfla, (Esas : 2008/487, Karar : 2009/001) verdiği 09.01.2009 tarihli kararında;
“Savunmada belirtildiği şekilde davalının amacının sırf davacıyı kamuoyunda küçük düşürmek olmayıp Türkiye’deki seçimlerde kadın adayların azlığı ile ilgili tablo karşısında KADER’in kuruluş gayesi uyarınca siyasi partilerin daha fazla kadın adaya yer vermesini sağlamak üzere dava konusu afişlerin hazırlanarak siyasi parti yöneticilerinin ve kamuoyunun dikkatini bu eşitsizlik ve haksızlık üzerine çekmeye yönelik olduğu;
Bu nedenle afişte AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olmak üzere üç parti genel başkanının fotoğraflarının kullanıldığı; 28 Mart 2004 yerel ve 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde en çok oyu ve üyelikleri almış olan üç partinin tercih edildiği;
Fotoğrafta kullanılan siyasi parti başkanlarının adayları arasında kadınlara yer vermeyen tüm parti başkanlarını temsil etmek maksadıyla kullanıldığı; her üç partinin bugüne kadar kadınların temsil sorununu çözmek için anlamlı hiçbir çaba harcamadıklarının kamuoyuna anlatılmak istendiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bu konuda dava açmamışlardır.
Kolaj tabloda siyasetçi resmi ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı ve fotomontajla alakalı Yargıtay 4. Ceza Dairesinin içtihadına göre bir siyasi parti genel başkanı olan davacı bu tür eleştirilere katlanmak zorundadır.”
Mahkeme; “Üçümüzde Aynı Fikirdeyiz” afişi hakkındaki fikrini bu gerekçeyle açıklamış ve ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir.(Fİ/EÜ)