Nagorno-Karabağ savaşından arda kalan tonlarca mayın toprağın altında temizlenmeyi bekliyor. 2018'deki sayıma göre şimdiye kadar 73268 adet mayın nötralize edilmiş.
Mayınları temizleme süreci boyunca 300 kişi yaralanmış, 80 kişi vefat etmiş.
Savaşın yaralarını sarmaya çalışan coğrafyada Ermeni kadınlardan müteşekkil bir ekip Laçin koridorunda mayın temizleme faaliyeti sürdürüyor.
Ermenistanlı genç yönetmen Silva Khnkanosian mevzuya Korkulacak Bir Şey Yok (Nothing To Be Afraid Of) başlıklı belgesel ile eğilirken kadınların cesaretini ve adanmışlığını ön plana çıkarıyor.
Bir kadın sinemacı olarak hemcinslerinin dünyasına nüfuz etmeye çalışırken sade bir dil kullanmayı tercih ediyor.
Kahramanlarımızı genelde ormanlık alanda, eğimli bir arazide çalışırken izliyoruz. Sisli atmosfer ortamın gizemli halini katmerlendiriyor.
Meşakkatli bir dinamik çerçevesinde, büyük sabır, dikkat ve ihtimamla işlerine eğiliyorlar. Cesaret, kuvvet, dirayet ve adanmışlık çabalarını betimleyen diğer özellikler.
Mayın dedektörlerinden çıkan tiz sesler sinir bozucu bulunabilir. Fakat aynı zamanda filmin hipnotik havasını artırdığını düşünene de şaşırmamak lazım.
Ne de olsa filmde işine konsantre olmuş kadınlar ormandayken neredeyse hiç konuşmuyor; yönetmen de statik çekim, fotoğrafik dil ve meditatif yaklaşımla sessizliği yüceltiyor.
Rotterdam Uluslararası Film Festivalinin programında yer alan filmin başlığı, nispi de olsa ihtiva ettiği gerilimle alakasız bulunabilir.
Festivalin belgeselle ilgili tanıtım metninde ironik sıfatıyla betimlenen mevzubahis başlık, mayın temizlemeye kendini adamış kadınların iş sonrası kameralara yansıyan şen hallerinin bir dışavurumu daha çok.
Hep beraber yemek ve sofra hazırlarken, yemek yerken veya fıkralara gülerken hayatta kalmanın önemine tamamıyla vâkıf olduklarına kesinlikle inanıyoruz.
Lilit Amirkhanyan, Varditer Sahakyan, Narine Asatryan, Inga Avanesyan, Lusin Asryan, ayrıca ekibin erkek fertleri Arsen Ohanjanyan ve Arsen Anastasyan gelecek nesillerin savaştan muzdarip olmamaları için asil bir görev üstlenerek barışın kalıcılığına yönelik katkılarını cömertçe sunuyorlar.
Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki husumete hiç değinmeden, savaşın korkunçluğunu taraf tutmadan aktarmaya çalışan film minimalist bir tavırla barıştan yana olduğunu kesinlikle kanıtlıyor.
Yezidilerin trajedisi
Irak'ın Kuzey-Batısında IŞİD'in dehşet estirdiği coğrafyalardan Şengal'de Yezidi kadınlardan Hana Khider'in mayın mücadelesi ise daha medyatik, daha agresif bir belgesel diliyle irdeleniyor.
Ne de olsa filmin kahramanı IŞİD'in yaptıklarına öfkeli bir kadın, filmin yönetmeni ise dünya çapında popüler olmuş bazı belgesellerin yönetmeni Orlando von Einsiedel.
Telluride Film Festivali programında yer almış olan Ateş Hattında (Into The Fire) başlıklı film geçtiğimiz yıllarda IŞİD'in işgal ettiği bir bölgeden, takriben 5 bin Yezidi'nin katledildiği, 6 bin kadın ve çocuğun kaçırılıp köleleştirildiği bir coğrafyadan sesleniyor.
Şengal'in yerlisi olan halk, mayınların büyük kısmı eski yaşam alanlarından temizlenmediği için sürgünde yaşamaya devam ediyor.
Mülteci kampları en başta olmak üzere, 300 bin Yezidi memleketlerinden uzakta. 2 bin civarında kadın ve çocuk hâlâ kayıp.
Bölgede güvensizlik halen sürdüğü gibi Şengal, Irak yönetimi ile Bölgesel Kürdistan Yönetimi arasındaki tartışmalı alanlardan biri.
Haziran ayında Türkiye'nin mıntıkaya havadan gerçekleştirdiği müdahale Yezidiler'in kendilerini güvende hissetmeme durumunu artırmış. Nobel Barış ödülü sahibi Nadia Murad bunun üzerine, Irak yönetimine ve uluslararası topluma güvenlik çağrısını yinelemiş.
Filmin kahramanı Hana Khider, yönetmen Orlando von Einsiedel'e göre IŞİD'in vahşetine maruz kaldıktan sonra tekrar hayata tutunmayı başaran güçlü kadınlardan biri.
Direncine ve yürekliliğine atıfta bulunarak kadınların dağılmış insan topluluklarını tekrar birleştirip hayata dahil etme gücüne dikkat çekiyor.
Filmde normalde erkek işi olarak kabul edilen mayın temizleme işini kadınların gerçekleştirişini izliyor, popüler belgesel diline uygun olarak toprağın altındaki mayına müdahale edilirken her an patlayabileceği hissiyle baş başa bırakılıyoruz.
Ekipteki bazı kadınlar daha önce IŞİD'in tutsağı olmuş kadınlar. Hana Khider hemcinslerinin erkeklere yakıştırılan bu işi yaparak özgüven kazandıklarını aktarıyor. Toplum ve aileleri için yararlı bir iş yapmakla kalmıyorlar, aynı zamanda geçimlerini sağlayacak parayı kazandıklarından belirli bir bağımsızlığa da kavuşuyorlar.
Konuyla ilgili The Guardian makalesinde belirtildiği kadarıyla 2016 yılından itibaren topraktan temizledikleri mayınların sayısı 27 binden fazla.
Hana başkahramanı olduğu filmi seyredenlerin Yezidi kadınlar hakkında bu sayede daha fazla bilgileneceklerini umuyor.
Yezidi kadınların güçlü olduklarını, teslim olmayıp direnmeye devam ettiklerini ve tüm yaşananlara rağmen hayatlarını sürdürebilmek için tekrar ayağa kalktıklarını ispatlamak istercesine!
Türkiye coğrafyasında ve bütün gezegende çok yüksek sayıda bulunan mayınların ivedilikle temizlenmesi ve bu dahil, tüm savaş pratiklerinin tamamıyla ortadan kalkması dileğiyle...
(MT/PT)