Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2010 Haziran ayı istihdam rakamlarını açıkladı. Haziran verilerine göre işsizlikte azalma var. Yine de bu bilgi pek heyecan yaratmadı çünkü son yıllarda herkes istihdamın mevsimsel dalgalanmalar gösterdiğini öğrendi. Artık yaz aylarında tarımda ve bazı hizmet alanlarında istihdamın arttığını ve işsizliğin azaldığını hepimiz biliyoruz. Nitekim TÜİK de mevsimsel etkilerden arındırılmış istihdam tabloları yayınlamaya başladı.
İşgücüne katılma oranı
Son sıralar, işsizlik rakamlarına ilişkin olarak ilgi çeken ve tartışmalara yol açan başka bir veri de "işgücüne katılma oranı". Bu oran çok tartışıldı, Avrupa ülkelerine göre aşırı yüksek olduğundan söz edildi, işsizliğin düşük gösterilmesine yol açtığı öne sürüldü. İşgücüne katılma oranı, çalışma çağındaki nüfusun ne kadarının çalışmaya hazır olduğunu, ne kadarının da çeşitli nedenlerle işgücü piyasasının dışında kaldığını gösteren bir katsayı. TÜİK bu katsayıyı hesaplıyor, işgücü piyasasının dışında kalan nüfusu da ayrıntılı bir biçimde sınıflandırıyor. Bu nüfus grubuna öğrenciler, emekliler, ev kadınları, iş bulmaktan ümidini kesenler, rantiyeler gibi kesimler giriyor.
Bunlar hep tartışılıyor ama bütün bu verilerin temelinde yer alan kavram pek tartışılmıyor. TÜİK hesaplamalarını yaparken "kurumsal olmayan nüfus"u esas alıyor. İşsizlik oranı işgücüne göre hesaplanıyor, işgücü de kurumsal olmayan nüfusa göre. Bu nedenle kurumsal olmayan nüfusun hesaplanması önemlidir. Ancak TÜİK bize bu hesapla ilgili hiçbir bilgi vermiyor.
Kurumsal nüfus
TÜİK kurumsal olmayan nüfusu "Okul, yurt, otel, çocuk yuvası, huzurevi, özel nitelikli hastane, hapishane, kışla ya da orduevinde ikamet edenler dışında kalan nüfus" olarak tanımlıyor. TÜİK yayınlarında, kullanılan tanım ve kavramların Avrupa Birliği tanımları ile tutarlı olduğu belirtilmekle birlikte, bazı farklar olduğu da görülüyor. Gerek Avrupa Birliği gerekse OECD tanımlarına göre, kurumsal nüfusun kurumlarda uzun dönemli olarak kalması ve ihtiyaçlarını kurumlardan tedarik etmesi koşulu var. Örneğin otellerde kalanların kurumsal nüfusa dahil edilmemesi gerektiği belirtiliyor.
Asıl sorun şu; TÜİK kurumsal nüfusu nasıl hesapladığını bize açıklamıyor. Her konuda gerekli gereksiz bir sürü ayrıntıyı sayıp dökerken, bu konuda en ufak bir rakam vermiyor. Kurumsal nüfusun kaç kişi olduğunu ve kimlerden oluştuğunu bilmiyoruz.
Sıkıcı olmak pahasına, kurumsal nüfusu hesaplamanın gerekli olduğunu düşünüyorum. 31 Aralık 2009 tarihindeki toplam nüfusu ve kurumsal olmayan nüfusu biliyoruz.
Toplam nüfus 72 milyon 562 bin, kurumsal olmayan nüfus 70 milyon 907 bin kişi. Bu durumda kurumsal nüfus 1 milyon 655 bin kişi oluyor. Peki bu nüfus kimlerden oluşuyor? O tarihte hastanelerde 209 bin yatak var. Hastanelerin doluluk oranı yüzde 63. Demek ki hastanelerde kabaca 130 bin kişi yatıyor. Cezaevlerinde de 105 bin kişi yatıyor.
Sosyal Hizmeltler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun (SHÇEK) huzurevi, çocuk yuvası, özürlü bakımevi gibi kurumlarının kapasitesi 31 bin, doluluk oranı yüzde 71. Yani 23 bin kadar insan buralarda barınıyor. Özel sosyal hizmet kurumlarında da 18 bin kişi var.
Yurt-Kur yurtlarında 230 bin, MEB yurtlarında 194 bin, üniversite yurtlarında 50 bin, özel yurtlarda 320 bin öğrenci kalıyor. (Gerçi TÜİK'in öğrenci yurtlarını hesaba dahil edip etmediği belli değil, zira hesaba dahil edilseydi yaz aylarında kurumsal nüfusun büyük ölçüde düşmesi gerekirdi.)
Asker sayısı
Bütün bu sayıların toplamı 1 milyon 70 bin kişi. Bu rakama sadece askerler dahil değil. Kurumsal nüfustan bu sayıyı çıkarırsak, 1.655.000 - 1. 070.000 = 585 bin asker olduğu anlaşılıyor.
Peki bu sayı inandırıcı mı? Türkiye'de kaç asker olduğunu öğrenebileceğimiz bir yerli kaynak yok. Yabancı kaynaklar da farklı farklı sayılar veriyorlar. Federation of American Scientists 789 bin asker, International Institute for Strategic Studies 639 bin asker, Global Fire Power 514 bin asker, 150 bin jandarma, 380 bin aktif yedek, Wikipedia ise 540 bin asker, 183 bin jandarma olduğunu yazıyor. Türkiye'de çeşitli köşe yazılarında 500 binden başlayıp bir milyonu aşan tahminler yapılıyor.
TÜİK'in kurumsal nüfusun nasıl hesaplandığına ilişkin bilgileri neden vermediği anlaşılıyor. Asker sayısını ya bilmiyorlar, ya da açıklamalarına izin verilmiyor. Türkiye'de halk kaç askeri olduğunu zaten bilmez. Kamu bürokrasisi de bilmez (Bunu vaktiyle DPT'de istihdam ve işsizlik hesaplarını yapan biri olarak söylüyorum). Siyasi partiler de bilmez. Milletvekilleri de bilmez. Milli Güvenlik Kurulu'na üye olmayan bakanların da bildiğini sanmıyorum. Umarım Milli Güvenlik Kurulu'na üye olan bakanlar biliyordur.
Böyle bir ülkede bu aralar askerlik süresinin kısaltılması tartışılıyor. Kimileri asker sayısının azalacağını, ihtiyacı karşılamayacağını söyleyerek karşı çıkıyor, kimileri de bir sorun yaşanmayacağını, asker sayısının yeterli olacağını savunuyor. Sonunda bir karar verilecek. Ama bu kararda, asker sayısını bilmesine izin verilmeyenlerin rolü olmayacak. (BD/TK)