Bundan bir ay kadar önce Ayşe Gül Altınay’dan aldığım bir davet, bir akşam vakti, Teşvikiye’de çok güzel bir apartmanın bir dairesinde, pek çok kadınla bir arada olmamı ve başka kadınların cinsellik hikâyeleri üzerinden çok öğretici bir akşam geçirmemi sağladı.
O akşam, Sabancı Üniversitesi’nden Ayşe Gül Altınay, Hülya Adak, Esin Düzel ve Nilgün Bayraktar’ın altı yıllık emeklerinin karşılığı olan “İşte Böyle Güzelim…”in İstanbul’daki ilk okuma akşamıydı.
Bu dört müthiş kadın önce birbirleriyle, ardından 50 kadar kadınla, Türkiye’nin ve hatta Almanya’nın farklı kentlerinde bir araya gelmişler, o en tabu olan, en konuşulmadığı varsayılan ama aslında konuşulan, dertleşilen cinsellik hikâyelerini paylaşmışlar.
Paylaşımı arttırmanın en iyi yolunun da bu hikayelerin bir okuma tiyatrosu haline getirilmesi olduğunu düşünmüşler, pek de iyi etmişler… Okuma tiyatrosunun ilki bu yıl 8 Mart’ta Kamer’in Diyarbakır’daki Hasanpaşa Hanı’nda 40 hikayenin, 40 kadın tarafından okunmasıyla gerçekleşmişti.
İstanbul’da ise, o akşam, benim de aralarında olduğum 16 kadın, farklı kadınların cinsellik hikayelerine ses verdik, hiç tanımadığımız, kim olduklarını bilmediğimiz kadınlarla, okuyucular olarak müthiş bir bağ kurduk. Hatta kendi adıma itiraf etmeliyim ki, ses verdiğim Yağmur’un hikayesini iyi anlatabildim mi, Yağmur’u gerçekten anlatabildim mi, ona yeterince iyi ses verebildim mi diye epey endişelendim,
Yaklaşık 2.5 saat süren okumanın ardından, salondaki birbirinden farklı 40 küsur kadının gözlerinde aynı parıltıyı yakalamayı başardım. Herkesin yüzünde yeni birileriyle tanışmış olmanın sevinci, ama aynı zaman da yalnız olmadıklarını anlamış olmanın verdiği ferahlık vardı…
Dinlediğimiz öykülerin gerçek kahramanlarıyla aynı sosyal, ekonomik ya da sınıfsal durumu ve hatta coğrafyayı paylaşmıyor olsak bile, aslında ne kadar benzer hikâyeler yaşadığımızı, bastırılan, tabu edilen, konuşturulmayan cinselliğimizi konuşmanın kadına ne kadar iyi geldiğini gördük. Kadınların ses verdiği kadın öykülerini, cinsellik öykülerini bir kadın grubuyla dinlemek ve ardından ilk başlarda acemice olsa da tartışmak, müthiş bir deneyim üstelik. Hikâyelerin iyi ya da kötü, mutlu ya da hüzünlü, acılı ya da şiddetli olmasının da bir süre sonra çok önemi kalmıyor zaten, zira o hikâyeler kadınların zaten öyle ya da böyle hayatlarında bir şekilde yaşadıkları, bir benzerini bildikleri öyküler…
Biz, şanslı kadınlar olarak, “İşte böyle güzelim…” ile bundan yaklaşık 1 ay önce tanıştık. Geçtiğimiz hafta Sel Yayınları tarafından yayınlanan “İşte Böyle Güzelim…” ise bu olanağı yaygınlaştırıyor. Kitabın yaratıcıları, “İşte böyle güzelim…”in bir okuma tiyatrosu olarak yaygınlaşmasını, her yerde, kadın grupları tarafından okunmasını, paylaşılmasını arzu ediyorlar, hatta hayaller okumaların tekstil atölyelerinde, kadınların altın ya da dolar günlerinde, aslında kadınların birlikte oldukları her yerde okunması yönünde…
Yeni okumalar kapıda, en yakın okuma ise 18 Mayıs Pazar akşamı, Ankara Ekin Sanat Merkezi’nde, Homofobi Karşıtı Buluşma sırasında gerçekleşecek.
“İşte böyle güzelim…”, bilebildiğim kadarıyla Türkiye’de bir ilk olacak, kadınların kendi cinsellik hikâyelerinin başka kadınların seslerinden dillendirilmesi ve bunun üzerine konuşulması, aslında başka bir tabu alanı yıkacak, söz dile döküldüğü anda paylaşılacak, çoğalacak ve yalnızlık hissi azalacak…
Sırf bu bile, müthiş bir şey, ki aslında “İşte böyle güzelim…” kısacık yolculuğunda daha şimdiden çok kadına dokundu… Üstelik Ayşe Gül Altınay, Hülya Adak, Esin Düzel ve Nilgün Bayraktar dinlemeye devam etmek istiyorlar, dinlemeye ve öyküleri derlemeye, konuşmaya, paylaşmaya ve arttırmaya…
Umarım, hem anlatanlar, hem okuyanlar çoğalır, çoğalır ki, yaşadıklarımızın iyi ya da kötü, bir tek bizim yaşadıklarımız olmadığını anlar, o ferahlama hissini daha kalabalıklarla yaşarız… (ÇM/EZÖ)
* İşte böyle güzelim/ Ayşe Gül Altınay, Hülya Adak, Esin Düzel ve Nilgün Bayraktar
Sel Yayınları, Mayıs 2008, 126 sayfa,