Avrupa Birliği yönergelerine uyum amacıyla, çalışanların örgütlenme ve toplu pazarlık hakları konusunda geliştirilen ve TBMM Avrupa Birliğine Uyum Alt Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'ndan geçen tasarıda, işsiz kalan üyelerin sendika üyeliklerine son verilmesi yönünde düzenleme yapılmak istenmektedir. Buna göre, işsiz kalma süresinin bir yılı aşması halinde işçinin sendika üyeliği sona ermiş olacaktır.
Bu değişikliğin Avrupa Birliği yönergeleriyle ilgili bir yanı yoktur.
Üstelik örgütlenme özgürlüğünü düzenleyen ve ülkemiz tarafından 1992 yılında 3847 sayılı yasayla kabul edilmiş 87 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi'ne de aykırıdır. Bu nedenle işsiz kalanların sendika üyeliğinin sona erdirilmesi yönünde yapılmak istenen değişiklik, Avrupa Birliği'ne uyum çalışmaları arasında yer almamalıdır.
Nitekim, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'nun 27.05.2008 tarihli tutanağından anlaşılacağı üzere, işsiz kalan işçinin sendika üyeliğinin sona erdirilmesini düzenleyen ifadenin, 87 sayılı uluslararası çalışma sözleşmesine aykırı bulunarak madde metninden çıkarılması istenmiş ve fakat sonuçta bu konuda verilmiş yargı kararları dikkate alınarak madde metni aynen korunmuştur.
Küresel ekonomik krizle birlikte hızla artan işsizlikle karşı karşıya kaldığımız bu günlerde işsiz kalanların, sendika üyeliklerinin düşürülmesi yaklaşımı, örgütlenme özgürlüğünü düzenleyen 87 sayılı uluslararası çalışma sözleşmesine aykırı olduğu kadar, sosyal, ekonomik ve psikolojik anlamda hatalı bir uygulama olacaktır.
Bilindiği üzere, çalışanların örgütlenme hakkı, günümüzün temel haklarından biridir. Uluslararası çalışma örgütü, 1998 yılında yayımladığı 'temel haklar ve ilkeler' konulu deklarasyonla, 'sendikalaşma özgürlüğü ve toplu pazarlık hakkı'nın etkili bir şekilde tanınması gerektiğini üye ülkelere bildirmiştir.
Deklarasyonla, ilgili sözleşmeleri onaylamamış olsalar dahi, Uluslararası Çalışma Örgütüne (UÇÖ) üye ülkeler, salt üye olmalarından kaynaklanan nedenle açıklanan haklar itibarıyla yükümlülük altına girmişlerdir. Üye ülkeler, ilgili sözleşmelerde yer alan temel haklara ilişkin ilkeleri dikkate alacaklar, geliştirilmesine ve gerçekleştirilmesine ÜÇÖ anayasası uyarınca çaba göstereceklerdir.
Yine, temel haklar ve ilkeleri belirleyen deklarasyonda ÜÇO, özel sosyal gereksinimi olanların, özellikle de işsizlerin ve göçmen işçilerin sorunlarına önem verilmesini, bunların sorunlarını çözmeye yönelik uluslararası, bölgesel ve ulusal çabaların harekete geçirilmesini, teşvik edilmesini; iş olanakları yaratılmasını amaçlayan etkin politikaların geliştirilmesini istemektedir.
Bu amaçlarla düzenlenmiş Sendikalar Kanunu'na göre sendikalar, üyeleri olan işçilerin çalışma koşullarını ve ücret haklarını geliştirmeye ve korumaya yönelik faaliyetleri yanında sosyal faaliyetlerle üyelerin yaşamlarını kolaylaştırmaya, katkıda bulunmaya yardımcı olmakla yükümlü kılınmışlardır.
Nitekim, işçi sendikaları çalışan ve işsiz kalan üyelerini de ilgilendiren sosyal faaliyetler olarak:
* İşçilerin mesleki bilgilerini artıracak, milli tasarruf ve yatırımın gelişmesine, reel verimliliğin artmasına hizmet edecek kurs ve konferanslar tertipleyecekler, sağlık ve spor tesisleri, kütüphane, basım işleri için gerekli tesisleri kuracaklar, işçilerin boş zamanlarını iyi ve nezih şekilde geçirmeleri için imkânlar sağlayacaklar,
* Herhangi bir bağışta bulunmamak kaydı ile evlenme, doğum, hastalık, ihtiyarlık, ölüm, işsizlik gibi hallerde yardım ve eğitim amacıyla sandıklar kurulmasına yardımcı olacaklar, nakit mevcudunun yüzde 5'inden fazla olmamak kaydıyla bu sandıklara kredi verecekler,
* Herhangi bir bağışta bulunmamak kaydı ile üyeleri için kooperatifler kurulmasına yardım edecek ve nakit mevcudunun yüzde 10'undan fazla olmamak kaydıyla bu kooperatiflere kredi verecekler,
* Üyelerinin mesleki eğitim, bilgi ve tecrübelerini yükseltmek için çalışacaklar, teknik ve mesleki eğitim tesisleri kuracaklardır.
Bu bağlamda, sendikalar çalışan üyeleri kadar işsiz kalan üyelerine de sosyal faaliyetler aracılığıyla hizmet vermeye devam edeceklerdir. Hatta, onların mesleki eğitim, bilgi ve tecrübelerini arttırarak daha kolay yeni bir iş bulmalarına yardımcı da olabileceklerdir.
Sendikanın sosyal faaliyetlerinden yararlanmanın yanında, işsiz kalmanın yaratacağı psikolojiyi atlatabilmek, zor günleri aşabilmek için dayanışma içinde olabilecekleri bir ortamdan söz edilebilecektir. Belki de, işsiz kalan biri için en çok bu dayanışma duygusunu besleyecek ortam öne çıkacaktır.
Bu nedenle, sendikalar sadece çalışan üyelerine değil işsiz kalan üyelerine de hizmet vermekle yükümlüdürler.
Üyelik ve üyeliğin sona erme biçimi
Kaldı ki, Sendikalar Kanunu'na göre sendikaya üye olmak ve ayrılmak serbesttir. Üyelikten ayrılma, üyenin istifası, ölmesi veya sendika yönetimince üyelikten çıkartılması yollarıyla gerçekleşmektedir. Üstelik, sendika üyeliğinden çıkartılan işçi, sendika yönetiminin bu kararına karşı sendika genel kurulunda ve yargı nezdinde itiraz edebilme hakkına sahiptir.
Sendikalar Kanunu'ndaki mevcut düzenlemeye göre, geçici olarak işsiz kalınması, sendika üyeliğini sona erdirmemektedir. Bu nedenle, sendikaların gerçekleştirebilecekleri sosyal faaliyetler içinde özel olarak işsiz kalan üyelere yönelik faaliyetlerden de söz edilmektedir.
İşsizlik nedeniyle üyelik neden düşürülmek isteniyor
Sendikaların üyelerine yönelik sosyal faaliyetleri kadar, işyerlerindeki çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma görevleri de bulunmaktadır.
Toplu iş sözleşmesi düzenine göre işyerleriyle ilgili yetki tespiti, işyerinde çalışan işçilerin en az yüzde 51'inin yetki isteyen sendikanın üyesi olmasına bağlı kılınmıştır. Sendikanın aynı zamanda işyerinin dahil olduğu işkolunda da en az yüzde 10'luk barajı aşmış olması gerekmektedir.
İşsiz kalan üyenin üyeliğinin devam etmesi nedeniyle sendikanın işkolu barajını aşarken işsiz kalan üyelerinden de yararlanmış olmaktadır. İşte tam da bu noktada, işsiz kalan üyelerin üyelikten düşürülerek sendikanın işkolu barajını aşıp aşmadığı konusunda gerçek durumun ortaya konulmasına çalışılmak istenmektedir. Yüksek mahkemenin, bu nedenlerle olsa gerek, işsizliğin bir yılı aşması halinde işçinin sendika üyeliğinin düşmesi yönünde kararlar vermeye başladığı görülmüştür.
Görüleceği üzere, işsiz kalınmasına karşın üyeliğin devam etmesi, sadece işkolu barajında rol oynayabilecektir. İşyeri veya işletmelerdeki yetki, buralarda çalışan işçilerin yüzde 51'inden fazlasının sendikaya üye bulunmasına bağlı olduğundan, işsiz üyenin sendika üyeliğinin devam etmesi, söz konusu barajı hiçbir şekilde etkilememektedir.
Üstelik, gündemdeki tasarıda işkolu barajının da kaldırılmak istendiği görülmektedir (Tasarı madde 38). Bu durumda, işsiz kalan sendika üyelerinin, yetki tespitine giden süreci belirleyebilme rolü kalmamaktadır.
Şu halde, bir yılı aşacak şekilde işsiz kalan sendika üyelerinin üyeliklerinin sona erdirilmesi yönünde yüksek mahkeme tarafından alınmış kararların yasaya taşınmasına gerek bulunmamaktadır.
Üstelik sendikalar her ne kadar üyelerinin çalışma koşullarını ve ekonomilerini iyileştirmek için toplu iş sözleşmeleri yapmayı amaçlasalar da, sendikaların temelde, bir sosyal dayanışma örgütü olduğu niteliğinin hiç unutulmaması gerekmektedir.
Bu nedenle, işsiz kalınan sürenin bir yılı aşması halinde işçinin sendika üyeliğinin sona erdirilmesi yönünde yapılmak istenen düzenleme, örgütlenme özgürlüğüne ve üye ülkeleri diğer insani haklar yanında işsizlik için de özel önlem almakla yükümlü kılan Uluslararası Çalışma Örgütünün 1998 tarihli 'deklarasyon'unda belirtilen ilkelere aykırılık taşımaktadır.
Ama belki daha da önemlisi, işçinin ekonomik ve sosyal dayanışma amacıyla üye olduğu sendikadan, ekonomik, sosyal ve yasalarda yazılmayan psikolojik dayanışmaya en fazla gereksinim duyduğu bir zamanda, hem de işsiz kalması nedeniyle sendika üyeliğinden çıkarılması, bağışlanamaz bir sosyal hata oluşturacaktır. (DK/EÜ)
* Doğan Keskin, Emekli İş Başmüfettişi Sosyal Çalışmacı. Keskin'in yazısı Radikal gazetesinin 21 Mayıs tarihli sayısında yayınlandı.