Cumartesi akşamı, saat 8'e geliyor, Taksim'den İnönü Stadı'na doğru yürüyen kalabalığa karışıyoruz, yaklaşık 10 kişiyiz. Grup Yorum, 90'larda öğrenci olan hepimizin hayatına zamanında çokça değmiş, 2000'lerden beri ise, zaman zaman eski albümleri dinlemek dışında pek mesaimiz yok. Ama bu konser yine de çok ama çok heyecan verici.
Birbirimize son Yorum konserlerimizi soruyoruz. Bir bölümümüz İdil Kültür Merkezi konserlerini anımsıyor, bir bölümümüz Açıkhava'yı. Benim şahsi tarihimde son Grup Yorum konserim Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'ndaki. Yılını kendimi zorlamama rağmen hatırlayamıyorum ama nasıl bir polis çemberinden geçerek gittiğimizi çok iyi hatırlıyorum.
Tam bu polis çemberi muhabbetini anlatırken, kendimizi İnönü'nün giriş kapısında buluyoruz. Hangi kapıdan girelim diye dertlenirken, ilk gördüğümüz kapıyı deniyoruz ve sorgusuz, sualsiz giriyoruz içeriye. Yol boyunca güvenlik ve polis kordonlarıyla ilgili çevirdiğimiz geyikler de elimizde kalıyor. Neredeyse hiç polis yok, şöyle söyleyeyim, Cuma akşamı Beyoğlu Belediyesi'nin önündeki yaklaşık yüz kişilik Emek Sineması eyleminde daha çok polis vardı!
Son derece zarif özel güvenlik görevlilerinin "iyi eğlenceler" dileklerini kabul ettikten sonra, stada giriyoruz. Konser saati 20.00 olarak duyurulmuş ama hava henüz aydınlık, hem tribünler hem de saha içi dolu ama itiraf etmeliyim, beklediğim kalabalıktan henüz pek eser yok. Saha içinde dolanıyoruz, şeref tribününü kesiyoruz kimler var diye. Şeref Tribününün bugünlük esas sahipleri beyaz örtüleri ve kırmızı bantlarıyla, Tayad'lı anneler. Hemen üstlerindeki tribünde ise konserin davetlileri var. Görebildiklerim: Sırrı Süreyya Önder, Zeki Demirkubuz, Reis Çelik, Baran Seyhan, Tuncel ve Menend Kurtiz (ki Tuncel Hoca sonrasında bir şiir okumak için sahneye de çıktı). Göremediklerim ama geldiğini bildiklerim: Süleyman Çelebi, Ahmet Hakan Coşkun, IHH Başkanı Bülent Yıldırım, Tarık Tufan...
Saha içindeyse durum daha şenlikli. Protokol yok ama eğlence bol. Öncelikle bir Yorum konserinden beklenmeyecek bir durum var: ortalık çocuk kaynıyor. Yaş aralığı ciddi olarak 0-16 arası değişen, annelerinin, babalarının ellerini tutmuş, omuzlarına çıkmış çocuklar var etrafta. Konser öncesi dolanıp duruyorlar stada. Bense şaşkınım... Önceki Yorum konserlerimi anımsıyorum, değil çocuk getirmek, kendimiz bile zor karar verip giderdik, Yorum ve bu ülke böyle bir süreçten geçti. Ama şimdi durum açık ki, özellikle polis ortalığı sakin bırakırsa, e bizi de biraz rahat bırakırsa, kendi kendimize gayet makul zaman geçirebiliyoruz, zira Cumartesi akşamı geleneksel bir Yorum konserinin tek bir enstrümanı eksikti: Polis. Eh gördük ki, onlar olmayınca gayet güzel oluyor, hatta daha da iyi oluyor!
Grup Yorum, 80'ler ve 90'lar boyunca, büyük karanlıklarda, zar zor müzik yaptılar, seslerinin müzikten öte bir önemi vardı, az insanın ses çıkarabildiği dönemlerde, her türlü baskı altında yaptılar müziklerini. 90'larda üniversite okuyanlar ülkenin yakın tarihine dair pek çok iç acıtıcı bilgiyi onların şarkılarından, sözlerinden öğrendi. O yüzden işte, Cumartesi akşamı İnönü Stadı'nda Uğurlama ile sahneye çıktığında Yorum, ağlayanlar vardı statta. Konser Uğurlama ile başladı, ben bunu kendime bir mesaj olarak aldım, zira Uğurlama kişisel tarihimin en sevdiğim Yorum şarkısıdır. Ardından Haziran'da Ölmek Zor geldi ki, mesaj devam ediyor saydım, bu da ikinci en sevdiğim şarkıdır çünkü... Haziran'da Ölmek Zor söylenirken, stat artık tamamen dolmuştu, biz de "biz kaç kişiyiz" hesabı yapıyorduk...
Sonuç olarak yaklaşık dört saat boyunca, sahneden açıklanan sayıya göre 55 bin kişi, İnönü Stadı'nı inlettik. 5 yaşında çocuklardan, 70 yaşındaki kadınlara kadar, hep bir ağızdan Yorum şarkılarına eşlik ettik. Çok da mutlu olduk...
Ama mutluluğu gölgeleyenler de vardı elbette.
Öncelikle Grup Yorum kadrosu... Grup Yorum yıllar içinde en çok müzisyen değiştiren grup olarak müzik tarihine geçebilir herhalde. Grubun üzerindeki baskılar nedeniyle, pek çokları sürgüne gitti, hapishaneye düştü, bazı çok kıymetli müzisyenleri de bilebildiğimiz kadarıyla politik nedenlerle gruptan ayrıldı. Ama aslında o ayrılanlar bizler için Grup Yorum'u var edenlerdi, 55 bin kişinin bir ağızdan söylediği şarkıları bizlere öğretenlerdi. Grup Yorum'un 25. yılında onlarsız bir sahne hem içimizi acıttı, hem de açıkçası adaletsizdi. Davet edildiler mi bilmiyorum, edilmediklerini tahmin ediyorum...
Fırsat bulmuşken söylemekte fayda var, sevgili Hilmi Yarayıcı, Tuncay Akdoğan, İlkay Akkaya, Metin- Kemal Kahraman, adlarını bilemediğim onlarca Grup Yorum emekçisi, hem Grup Yorum'a hem de bize emekleriniz için teşekkürler. O şarkıları sizlerin sesinden sevdik... Cumartesi akşamı sizsiz olunca sahne, Grup Yorum şarkılarını iyi cover'layan bir grup izler gibi hissettim kendimi...
Grup Yorum'u var edenlerin olmadığı konserde sahneye kim çıktı peki? Nejat Yavaşoğulları. Ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa Yavaşoğulları Cumhuriyet mitinglerinde de mi sahnedeydi?
Aslında, konserin "Amerika Defol" şarkısı ve Tuncel Kurtiz'in sahnede okuduğu maden işçilerinden Irak'a, her konuya değinen şiirdeki "Ya İstiklal ya ölüm" bölümleri halet-i ruhiye'yi biraz açıklıyordu.. Konser boyunca, ekranlarda gösterilen fotoğraflarda bir de Hrant Dink olsa diye bekledik ama olmadı. Adı anılanlar arasında da son ana kadar yoktu, neyse ki DİSK Genel- İş Genel Başkanı konuşmasının sonuna doğru Hrant'ı da andı da, içimize su serpildi.
Yine de, bütün bu olumsuzluklara rağmen, insanın kendini iyi hissettiği bir yer oldu Cumartesi akşamı İnönü Stadı. Gördük ki, hiç yoksak en az 55 bin kişiyiz!
Grup Yorum 25 yıldır çok önemli bir yolu, yüzlerce insanla, her türlü baskıya karşın inatla yürüyor. Şimdiye kadar yolu Grup Yorum'dan geçen herkes ve şimdiki gencecik Yorum müzisyenleri, iyi ki varsınız! (ÇM/EÖ)