*Fotoğraflar: Saadet Metin
Bu sene Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’ne (İDFA) serbest gazeteci olarak yaptığım basın başvurum kabul edilmedi. Son yıllarda mesleğimden uzak kaldığım için hâlâ sahip olduğum Hollanda Gazeteciler Sendikası basın kartım da işe yaramadı. Serbest gazetecilerden son bir yıl içinde yayınlanmış en az 3 haber ve yazı örneği isteniyordu ve benim son yıllarda gösterebileceğim yayınlanmış haber veya yazım yoktu.
Serbest gazeteciliğin bilinen zorlukları. Pazardan uzaklaştığın anda unutulmak. Bazen aylarca süren araştırmalar ve ön hazırlıklar sonucu bir yazı hazırlarsın ama özgürce yayınlayabileceğin bir yayın organı bulamazsın. Bulduğunda ise asgari masraflarını karşılayacak bir ücret bile alamazsın. Koşullar seni sipariş işlere yönlendirir. Bu tür işlerde ise içerik ve biçimde özgürlük alanın sınırlıdır.
Basın masasından sorumlu Anne bütün çabalarına rağmen bana basın giriş kartı veremeyince “misafir belgeselci” olarak yeni bir başvuru yapmamı önermişti. Çünkü gösterebilecek film işlerim vardı ve şu anda uzun bir aradan sonra yeniden bir iki film projesi hazırlığı içindeydim. Kabul edildim. Bu başvuru sonucu alacağım kart ile filmler dışındaki profesyoneller için düzenlenen onlarca yan programı izleme şansım da olacaktı.
Bu kartın maliyetinden habersiz festival öncesi bir hafta boyunca her gün bilgisayarımın başında yüzlerce film arasından seçim yapmaya ve sürekli yönetmenler ve filmleri hakkında okumaya başladım.
Festival boyunca film gösterimleri dışında programda yer alan konuşma ve tartışma programları ise bambaşka bir çekim odağıydı benim için. Bu kadar zengin bir program içinde dağılmaktan yorgun düşüp sonunda 15 film seçtim ve birkaç önemli film yönetmeninin konuşmalarından oluşan programımı bitirdim.
Festival başlangıç tarihinden bir gün önce İDFA'nın İTA’ nın (Amsterdam Uluslararası Tiyatrosu) tarihi binasına geçici yerleşen festival merkezine Festival kartımı almaya gittiğimde 250 Euro ödemem gerektiğini öğrendim. Son katıldığım İDFA film festivalinde basın kartım ile tüm programı sınırsız ve ücretsiz izlemiştim. Beni karşılayan Daan, Hollandalı çok genç bir belgeselci. Festivalde gönüllü çalışarak bir yandan yeni ilişkiler geliştiriyor bir yandan da ücretsiz olarak filmleri ve programları izliyor. Festival kartı ücreti olan 250 Euronun yanı sıra gün boyunca yemek, içmek gibi masrafları da eklersen ekonomik kriz içindeki bir dünyada bir festival izlemenin maliyetini hesaplamak zorunda kaldım bir kaç saniyede. Moral sıfır oldu.
Hollanda'da bir belgesel film yönetmenin yıllık kazancının standart asgari gelir düzeyinde veya biraz üstünde olduğunu biliyordum. 'Neden bizlere ücretsiz olanaklar sunulamıyor bu zengin ama cimri Hollanda devletinde?' diye söylenip durdum içimden ve kartımı almadan eve dönüp film listemi küçültmek ve ona göre tek tek filmler için online biletlerimi almak istediğimi söyledim.
Daan, bana belki 10 film seçersem daha çok ucuza gelebilecek seçenekler sundu ve elinden gelen empatiyi gösterdi. Akşam yemeğe kızım geldi. Annesinin izinden gidip bağımsız tiyatro yönetmeni olarak proje bazında çalıştığı için birbirimizi çok iyi anlıyorduk. Benim dırdırımı dinlerken fiyatları duyunca o da görmek istediği bir kaç filmden vazgeçti. Haftada en az bir iki tiyatro oyunu izlemesi gereken kızımın önceliği belgesel olmadı maalesef.
Ama bana “Anne, bence yıllarca ara verdiğin mesleğine geri dönerken lütfen maliyet, bütçe hesapları yapmaktan vazgeç ve git zevkle izle tüm seçtiğin filmleri” dedi. Ertesi sabah erkenden kalktım ve doğruca İDFA merkeze gidip paramı ödeyip kartımı aldım. Daan, beni görünce sevindi ve bana bir sürpriz yaparak aralarında Türkiye'nin de olduğu bazı ülke katılımcılarına yaptıkları indirimi uyguladı.
Belgeselcilerin ekonomik sorunlarını bir yana bırakıp festivale dönüyorum yeniden. Bu sabah (12 Kasım) festival merkezinde kart kuyruğunda beklerken yıllar sonra yeniden festival heyecanı ve ruhunu hissettim. Dünyanın her bir köşesinden gelmiş belgesel yönetmenleri ve yapımcılar kartlarını almak için uzun bir kuyruk oluşturmuşlardı.
Sıramı beklerken önümde duran uzun boylu orta yaşlı kadının Festivalin Onur Konuğu Oscar ödüllü Laura Poitras olduğunu anladığımda onunla tanışma ve soru yağmuruna tutma arzumu zorla bastırdım. Nerdeyse arkadan dürtüp ‘Laura, son filminin bütçesi ne kadardı?’ diye soracaktım. Tek bir dil, sadece İngilizce konuşuluyor olsa da her renkten, her ülkeden, her yaştan çeşitlilik gösteren heyecanlı ve mutlu kalabalık vardı. Bazı katılımcılar ellerinde küçük kabin bagajları ile bekliyordu. Havaalanından doğruca buraya gelmişlerdi. Herkeste tatlı bir telaş vardı.
İDFA başvurum sırasında web sitesinde katılımcı olarak bir hesap açmamı istemişti. Böylelikle birkaç hafta öncesinden online olarak yüzlerce film arasından izlemek istediklerimi seçmeye ve kartlarımı satın almaya başlamıştım. 300 film ve 20 gün süren onlarca yan program arasından seçim yapabilmek günlerimi almıştı. Bu yıl ilk defa belgeselci kimliği ile İDFA'nın film dışında yer alan programlarını da izlemek istiyordum. Programı incelemeye başladığımda karşıma kocaman bir endüstri çıktı. Ürktüm biraz.
Sektör öyle büyümüş öyle ilerlemişti ki program içerikleri ile ilgili okuduğum her yazı moralimi biraz daha bozuyordu. Ne çok şey kaçırmışım şu son beş altı yılda. O kadar çok yeni bilgi, yeni kavram ve yeni tekniklerle tanışıyordum ki sanki bütün programı izleyip 20 günde 4 yıllık bir okul bitirmem gerekiyor telaşına kapıldım. Bu telaşım biraz da ADHD, sabırsız ve aceleci kişiliğim ile ilgili olsa da kendimi frenlemek ve kontrol etmek için öğrendiğim hiçbir teknik şu anda devreye giremiyordu.
Bu kocaman bir endüstriyel pazar haline gelmiş olan festivalde yolumu nasıl bulabilecektim? Nasıl bu kadar önemli yeni gelişmeleri ve bilgileri depolayacaktım?
Bu sabah tarihi tiyatronun kafesi ağzına kadar doluydu. Kahvemi alıp terasta boş bulduğum bir masada oturdum. Kimseyi tanımıyordum. 10 yıl öncesine geri gitmiş olsaydım aynı mekanda en az 10 meslektaş ile karşılaşmış ayak üstü sohbetler yapmış olurdum. Tam bunları düşünürken tanıdık bir sima geçti önümden. Bodil de la Parra. Bodil ünlü ve çok iyi bir kadın tiyatro oyuncusu.
Hollanda'nın ilk Surinameli film yönetmeni Pim de la Perra'nın da kızı. Pim'in filmleri ile Hollanda'da film eğitimi yapmaya başladığım ilk yıl tanışmıştım. Pim de la Perra, Hollanda'nın o yıllar bembeyaz olan film dünyasındaki ilk yabancı kökenli film yönetmeni olarak bizler için rol model olarak sunuluyordu. Bodil ile ayak üstü sohbette onun tiyatro işleri ve çocuklarımızdan bahsederken tiyatro yönetmeni olan kızım gündeme geldi. Ada Özdoğan'ın kızım olduğunu öğrenince duyduğu mutlu şaşkınlık beni de çok mutlu etti. Ada'nın son oyunundan büyük bir övgüyle söz etti ve telefonlaşmak üzere vedalaştık.
Kişisel hislerimi bir yana bırakıp İDFA' ya dönersem anlatılması gereken çok şey var.
Benimle ayni kuşaktan belgesel filmcileri ile yeni kuşaklar arasında ortak bir dil yakalamak için çok çalışmam ve hazırlanmam gerekti son iki haftadır. Bu kocaman pazarı yakından tanımak istedim. İşte bu yeni tanıdığım İDFA'yı yazmak istedim.
Belgesel Film endüstrisi olarak İDFA:
Dünyanın en büyük ve en önemli belgesel film festivali
Bu yıl Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali'nin 35.’si 9 Kasım'da başlıyor ve 20 Kasım'a kadar sürüyor. Festival programında trend belirleyen filmler, söyleşiler, performanslar ile etkileşimli ve sürükleyici projeler yer alıyor. Profesyoneller için yeni pazarlar oluşturma, tanışma ve konuşma olanakları açısından oldukça önemli bir festival. Bir çeşit dünya belgesel endüstrisi buluşması diyebiliriz.
İDFA'ya bu yıl geçmiş yıllarda da olduğu gibi 4 büyük kıtadan onlarca farklı ülkeden profesyonel yapımcı ve yönetmenler katılıyor. 300 film var festivalde bu yıl. Kadın ve erkek yönetmen ve yapımcı oranı bu yıl da kadın üstünlüğünü gösteriyor sanıyorum.
Sinema ile kıyaslandığında belgesel film endüstrisi bu konuda övgüye layık gözüküyor dışardan bakınca. Ancak bu konuya yakından baktığımızda açıklanması tartışmaları gerektirecek bir çok soruyu öne çıkartacağı için kaçıyorum feminist analizlerden. Yani kadınlar sinemada değil de belgesel film dünyasında mı kendilerine alan bulabiliyor?
İDFA film seçimlerinde kalite kriterleri dışında da dünyanın en önemli politik film festivali olma özelliğini taşıyor.
İDFA, belgeselleri baştan sona desteklemek ve kolaylaştırmak için film yapımcıları, yönetmenler ve film endüstrisinden profesyoneller için film pazarları düzenliyor. İDFA 35 yıldır bu pazarlama faaliyetleriyle uluslararası belgesel dünyasında lider olmuş. Yeni işbirliği olanakları, ortaklıklar, finansal destek veya distribütörler bulabilmek için ideal bir buluşma merkezi.
İDFA Forum
İDFA Forum bu başlık altında kurulduğu 1993 yılından bu yana ortak yapımlar ve ortak finansörler için önde gelen pazarlardan biri. Her yıl yüzlerce katılımcı ile hem büyük hem de küçük ekranlar için çok sayıda sanatsal proje, ortak yapım, ortak finansman ve dağıtım için ortaklar bulmak için bir araya geliyor.
Geliştirme, yapım ve kaba yapım aşamalarındaki filmler için Forum içinde üç ayrı kategori bulunuyor: Yapımcılar Bağlantısı, Forum Sahneleri ve Kaba Kurgu Sunumları. Yeni medya projeleri için hangi aşamada olursa olsunlar IDFA DocLab Forum bölümü var festivalin. Tüm bu bileşenler, farklı ekiplerin ihtiyaçlarına göre uyarlanmış proje sunumlarını ve bire bir toplantıları içeriyor.
Yapımcı Bağlantıları
Yapımcı Bağlantısı, IDFA Forum'un en yeni kategorisi. Uluslararası ortak yapımları kolaylaştırmayı amaçlayan samimi bir yer. Etkinlik, ortak yapımcı arayan veya ortak yapımcılık yapmak isteyen, geliştirme aşamasındaki bir projesi olan bağımsız yapımcılara açık.
Yapımcı Bağlantısı programı seçilen proje ekiplerinin kısa sunumlarından ve bu ekipler ile diğer katılımcı üreticiler arasındaki toplantılardan oluşuyor. Etkinlik, özellikle uluslararası ortak yapımlardan fon arayan proje ekiplerine ve azınlık ortak yapımlarını destekleyen ülkelerde yaşayan uluslararası ortak yapımlarda geniş deneyime sahip yapımcılara yönelik.
Forum Sahası
Forum Sahasında, geliştirme veya yapım aşamasında projeleri olan film yapımcıları, çalışmalarını finans ve dağıtım ortaklarına sunuyor. Masanın diğer ucunda karar vericiler yer alıyor; en iyi finansörler, komisyoncu editörler, dağıtımcılar, film enstitüleri, STK'lar, film festivalleri, film pazarları veya güçlü uluslararası belgesel hikayeleri arayan diğer paydaşlardan oluşan özenle seçilmiş beş veya altı uzmandan oluşan bir panel .
Sunumlardan sonra, film yapımcılarının uzmanlarla ve karar vericilerle tanışmaları ve olası işbirliklerini tartışmaları için bir tür bağlantı hizmeti olarak birkaç gün boyunca hazırlanan bire bir toplantılar yapılıyor.
Son olarak, belgesel endüstrisindeki güncel gelişmeleri takip etmek, sahadaki ana oyuncuların önceliklerini ve tercihlerini netleştirmek ve ağlarını genişletmek için film yapımcıları ve karar vericilerin yanı sıra uluslararası yapımcılar da Forum'a izleyici olarak katılabiliyorlar.
Kaba Montaj Sunumları
Üretici Bağlantısı ve Forum Pitch'e ek olarak, pazar aynı zamanda Rough Cut Sunumlarına da ev sahipliği yapıyor. Bu, kaba montaj aşamasında olan ve alıcı, distribütör veya diğer sunum fırsatları arayan projeler için ayrı bir program.
Bu kategoride film yapımcıları, Docs for Sale'de hem Forum katılımcılarına hem de alıcılara kaba taslaklarından bazılarını sunuyor ve gösteriyor. Dirt bir sinema salonunda yer alıyor ve ardından bir Soru-Cevap bölümü geliyor. Yapımcılar Bağlantısı ve Forum Pitch'te olduğu gibi, IDFA Forum çalışanları film yapımcıları ve potansiyel ortakları arasında bire bir toplantılar düzenliyor.
IDFA DocLab Forumu
IDFA DocLab Forum, IDFA Forum'un yeni medya dalı olarak yola çıktı, ancak o zamandan beri, gerçekliği temsil etmek için yeni medyayı kullanan tüm kurgusal olmayan sanat türleri için bağımsız bir pazar haline geldi. Web deneyimleri, multimedya gazeteciliği, dijital sanat, oyunlar, ses deneyimleri, sürükleyici deneyimler (sanal ve artırılmış gerçeklik dahil), fiziksel kurulumlar, canlı performanslar ve (sinema) salonlarında sürükleyici deneyimler); tüm bu formlar IDFA'nın DocLab Forum'unda kabul ediliyor. Projenin hangi geliştirme aşamasında olduğu önemli değil.
IDFA Forum gibi, DocLab Forum da sanatçılara projelerini finansörlere ve üreticilere sunmaları için bolca alan sağlıyor. Yapımcılar, borç verenler, alıcılar, küratörler, distribütörler, yayıncılar, galeriler, müzeler, festivaller ve teknoloji şirketleri dahil olmak üzere çok çeşitli karar vericilerden geri bildirim sağlanıyor. Bunun ötesinde, içerik oluşturucular ayrıca haber medyası endüstrisi hakkında daha fazla bilgi edinmek, katılımcıları daha iyi tanımak, ağ kurmak ve pazardaki yeni oyuncularla bağlantı kurmak için DocLab Forum sahalarına izleyici olarak katılabiliyor. Bu saha toplantılarını, ilgili kişilerin olası bir işbirliğini tartışmak için bağlantı kurduğu 1'e 1 toplantılar takip ediyor.
IDFA'nın Satılık Belgeler pazarı, seçilen filmler için bir izleyici kitlesi bulma amacıyla zengin yıllık yaratıcı belgesel mahsulünü gösteriyor. Yakın zamanda tamamlanan film ve diziler alıcı, dağıtımcı veya katılımcı arayanlar ile iletişime geçebiliyorlar. Docs for Sale böylece tüm belgesel dünyası için önemli bir üreme alanı oluşturuyor ve dünyanın her yerinden sinema, TV veya çevrimiçi odaklı sanatsal belgeselleri memnuniyetle karşılıyor.
Festival boyunca, Satılık Belgeler, profesyonellerin birçok festival prömiyeri de dahil olmak üzere 300 ila 400 başlığı görüntüleyebilecekleri teşhir kabinleri bulunan fiziksel bir bölümden oluşuyor. Diğer bir bileşen ise, Docs for Sale kataloğundaki filmler hakkında profesyoneller arasında yapılan resmi ve gayri resmi toplantılar. Ayrıca katalogda yer alan filmler, festival dışında aboneliği olan profesyoneller için online olarak da izlenebiliyor. Son olarak, Docs for Sale katılımcıları, IDFA'nın Endüstri Programının bir parçası olarak en son dağıtım gelişmeleri hakkında bir dizi bilgilendirici oturuma da katılabiliyorlar.
İşte İDFA böyle devasa bir festival. Umarım ülkemizin genç belgesel yönetmenleri böyle festivallerde daha çok varlık göstermelerini sağlayacak rehberlik ve mali destek olanaklarına kavuşurlar.
Yeni kuşak dil ve iletişim sorunu yaşamadan bütün dünya ile doğrudan bireysel iletişime geçebilecek donanıma ve yeteneğe sahip olsa da belgesel filmciliğini teşvik için daha fazla kolektif emek harcamak gerekiyor.
Gelecek İDFA yazımda Türkiye'den gelen belgesel yapımcısı ve yönetmenler ile yapacağım buluşmalarımdan bahsedeceğim ve onların izlenimlerini ve deneyimlerini paylasacağım.
Amsterdam'dan selam ve sevgilerle.
(SM/RT)