Hükümet sürekli olarak krize karşı yeni paketler hazırlandığından söz ediyor. Ekonomi dünyası merak içinde yeni önlemler bekliyor. Bu arada herkes elinden geldiğince önerilerini hükümete iletiyor. En heyecan verici öneri tabii ki IMF ile anlaşıp birkaç milyar doları piyasaya kazandırmak. Bu parayla artık özel şirketlerin dış borçlarının ödenmesine katkıda mı bulunulur, KOBİ’ler mi teşvik edilir, ayrı konu. Daha sonra Türkiye iş dünyasının ezeli talepleri kriz nedeniyle yeniden gündeme getiriliyor; ben diyeyim vergi indirimleri, siz deyin sigorta primlerinin affı. Ekonomi talep yetersizliğinden boğulurken, yatırım teşviklerinin artırılması müthiş bir çözüm olarak ortaya atılıyor.
Ekonomiyi Turgut Özal’dan öğrenenlerin, son seksen yılın en büyük krizi karşısında bile, eninde sonunda piyasanın bir çözüm bulacağına ilişkin imanlarının zayıflamadığını görüyoruz. Birazcık bütçe açığı verilebilir, hafiften destek çıkılabilir ama çözüm piyasaya bırakılmalıdır. Doğal olan budur. Hayattaki her şey gibi işsizlik de bir arz talep meselesidir.
İŞKUR'un önerisi
Tuhaf olan şu ki, bu ortamda en yaratıcı öneri bir kamu kurumundan geldi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) hazırladığı bir özel istihdam projesini kamuoyuna açıkladı. Proje uyarınca, iş arayanlar okulların bakım onarımı, otoyolların kenarının temizliği, ağaç dikimi, bina boyama, pet şişelerin ve poşetlerin toplanması, park-bahçe düzenlemesi gibi işlerde istihdam ettirilecek. Bu tip kamu hizmetlerinin karşılanması amacıyla işsizlere 6 aylık, 8 aylık, 1 yıllık dönemler itibariyle geçici işler sağlanacak. Yapılan maliyet analizlerine göre proje kapsamında 500 bin işçinin istihdam edilmesi durumunda, 6 aylık maliyet yaklaşık 2 milyar TL’yi bulacak.
İŞKUR’un önerisi takıntılardan uzak, deneyimlerle doğrulanmış, uygulanabilir, akılcı, tam da kriz dönemlerinde gereken türden bir projedir. Benzer projeler dünyada daha önce başarıyla uygulanmıştır. 29 Krizinin New Deal projelerini bir yana bırakırsak, Arjantin’in Jefes Planı en kapsamlı ve en bilinen örnektir.
Arjantin örneği
2002 yılında Arjantin’de yoksulluk ve işsizlik sorunlarının çözümü amacıyla, önce Plan Jefes de Hobar, ardından Programa de Emergencia Laboral (PEL) adlı iki istihdam projesi hazırlanıp uygulandı. Bu projelerde eğitimsiz ve vasıfsız işsizler öncelikli olmak üzere yaklaşık 2 milyon kişiye iş sağlandı. Sağlıksız konutlarda yaşayan, 18 yaşından küçük çocukları olan, içinde engelliler ya da hamile kadınlar bulunan ailelere öncelik tanındı. İstihdam sağlanan 2 milyon kişinin üçte ikisine yakını kadındı. 2 milyon kişi 37 milyonluk Arjantin nüfusunun yüzde 5’ini, toplam işgücünün yüzde 13’ünü oluşturuyordu.
Projeye katılanlar günde en az 4 saatlik bir iş yaparak ayda 150 peso kazandılar. Yaptıkları işlerin çoğu kamu hizmeti niteliğindeydi ve bunların büyük kısmı da yerel yönetimler eliyle uygulanıyordu. Tarım sektöründe sulama ve drenaj sistemlerinin geliştirilmesinden, yerel ortak kullanım binalarının inşaatına, yol ve köprü tamiratından, yaşlı ve çocuk bakımına, kadın sığınma evi yapımından, yıpranmış kitapların onarılıp yoksul mahallelerdeki kütüphanelere taşınmasına kadar çok geniş bir alana yayılan işler yaptılar. Arjantin’de işsizlik oranı bir yılda yüzde 21,5’ten yüzde 15,6’ya indi.
Jefes Planının toplam maliyeti 2 milyar dolara yakındı yani Arjantin’in GSYH’sının yüzde 1’i kadardı. Bu bedelin 600 milyon doları Dünya Bankasından sağlandı. Ancak yapılan çalışmalar Jefes Planının tek yararının işsizliği ve yoksulluğu azaltmaktan ibaret olmadığını gösteriyor. Plan Arjantin’in büyümesi üzerinde belirgin bir etki yarattı. Bu Keynesyen projenin ekonomi üzerindeki etkisini yine Keynesyen bir kavram olan ‘çarpan’la açıklamak gerekiyor. İstihdam projelerinden yararlanan gruplar toplumdaki en düşük gelirli, dolayısıyla marjinal harcama eğilimi en yüksek olan gruplardır. Bu grupların elde ettiği tüm gelir tüketime gittiğinden, çarpan etkisi, yani gelir ve istihdam yaratma etkisi yüksektir. Nitekim Jefes Planının çarpan etkisi 2,57 olarak hesaplanmıştır. Planın Arjantin’de büyümeye yüzde 2,5 oranında katkı sağladığı görülmüştür.
Hükümet değerlendirmeli
Bütün bunlara karşın Jefes Planını çok eleştirenler de oldu. Bu tip projelerin enflasyonist ve yararsız olduğu, iyi yönetilmesinin mümkün olmadığı söylendi. Böyle yaratılan istihdamın, işsizliğin başka bir ad altında sürmesi anlamına geldiği öne sürüldü. Helikopterden para saçmaya benzetildi. Komünizm, faşizm ve kölelik olarak tanımlayanlar oldu.
Türkiye’de Jefes Planını ilk kez 2005 yılında ODTÜ öğretim üyesi Ahmet Tonak gündeme getirdi. 2009 yılında 29 Mart yerel seçimlerinde Murat Karayalçın Jefes Planından esinlenen bir istihdam projesi hazırladı. ‘Kent İşçiliği’ adı verilen proje kapsamında Ankara’da 25 bin kişinin yaşlı ve engelli destek hizmetleri, ağaçlandırma gibi işlerde istihdam edilmesi hedefleniyordu. Projenin maliyeti 180 milyon TL olarak hesaplanmıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan bu projeyi ciddiyetsizlik ve halkı aldatmak olarak tanımladı. İşsizliğin bu şekilde önlenemeyeceğini söyledi. Bu projenin maliyetinin yılda 1,4 milyar TL’yi bulacağını iddia etti.
Şimdi İŞKUR’un benzer bir programı gündemde. Bu sıralar hükümet tarafından inceleniyor olmalı. Krizin kendi kendine bitmeyeceği anlaşılana kadar da bu inceleme sürecektir. Büyük bir ihtimalle bu projeyi uygulamaya mecbur kalana kadar ayak sürünecek ama günün birinde proje Türkiye’nin karşısına çıkacak. Arjantin Jefes Planını uygulamaya koyduğunda uzun süren bir resesyon dönemini ve yüzde 20’ye varan işsizliği yaşamaktaydı. Proje, eğer değerlendirilirse, Türkiye’nin gündemine daha erken bir aşamada gelmiş olacak.(BD/EÜ)