Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşırken Sarkozy kamuoyu yoklamalarında beklediği sıçramayı bir türlü yapamıyor. François Hollande yüzde 31'le birinci sırada yer alırken, Sarkozy yüzde 24,5 ile ikinci sırada. Onları sırasıyla yüzde 19 ile aşırı sağın adayı Marine Le Pen ve yüzde 10.5 ile merkezcilerin adayı François Bayrou izliyor.
Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 22 Nisan'da ikinci turu 6 Mayıs'ta yapılacak.
Hollande'dan başarılı kampanya
Ocak ayının son haftası François Hollande'ın haftasıydı. 22 Ocak pazar günü, 25 bin sempatizanın katıldığı Bourget kapalı salon toplantısında yaptığı konuşmasıyla seçim kampanyasını başlatan Hollande, haftaya damgasını vurdu.
Toplantının televizyon çekimleri, naklen yayını tümüyle Hollande'ın ekibinin denetimindeydi. Televizyonların salon içinde çekim yapmalarına izin verilmedi.
Böylece yayınlanan her görüntü, her imaj süzgeçten geçerek kamuya ulaştı. İki saate yakın konuşan Hollande konuşması açıkça sola yerleşmişti.
Rakibi Sarkozy'nin adını bir kez bile ağzına almayan sosyalist aday, kendine rakip olarak mali piyasaları ve finans dünyasını aldı.
Ertesi günü, yorumcuların tümü, Hollande'ın bu sınavdan başarıyla geçtiği konusunda hemfikirdiler. Devlet adamı duruşuna ve otoritesine sahip olduğunu gösterdiği konusunda birleşildi.
Bourget kapalı salon toplantısını izleyen hafta içinde düzenlenen televizyon programında da bu duruşunu bir kez daha kanıtladı. Dört gazetecinin sorularına verdiği yanıtlarıyla ve ardından, sağın parlak politikacısı, şimdiki hükümetin Dışişleri bakanı Alain Juppe'yle yaptığı yüz yüze tartışmadan da başarıyla çıkarak ciddiye alınması gereken bir aday olduğunu gösterdi.
Bu iki medyatik olay, Hollande'ın kişiliği üzerinde bugüne kadar var olan veya oluşturulan tüm kuşkuları dağıttı.
Sarkozy'nin karşı atağı
Bu gelişmeler karşısında Sarkozy sessiz kalamazdı, kalmadı da. 29 Ocak pazar akşamı, tüm televizyon kanallarında, aynı anda yayınlanan konuşmasında, bir kez daha "zor günlerin cesur lideri" rolünü oynadı.
Özellikle seçimlerin anahtarı olan orta sınıfı yanına çekmeyi hedefleyen, cesur, kararlı ve Fransa'yı içinde bulunduğu krizden çıkartabilecek lider olduğunu göstermeye çalıştı.
Katma değer vergisini ve kâr dağıtımı üzerindeki vergi yükünü arttırarak ve bunun karşılığında sosyal kesintileri düşürerek Fransa'nın rekabet gücünü arttıracak önlemlerle krizin yükünü dengeli dağıtacağı görüntüsünü vermeye çalıştı.
Ama bütün bu girişimler kamuoyu yoklamalarında beklediği sıçramayı yapmasını sağlamadı. Kriz yönetimi üzerine yoğunlaştırdığı kampanya bekleneni vermedi. Hemen herkes ne yapılması gerektiği konusunda hem fikir: Kamu borçlarının azaltılması.
Adaylar arasındaki farklılıklar bunun yükünün nasıl dağıtılacağı konusunda çıkıyor. Bu kadar farklılık Sarkozy'i kurtarmıyor.
Aşırı sağa kayış
Sarkozy, geçtiğimiz perşembe günü, ekonomik alanı terkederek, "değerler" temasına dönüş yaptı. İçişleri Bakanı'nın "bütün medeniyetler eşit değildir" sözleriyle başlattığı tartışmanın ardından, Cumhurbaşkanı Sarkozy, Le Figaro gazetesine verdiği söyleşide, göçmenlere oy hakkı, göçmenlerin sınırdışı edilebilmelerinin kolaylaştırılması, işsizlik yardımı uygulamasının referanduma götürülmesi, ötenazi uygulaması ve homoseksüel evlilikler konusunu ortaya atarak, kendini seçim kampanyasının merkezine yerleştirmeyi hedefliyor.
İşsizlik yardımı konusunda, sendikalarla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınmazsa (ilk teklif edilen işi kabul etmeyen işsizin yardımı kesilecek), halka referandum gidileceğini açıklayarak, Hollande'ı elitlerden (sendikalardan) yana, kendisini halktan yana bir yere oturtmaya çalışıyor.
Sol Cephe salonları dolduruyor
Komünist ve Sol Parti'nin ortak adayı Jean-Luc Melanchon hayatından memnun. Taraftarları da tabii. Miting salonları doluyor. İletişim ustası Melanchon, bütün ustalığını sergiliyor.
Miting sonunda hep birlikte söylenen enternasyonal marşı, soldan sağa,sağdan sola sallanan kızıl bayraklar ve Melanchon'nun mizah dolu konuşmaları oldukça değişik bir atmosfer yaratıyor.
Elbette birinci hedef Sarkozy. Onun hemen ardından hedefte Marine Le Pen yeralıyor. Ve biraz da merkezciler.
Hollande'a yönelik saldırıların bittiğini söylemek mümkün. "Deniz bisikletinin kaptanı" sözleri unutulmuş durumda. Ama yine de Le Pen, Sarkozy, Bayrou ve Hollande'ı, en küçükleri en kötüleri, en büyükleri ise en aptalları, diyerek Dalton kardeşlere benzetmekten kendini alıkoyamıyor.
Melanchon bu tavrını şöyle açıklıyor : "Sosyalistlerden farklı olduğumuz artık biliniyor... Ama sağa saldırırken önemli bazı konularda sosyalistlerin onlarla aynı şekilde düşündüklerini görünce mizaha kayarak gerilimi düşürmeye çalışıyorum".
Melanchon'a oy verme eğilimi şu anda yüzde sekiz dolayında. Cephenin hedefi yüzde 10'u aşmak.
Yeşiller yol ayrımında
Yeşillerin adayı Eva Joly sıkıntıda. Kampanyası yankı bulmuyor. Oy oranı yüzde iki civarında kaldı.
Önünde üç yol var: Bir, inatla yola devam etmek. İki, bayrağı başkasına teslim edip çekilmek. Üç tümüyle cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çekilmek.
İkinci olasılığı seçmek onun elinde değil. Çünkü partiden kimse böyle bir maceraya girmek istemiyor.
Geriye inatla devam etmek veya havlu atmak kaldı. Daniel Cohn Bendit ve etrafındaki bir grup, başından beri ikinci tercihten yanaydı. Elbette, havlu atacak duruma gelmeden, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermeyip, ağırlıklarını milletvelilliği seçimlerine vermeleri gerektiğini savunuyorlardı.
Yeşiller, kampanyaya yeni bir dinamik kazandırmak amacıyla, bu hafta sonunda bir toplantı düzenlediler. Toplantıya hareketin tüm tanınmış isimleri katıldı. Yeşiller yüzde beşlik bir oy oranını yakalamayı hedefliyor. (SŞ/HK)