Bundan 2 bin 500 yıl önce babasını takip edip doktor olan Hipokrat, keşke bugün yeniden buralarda, doğduğu toprakların hemen yanı başındaki Türkiye’de bir dolaşsa...
Çare bulduğu sayısız hastalık, iyileştirdiği onca insan nedeniyle modern tıbbın kurucusu olarak bilinen Hipokrat, tüm dünyadaki doktorların ortak değeri olduğunu görünce şaşırır mıydı?
Antik Yunan'daki doktorların arasında yaşanan yozlaşma nedeni ile adını verdiği yeminin, yüzyıllar boyunca başta tıp öğrencileri ve doktorlar için sınırları aşan bir değer olduğunu görse ne yapardı?
Hipokrat’ın temellendirdiği her koşulda hasta haklarına saygıyı, hasta sağlığını/onurunu öncelemeyi, insanı yaşatmayı temel alan yemin, zamana ve ülkelere göre değişikliğe uğrasa da yazılışındaki esasını, ruhu hiç kaybetmedi. Özcesi, “fakatsız” bir şekilde insanı yaşatmayı doktorların görevi saydı. Bunun için ant içti söz verdi doktorlar.
Bugünü, Onur Yürüyüşü’nün ve Hipokrat Yemini’nin bağlamında düşündüğümüzde, acaba Hipokrat şimdilerdeki tıp fakültelerinden mezun olan öğrencilere zorla “kapsayıcı ve eşitlikçi” olmayan bir Hipokrat Yemini ettirilmek istendiği görse ne yapardı?
Öfkelenir miydi? İtiraz mı ederdi?
Öyle ya, “insanı yaşatacağım” diye edilen bir yemin, “birilerini yaşatmasam da olur hem de cinsel tercihleri nedeniyle”ye dönüştürülmek isteniyor.
Anladığım kadarıyla, değiştirilmek istenen haliyle Hipokrat Yemini “Birilerini yaşatacağım fakat toplumsal cinsiyet rollerine uygun, o kalıplara uyan kadın ve erkekleri yaşatacağım” diyor.
Yani, “kadın veya erkek olmayanlar ölsün, ben görevimi yapmam, hasta olurlarsa iyileştirmem” diyor. Hipokrat’ın 2 bin 500 yıl önce temel saydığı insan hayatını, aslında doğayı, hayatın kendisini, var oluşu, şimdilerde birileri bir “şarta” bağlıyor, tam tersine çeviriyor. Yani, birileri doktorlardan “yaşatmayı” değil de, neredeyse “öldürmeyi” iş edinmelerini istiyor.
Hipokrat bugün bu toprakları bir yerlerden gözlemliyor olsaydı şüphesiz bunu kabul etmezdi. Doktorların, sağlıkçıların her koşulda, karşılarında kim olursa olsun görevlerini yapmalarını, hastalarını iyileştirmelerini isterdi.
Öyle ya, bu amaçla yola çıktı ve 2 bin 500 yıldır yaşatmak için var oldu. Ne yazık ki AKP Türkiye’sine kadar...
Hatırlarsanız belki 2022’de Selçuk Üniversitesi’nde, 2023’te ve 2024’te İstanbul Üniversitesi’nde, 2024’te Ordu ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde Hipokrat Yemini’ne “cinsel yönelim” ibaresinden dolayı müdahaleler yapılmak istendi.
Bu müdahalenin son örneğini, 27 Haziran’da Ordu Üniversitesi’nde tanık olduk.
Tıp Fakültesi'nde yapılan mezuniyet töreninde, Hipokrat Yemini sansürlendi. Öğrencilerin mesleklerine adım atmadan önce okudukları, "Hekimlik Andı" olarak bilinen Hipokrat Yemini'nin 'hastanın cinsel yönelimi' bölümü çıkarıldı.
Yeminin “Görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, milliyet, politik düşünce, ırk, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime…” kısmındaki 'cinsel yönelim' ifadesi kaldırıldı.
Bu bölüm Dekan Yardımcısı Tuba Gül tarafından okunurken, öğrenciler eksik kısımları ekleyerek hep birlikte söylediler. Etik dersi verdiler hocalarına.
Benzer bir durum önceki gün Çapa Tıp Fakültesi'nin mezuniyetinde de oldu.
Çapa Tıp Fakültesinde Hekimlik Andı Sansürlendi|
— Hergele Postası (@HergelePostasi) June 28, 2024
İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesinde hekimlik andı sansürlenip "cinsel yönelim" bölümü olmadan okutulmaya çalışıldı.
Kayyumun sansürüne karşı sıra arkadaşlarımız sansürlenen kısmı hep bir ağızdan haykırdı! 🏳️🌈🏳️⚧️ pic.twitter.com/1seUD5L1Ow
76. Türk Tabipleri Birliği Büyük Kongresi, Tıp Öğrencileri Kolu da son dönemdeki bu eril müdahalelere ilişkin açıklama yaptı.
Açıklamada, Hipokrat Yemini’nin değiştirilme gayretlerine karşı duran arkadaşlarına destek olan öğrenciler şöyle seslendi:
"Etik değerleri için mücadele eden tüm tıp öğrencisi sıra arkadaşlarımızı saygı ile selamlıyoruz."
Açıklamadaki şu kısım da gözden kaçmamalı:
“Patriarkal ilişkilerin, cinsel yönelimlere ve cinsiyet kimliklerine karşı ayrımcılığın, ırkçılığın ve erkek egemen zihniyetin şiddetinin kurbanı oluyoruz. Fakültelerde fiziksel, psikolojik ve sanal şiddete uğruyoruz. Son gün geliyor. Yaşadığımız ve gördüğümüz her şeyi düşünüyoruz. Hekimliğin ne olduğunu anlamaya başlıyoruz. İyi hekimlik değerlerini kendimize şiar edinip yolumuzu çizmeye başlıyoruz. Hekimlik ve etik değerlerin et ve tırnak gibi olduğunu fark ediyoruz. Bir yemin ettik, geri dönemeyiz" diyerek hekimlik hayatımıza başlıyoruz.”
76. Türk Tabipleri Birliği Büyük Kongresi, Tıp Öğrencileri Kolu Konuşma Metnimiz
— Tıp Öğrencileri Kolu (@ttbtok) June 29, 2024
"Etik değerleri için mücadele eden tüm tıp öğrencisi sıra arkadaşlarımızı saygı ile selamlıyoruz." pic.twitter.com/UblxiDQ8b1
Şimdi Hipokrat’a dönelim, "yeminini" bir kenarda değil de akılda bırakalım... Eğer Hipokrat’ın bu topraklarda gezme şansı olsaydı, sırf LGBTİ+ olduğu için insanların hastanelerde tedavi edilmediğini, doktorların hastaları hastane dışına attığını görse ne yapardı?
Kendisinin teknolojinin kırıntısının olmadığı dönemde yaptığı çalışmalarla kurtardığı insanları mı düşünürdü?
Yoksa, yapay zekanın şekilden şekile, kılıktan kılığa girdiği teknolojik devrimin yaşandığı bu çağdan, insanların sırf cinsel yönelimlerinden dolayı ölüme terk edilmek istendiği bu zamandan, utanır mıydı?
Tahminimce, Hipokrat gelse bugünü görse tıp öğrencileri ile onur duyar, muhtemelen, hasta haklarını yok saymak isteyenler için de çareler bulmaya çalışırdı.
"90 liralık dava"
"Öyle bir bir vaka yok" diyenler var ise google'da "eşcinsel/trans,travesti olduğu için tedavi edilmeyen hasta" vs gibi aramalar yapmalarını öneririrm.
İkisini buraya bırakayım:
*Trans kadın H.Ç. 2014 Haziran’ında gittiği Beyoğlu Prof. Dr. Reşat Belger Göz Eğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Ünitesi’nde muayene olmak istemiş ve jinekolog F.H. tarafından “durumu tasvip edilmediği” gerekçesiyle reddedilmişti. Durumu inceleyen Türk Tabipler Birliği (TTB), hekime 'makul ve anlaşılabilir bir nedene dayanmadığı' için 90 liralık uyarı cezası verdi.
*Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine giden M.P., nöbetçi doktorun "ben sana bakmam ibne" sözleriyle ayrımcılığa uğradığını, tedavisinin yapılmadığını açıkladı.
LGBTİ+ HAKLARI
Doktor, LGBTİ+ hastayı tedavi etmedi
18 Ağustos 2020
Bugün, 32. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın son günü geleneksel Onur Yürüyüşü var. İstanbul sokakları renklerle ve direnişle dolup taşacak.
Hatırlatayım, Onur Yürüşü'ne katılmak ve haberdar olmak istiyorsanız 32. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi'ne DM atmanız yeterli.
Sistemin polisleri, lubunyaların yürüyüşünü engellemeye çalışacak, belki gözaltılar olacak, belki de daha sert müdahaleler yaşanacak.
Ancak bu, ne Hipokrat Yemini'nin evrensel değerlerinden, ne de insan haklarına olan inancımızdan bir şey eksiltmeyecek.
Hipokrat’ın 2 bin 500 yıl önce temellendirdiği insan hayatına saygı ve insanı yaşatma ilkesi, bugünün modern tıbbında ve onur mücadelesinde yaşamaya devam edecek. Bugün de her bireyin eşit ve kapsayıcı sağlık hizmetlerine erişim hakkını savunmaya devam edilecek.
LGBTİ+ hakları ve eşitlik için mücadale, bir yeminden ibaret değil elbette, paralelinde insanlık onuru ve yaşamın kendisi için süren bir direnişin ta kendisi. Cinsel yönelimine bakmadan insanı yaşatmak, bir hekim için de en büyük onur değil midir?
"Hastamın onuruna saygı göstereceğime"
Hekimlik Andı'nın TTB'nin hazırladığı güncel hali şöyle:
Hekimlik mesleğinin bir üyesi olarak;
Yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma,
Hastanın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime,
Hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime,
İnsan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime,
Görevimle hastam arasına ; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime ,
Hastamın bana açtığı sırları, yaşamını yitirdikten sonra bile gizli tutacağıma,
Mesleğimi vicdanımla, onurumla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağıma,
Hekimlik mesleğinin onurunu ve saygın geleneklerini bütün gücümle koruyup geliştireceğime,
Mesleğimi bana öğretenlere, meslektaşlarıma ve öğrencilerime hak ettikleri saygıyı ve minnettarlığı göstereceğime,
Tıbbi bilgimi hastaların yararı ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacağıma,
Hizmeti en yüksek düzeyde sunabilmek için kendi sağlığımı, esenliğimi ve mesleki yetkinliğimi korumaya dikkat edeceğime,
Tehdit ediliyor olsam bile, tıbbi bilgilerimi, insan haklarını ve bireysel özgürlüklerini çiğnemek için kullanmayacağıma,
Kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine,
Ant içerim.
(EMK)