12 Ocak 2012’de Hapis Gazeteciler "Suç"larını Anlatıyor dizisi kapsamında, “İnadına Gazeteciyim” başlıklı yazısını yayınladığımız Adanır, bianet’e yolladığı yazısıyla hükümlü bulunduğu Diyarbakır D Tipi Cezaevinden seslendi.
Henüz içinde ne var ne yok tam olarak bil(e)mediğimiz, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin ilk yasal düzenleme yansımasının bu hafta itibariyle, TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacağı, 10 günlük bir aranın ardından 2 Temmuz’da ise TBMM Genel Kurulu’na getirilmesi ve yasalaşması bekleniliyor. Son bir haftadır haber kanallarında tekrarlanıp duran bu.
Anlaşılan o ki içeriği seçime etki etsin istenmiyor. Öyle olmasa 23 Haziran sonrasına ertelenmeyebilirdi, ertelenmezdi, diye düşünüyorum.
Komisyon, Genel Kurul derken Resmi Gazete’de yayınlanacak ve yürürlüğe girecek metin olumlu veya olumsuz, kuşkusuz iç ve dış siyasetin ve ekonominin dinamiklerinden bağımsız değil. Son 4-5 yılda, bir baskı cenderesine dönen ülkenin normalleşme (demokratikleşme) ihtiyacı, artık hukukileşmeyi, gerçekten de “güven veren adaleti” tesis etmeyi, böylece barışçıl demokratik siyasete zemin açmayı dayatıyor.
AKP’nin ve AKP’nin temsil ettiği kesimlerin de buna ihtiyacı var. Daha doğrusu herkesin ve her kesimin… Gündelik hayatın buna ihtiyacı var. Son 4-5 yılda, özellikle bazı kesimlerde ortaya çıkan ve “Artık bu ülkede yaşanmaz” olarak dışa vuran karamsarlığın, bu ihtiyacın aciliyeti, hayatiliği olarak anlaşılması; özlenen, istenen, sorumlu siyaset anlayışının bir gereği olarak okunur ve yargı reformu bu eksende yapılırsa, hiç kuşkusuz, kazanan herkes olacaktır.
2 Temmuz sonrası bize, hangi eksende yürüneceğinin güçlü, belirgin işaretlerini verecek sanıyorum. İstanbul seçimlerinin sonuçlarına endekslenen bir süreç olduğu kanaati yaygın ve 31 Mart’a kadarki söylemlere nazaran değişen - samimiyetsizliği her halinden belli - seçim propagandasındaki argümanları, maalesef bu kanaati güçlendiriyor. Eğer öyleyse gerçekten yazık ve ayıp olur!
23 Haziran’da sonuç ne olursa olsun, açıklanan strateji belgesi, tüm parti gruplarıyla tartışılarak yasal dayanaklara kavuşturulması, (belgenin yelpazesi de genişletilebilir) bu aşamada “her şeyin çok güzel olması” veya “her şeyin daha güzel olması için” atılması elzem biricik adımdır.
Normalleşme ihtiyacının ucuz hesaplara kurban edilmesi, öyle görünüyor ki yine büyük acılara yol açacaktır, ne yazık ki…
Herkes çok temkinli ve güvensiz… Ayrı kutuplarda ve gergin… Siyaset gündeminin çok hızlı bir şekilde “hayata” dönmesi gerekiyor. Aslında seçmenin oyu da bu mesajı veriyor, verdi. AKP’li Numan Kurtulmuş’un “siyasi tövbe” açıklaması, çıkışı, umarız bu mesajın ürünüdür; günü kurtarma çabası değildir.
Az kaldı, bekleyip göreceğiz.
TIKLAYIN- Bedri Adanır yazı ve haberleri burada
TIKLAYIN - Bedri Adanır: İnadına Gazeteciyim
(BA/AS)