Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) 1 Ekim'de Sağlık Bakanı'na sorunlarını ve taleplerini görüşmek amacıyla bir başvuru yaptı. Başvuruya yanıt verilmemesi üzerine TTB, 11 Ekim'de eylem takvimi açıkladı.
Görüşme talebimiz kabul edilseydi şayet, Sağlık Bakanı'na başta COVID-19 sürecinde yürütülen yanlış politikaları ve bunların sonucunu aktaracaktık. Binlerce yurttaşın ve sağlık emekçisinin ölümüne neden olan pandemi sürecinde neler yapılması gerektiğini ifade edecektik.
Sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddeti ve neler yapılması gerektiğini anlatacaktık. Halkın sağlığının öncelemediklerini söylecektik, 5 dakikada hasta bakılamayacağını, bu kadar kısa zamanda hasta ile doğru iletişimin kurulmayacağını vurgulayacaktık. Ama görüşme talebimize olumlu/olumsuz yanıt verilmedi.
İşte bu nedenle biz hekimler, "Karanlığa karşı; önlüğümüzün beyazına, özlük haklarımıza, halkın sağlık hakkına sahip çıkıyoruz" sloganıyla yola çıkıyoruz.
Neden mi yürüyoruz?
Çünkü artık sabrımız tükendi. Çünkü hekimler ve sağlık çalışanları yılmış durumda.
Çünkü ticarileşen, halkın cebinde daha fazla para çıkmasına neden olan, insanlarımızın sağlığa erişimini giderek zorlaştıran, niteliği değil niceliği önceleyen, sağlık değil sağlıksızlığı üreten bu sağlık sistemi artık iflas etti.
Çünkü sağlık alanı kaotik bir hal aldı. Kamu hastanelerinde ameliyat olabilmek neredeyse olanaksız hale geldi, hastalar özel hastanelerin insafına terkedildi. Ekonomik krizin etkisi ile yoksullaşan halk, sağlığa daha fazla cepten ödeme yapmak durumunda kaldı/kalıyor.
Yurttaşlar, COVID-19 nedeniyle ertelendiği sağlık sorunlarına randevu alamadığı için erişemiyor. Erişebilse dahi 5 dakika ile sınırlandırılan muayene süresiyle sağlık gereksinimini karşılayamıyor.
Biz hekimler için ise; durum hastalarımızdan farklı değil. Uzun saatler kesintisiz çalışma, sık nöbet tutma, yoğun iş yükü, şiddete maruz kalma sağlık emekçiler için neredeyse olağanlaştı.
Ve bizler artık hekimlerin göçüne neden olan bu sağlık sisteminde, bu koşullarda çalışamıyoruz. Emeğimizin karşılığını alamadığımız, tüketen ve en son meslektaşımız Doktor Rümeysa Berin Şen’in ölümüne neden olan bu sağlık sistemine daha fazla bedel ödemek istemiyoruz.
Bütün bu nedenlerle biz hekimler, toplumcu bir sağlık sisteminin yaşama geçirilmesini, iyi koşullarda çalıştığımız ve emeğimizin karşılığını aldığımız bir sağlık sistemini talep ettiğimiz için yürüyoruz. Sesimiz artık duyulsun istiyoruz.
İktidarın toplumu yok sayan anlayışı nedeniyle önlenebilir bir hastalıktan binlerce yurttaşımızı kaybettik. Tüm bunları değiştirmek ve tüm taleplerimizin yaşama geçirilmesinin zor olmadığını biliyoruz.
"Tükeniyoruz’’ çığlığımızı duymayanlara duyurmak için yürüyoruz.
Ne istiyoruz?
Memleketteki hayat pahalılığının, ekonomik krizin yansımalarını hekimler ve sağlık emekçileri olarak da derinden hissediyoruz. Biz de “geçinemiyoruz’’ Geleceğimizin güven altında olduğu ve insanca yaşayacak bir ücret talep ediyoruz.
Çalışma barışını bozan, emekliliğimize yansımayan, adaletsiz performans sisteminin kaldırılmasını, insanca yaşayacağımız temel bir ücret İSTİYORUZ!
Uzmanlık eğitimi almak için geldiğimiz kliniklerde asıl görevimizin öğrenmek olduğunu hatırlatıyor, nitelikli eğitim İSTİYORUZ!
İnsanca çalışma koşullarının sağlanmasını adaletsiz görev dağılımına son verilmesini TALEP EDİYORUZ!
Ülkemizde eğitim-öğretim programları ve araştırma faaliyetleri planlanmadan, akademik kadrolar oluşturulmadan, çok sayıda tıp fakültesi açılıyor ve tıp eğitimi niteliği giderek gerileşiyor. Bu gidişata dur demek İSTİYORUZ!
Özel hastane patronlarına her ne ad altında olursa olsun kaynak aktarılmasına son verilmesini ve kamusal sağlık sisteminin bütün toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek düzeye yükseltilmesini İSTİYORUZ!
Haftalık çalışma sürelerimizin yeniden düzenlenmesini ve azaltılmasını İSTİYORUZ!
Şiddete ve hastalıklara karşı güvenli, sağlıklı çalışma ortamları; COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası İSTİYORUZ!
5 dakikada bir muayene dayatmalarını kabul etmiyor, mesleki özerkliğimize müdahalelere son verilmesini, hastalarımıza yeterli süre ayırmayı İSTİYORUZ!
İşyeri hekimlerinin çalışma saatleri, atama ve ücretlendirmeleri konusunda tabip odalarının yetkili olmasını İSTİYORUZ!
Asistan hekimlerin nitelikli eğitim almasını, eğitim dışı angarya işlerde çalıştırılmamasını İSTİYORUZ!
OHAL KHK'leri ile hukuksuzca ihraç edilen tüm hekimlerin/kamu emekçilerinin derhal GÖREVE BAŞLATILMASINI İSTİYORUZ!
Aile Hekimliği Ceza Yönetmeliği’nin geri çekilmesini İSTİYORUZ!
Ne yapacağız?
Her hafta bir tema ile yapacağımız eylemlerimizde;
Kasım’ın ilk haftası ekonomik haklarımıza (özellikle 7200 ek gösterge ve her yıla 120 gün yıpranma payı talebimize),
Kasım’ın ikincisi haftası çalışma koşullarımıza,
Kasım’ın üçüncü haftası Dr. Aynur Dağdemir’in ölüm yıldönümünde sağlıkta şiddete,
Kasım’ın dördüncü haftası çöken sağlık sistemine karşı taleplerimizi haykıracağız.
Yapacağımız buluşmalarda 175 bin hekimin ilettiklerini, hekimleri temsilen 23 Kasım günü heyetimizle başlatacağımız “Beyaz Yürüyüş” ile Ankara’ya taşıyacağız. Duyulmayanı duyurmak, görülmeyeni göstermek için Ankara’ya yürüyeceğiz.
23 Kasım’da İstanbul’dan yapılacak uğurlamanın ardından Ankara’ya doğru başlatacağımız üç günlük “Beyaz Yürüyüş”ümüzün sonunda 27 Kasım’da Ankara’da yedi bölgeden hekimler ile ‘’Beyaz Forumda’’ buluşacağız. Bu buluşmaya kadar taleplerimize yanıt alamamamız halinde o gün gerçekleştireceğimiz sağlık forumunda alacağımız kararlar ile g(ö)reve kadar gidebilecek süreci hep beraber kararlaştıracağız.
Tüm kamuoyuna çağrımızdır: Taleplerimiz sizin için, bizim için, hepimiz için... Toplumsal sağlık mücadelesinde yan yanayız ve sizleri birlikte yürümeye davet ediyoruz.
(HY/PT)