*Sol üstten sırasıyla: Hekimler Şemsettin Koç, Şeyhmus Gökalp, Dr. Selim Ölçer ve Osman Sağlam.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) sağlık tanımında, “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir” denir. DSÖ’nün bu tanımı eksiktir. Ülkelerin ve ulusların sağlığını ele alırken neoliberal politikaları gözardı eder.
Sağlık siyasaldır
Ayrıca sağlık sadece klinik düzeyde tanımlanamaz. Sağlık aynı zamanda siyasaldır ve ekolojik bütünlükten ayrı düşünülemez. DSÖ'nün sağlık tanımında sağlığın asıl belirleyicileri olan sosyal ve siyasal unsurları yeteri kadar öne çıkarmadığı görülür. Yoksulluk, işsizlik, eğitim, savaş, ekolojik felaket ve toplumsal özgürlük gibi konular sağlığın asıl belirleyicileridir.
Sağlığın sosyal belirleyicileri olarak tanımlanan savaşın olmadığı barışçıl bir ortam, toplumda yaşayan insanların kendilerini gerçekleştirebilecekleri güvenli bir iş, insanca yaşamını sürdürebilecekleri bir gelir, iyi bir eğitim, sosyal güvence, dengeli beslenme, barınma hakkı, sağlıklı altyapı (kentsel-kırsal), sosyal yaşam alanları, demokratik katılım olanakları, iyi bir fiziksel çevre vb. tüm parametreler sağlıkla doğrudan ilişkilidir.
Olmazsa olmaz: Barış ve demokrasi
Sağlığının olmazsa olmazı barış ve demokrasidir. Demokrasi ve barış ortamının olmadığı otoriter bir yönetim anlayışı sağlık için en önemli tehdittir. İşsizlik, yoksulluk, geleceğe dair umutsuzluk ve karamsarlığın aşılması toplumsal sağlık için bir gerekliliktir.
Sağlık toplumun bireylerden oluştuğu bilgisiyle toplumsal gereksinimlerini önceleyen bütünlüklü bir yaklaşımla korunup geliştirilebilir. Sağlık hizmetleri herkese eşit, gereksinimi olanı önceleyen, coğrafyanın engel olmadığı, bireyin anadilinde derdini anlatabilir olduğu, kayıtsız koşulsuz herkes için her açıdan ulaşılabilir, nitelikli ve parasız olmalıdır. Sağlık temel bir insan hakkıdır.
Bu saptamaları neden mi yapıyoruz? Çünkü sağlığı bu perspektifle ele alan ve sadece bedenin yaralarını değil sağlıksızlığa, hastalıklara yol açan toplumsal sorunların farkında olan ve bunları sağaltmaya çalışan hekimler son 5 yılda artan oranda yargı kıskacına alınarak haksız-hukuksuz bir şekilde cezalandırılmaktadır. Sadece hekimler değil, sağlık çalışanları, emek-meslek örgütlerinin aktivistleri de benzer bir hukuksuzlukla karşı karşıyadır.
Birkaç örnek:
Dr. Şeyhmus Gökalp
2014-2018 dönemi Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, halen TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi. Hekimlerin mesleki standartlara, etik değerlere uygun çalışma koşulları, sağlık hakkı, barış, demokrasi ve insan hakları için çalışan 18 yıllık bir hekim. Bir soruşturma kapsamında 20 Kasım 2020’de gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkeme tarafından somut hiçbir delile dayalı olmayan, tutarlılıktan uzak gerekçelerle tutuklandı, 3 aylık tutukluluk süreci sonunda 10 Şubat 2021 günü Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmasında tahliye edildi.
25 Haziran 2021’de yapılan ikinci duruşmada itirafçı tanık SEGBİS aracılığı ile mahkemede dinlenmişti. Dr. Şeyhmus Gökalp’in örgüt üyesi olduğu ya da herhangi bir yasadışı faaliyette bulunduğuna tanık olmadığını, ifadesinin tutanağa yanlış yazıldığını dile getirdi. İtirafçı tanık ile Dr. Gökalp’in aynı sağlık kuruluşunda birlikte hiç çalışmadığına ve hatta Dr. Şeyhmus Gökalp’in söz konusu hastanede hiç çalışmadığına ilişkin resmi belgeler de mahkemeye ulaşmıştı. 25 Haziran 2021’de yapılan duruşmada, bizzat savcının suçlamayla ilişkili görerek kendisinin getirtilmesini talep ettiği tüm belgelerle de Dr. Şeyhmus Gökalp’e atılan suçun asılsız olduğu, kanıta dayanmadığı ortaya çıkmasına rağmen savcılık ceza talep etti.
Yargının siyasallaştığı, hukukun araçsallaştığı bir dönemde yargılanan TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi Dr. Şeyhmus Gökalp’ın suçsuz olduğunu biliyoruz. Toplumun yaşam ve sağlık hakkına, emek, demokrasi ve hekimlik değerlerinin savunusuna adanmış geçmişine tanığız. Somut hiçbir delile dayanmayan yargılamanın bir an önce son bulmasını, 19 Kasım 2021 Cuma günü saat 09.05’te Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek davada adil bir yargılanmanın gerçekleştirilmesini talep ediyoruz. Meslek etik ilkelerini ve hekimlik değerlerini ödünsüz savunan mücadele arkadaşımız Dr. Şeyhmus Gökalp’in beraat edeceğine inanıyoruz.
Yaşanan hukuksuzluk ve adaletsizlik sadece Dr. Şeyhmus Gökalp ile de sınırlı değil.
Diyarbakır Tabip Odası'nın son 20 yılda seçilmiş tüm tabip odası başkan ve genel sekreterlerinin nerede ise tamamı hak ihlallerinin arttığı son beş yılda gözaltına alındı, tutuklandı veya KHK ile kamudan ihraç edildi.
Dr. Selim Ölçer
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi 1990-1995 dönemi başkanı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Kurucular Kurulu üyesi. Tüm yaşamını sağlık hakkı, emek, barış ve demokrasi mücadelesine adamış Dr. Mehmet Selim Ölçer hakkında Diyarbakır’da kurulan Sarmaşık Yoksullukla Mücadele Derneği’ne yönelik soruşturma kapsamında açılan davada “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezası verildi.
TTB’nin değerlerinden olan Selim Ölçer'in toplumun yaşam ve sağlık hakkına, emek, barış, demokrasi ve hekimlik değerlerinin savunusuna adanmış iyi bir insan, iyi bir hekim olduğunu biliyoruz. Yoksulluk başta olmak üzere insan yaşamını ve sağlığını olumsuz etkileyen bütün süreçlerle mücadele etmek mesleğimizin gereğidir.
Dr. Şemsettin Koç
2010-2012 dönemi Diyarbakır Tabip Odası Başkanı. 2017’de bir soruşturma kapsamında tutuklandı. İki ay süren tutukluluktan sonra serbest bırakıldı. KHK ile ihraç edildi. Hakkında açılan bir dava kapsamında ceza aldı. Çok sevdiği mesleğini ve ailesini bırakarak yurtdışında yaşamak durumunda bırakıldı.
Dr. Kemal Karataş
2012-2013 dönemi Diyarbakır Tabip Odası Başkanı. Bir dava kapsamında 5 yıl ceza verildi.
Dr. Osman Sağlam
Mardin Tabip Odası önceki dönem yöneticisi. Hakkında açılan bir dava kapsamında 6 yıl 3 ay ceza verildi.
Hekimlik nedir?
Bu meslektaşlarımızın hepsi yoğun mesleki faaliyetlerinin yanı sıra hekimlerin daha iyi koşullarda çalışması, özlük hakları, halkın sağlık hakkı, emek, barış ve demokrasi mücadelesi için meslek örgütlerimiz bünyesinde mücadele veren tabip arkadaşlarımız. Yargı konusu edilen de bu faaliyetler. Bu isimler sadece birkaç örnek. Bölgemizdeki tabip odalarının pek çok yöneticisi haksız-hukuksuz biçimde yargının kıskacına alınmış durumdadır.
Hekimlik hiçbir zaman sadece hasta muayene etmek, ameliyat etmek, ilaç vermek, tedavi uygulamakla sınırlı bir meslek olmadı. Önleyici hekimliğin temelini sağlığı bozan, sağlıksızlık yaratan etmenlerle de mücadele etmeyi gerektirir. Emek, demokrasi, sağlık hakkı, savaş karşıtı-barış yanlısı mücadele etmek bunun gereğidir.
Yaşamdan yana bir mesleğin mensupları olarak yargı kıskacının yarattığı tüm bu akıl tutulmasına rağmen inatla ve kararlılıkla doğru bildiğimizi yapmaya, antidemokratik uygulamalar başta olmak üzere insan yaşamını ve sağlığını olumsuz etkileyen bütün süreçlerle mücadele etmeye devam edeceğiz. Hekimlik değerleri de bunu gerektirir.
(HY/NÖ)