Bedenen katılamasam ruhen sizlerle birlikteyim diye yazdım, Hapisteki Yazarlar Günü nedeniyle ortaklaşa basın toplantısı düzenleyen, TYS, TYB ve PEN Türkiye Merkezine. Katılım düşükmüş. Üzüldüm ama şaşırmadım. Çünkü ülkemde vakayı adiyeden yazarın hapiste olması!
Ben de İsveç'te Uppsala ve Stockholm'de hapisteki yazarlar için iki toplantıya birden katıldım. Sevindirici ama aynı zamanda hüzün veren bir olay ise, bu gün, dört küsur yıl hapis yazan yazar ve insan hakları aktivisti Muharrem Erbey’e Kurt Tucholky Ödülü verilmesiydi.
Kurt Tucholsky, Nazi döneminde İsveç’e yerleşen ve ikamet başvurusu reddedilen, 1935 yılında intihar eden bir Alman yazarı. Onun can dostu, Weltbüchne dergisini birlikte çıkardıkları, Barış Derneği kurucusu Carl von Ossiotzky ise, 1935 Nobel Barış Ödülünü alacak ve 1938 yılında Gestapo zindanlarında ölecekti.
Alan ve Belge Yayınlarının kurucusu olan Ayşe Nur Zarakolu, 1980'li yıllarda Yeni Sesler dizisi ile cezaevindeki yazarların sesini peş peşe çıkardığı 50'ye yakın kitapla duyurmaya çalıştı.
Bunlardan bazı ürünler cezaevinden kaçak olarak çıkarılan, gömlek yakasına veya kollarına saklanmış pelür kağıtlarda yazılı idi. Aynı zamanda üniversiteden kovulan ya da Barış Derneği Davası’ndan yatan akademisyenler ve gazetecilerle de dayanışma içinde oldu ve onların tercümelerini yayınladı. İsmail Beşikçi, Korkut Boratav, Mete Tunçay, Gündüz Vassaf, Ali Sirmen, Murat Belge, Alpaslan Işıklı, Haluk Tosun bu meyanda ilk hatırladığım isimler arasında.
Cezaevine düşen yazarlar kadar, cezaevinin bizlere kazandırdığı yeni yazarlar da önemli.
Nazım, cezaevine düşmüş bir yazardı, Sabahattin Ali gibi, ama cezaevleri bize Kerim Korcan, Orhan Kemal, Kemal Tahir gibi yazarları ve Balaban gibi ressamları da kazandırdı. Ya da Ahmet Arif ve Enver Gökçe'yi de anmadan geçmeyelim.
Vedat Türkali gibi "genç" şair ve yazarlar da cezaevinde olgunlaştı. Ve donanımlı olarak çıktı.
Hapisteki yazarlar bağlamında en ilginç olgu ise, 16 yıldır tecritte tutulan Kürdistan İşçi Partisi lideri Abdullah Öcalan’ın durumu. Tiraj bakımından “çok satan” kategorisine girmesi gereken bu kitaplar, aynı zamanda en çok yasaklanan kitaplar listesinde (bazen matbaada el konularak) yer almakta yıllardır.
1980 yılında cezaevinde yazmaya başlayan birçok şair ve öykücü ve romancı da yazın alanında kalıcı oldu. Birçok ulusal ve uluslararası ödüller aldılar. Bu sevindirici bir olgu…
Uğur Sümer, Emirhan Oğuz (kaçak), Nevzat Çelik, A. Kadir Konuk, Namık Kuyumcu, Mehmet Çetin, Fadıl Öztürk, Halil İbrahim Özcan, Sezai Sarıoğlu, Aydın Öztürk, Hüseyin Şimşek, Ender Öndeş, Nevin Berktaş, Mehmet Deste, Cezmi Ancil, Hayri Argav, Doğan Akhanlı ilk ağızda akla gelen, yazma eylemini sürdüren isimler.
Şimdi benzer bir gelişimi, Kürt yazar ve şairlerde de yaşıyoruz.
Biz, Belge Yayınları bünyesinde bu yazarlara da katkı sunmaya çalıştık hep.
Bu meyanda, geçmişte ve bugün dayanışma içinde olduğumuz cezaevindeki yazarlar arasında Mehdi Zana, Ali Ekber Gürgöz, Edip Yalçınkaya, Zeki Beyhan, Nuri Akalın, Aytekin Yılmaz, Füsun Erdoğan, Abdullah Kanat, N. Mehmet Güler, Azimet Ceyhan, Berjin Haki, Aziz Tunç, A. Dursun Yıldız, Veli Ozan, Ayşe Berktay, Yüksel Genç, Davut Akgül ve Hasan Rüzgar'ı anabiliriz.
1971’den bu yana devam eden darbeler ve fiili savaş durumunun yarattığı bir başka olgu ise sürgündeki Türkiyeli yazarlar. Sürgündeki yazarlar Nazi dönemi Almanyasının dünyaya duyurduğu bir gerçeklik idi. Ne yazık ki bu bizim de bir gerçekliğimiz. Bu da Abdülaziz döneminden Namık Kemal’i saymazsak, Abdülhamit dönemi ile başlamış bir olgu.
Nazım Hikmet ise en önemli yazar anılması gereken bu kategoride. Sabiha ve Zekeriya Sertel, Fahri Erdinç, Yıldız Sertel, Abidin Dino, Ziya Yamaç, Gün Benderli ilk ağızda, sol dünya görüşleri nedeniyle sürgünle tanışan arasında. Bunların bazıları sürgünde öldü,
Bir dönem Halide Edip de sürgündeki yazarlar kategorisinde idi. Refik Halit Karay'ı da anmadan geçmeyelim. Rıza Tevfik, Mevlanzade Rıfat, Refii Cevat Ulunay da 150'likler arasında sürgüne yollanan yazarlardı.
1971 veya 1980 darbesi sonrası birçok Türkiyeli yazar sürgünle tanıştı. Yelda, Haydar Işık, Ahmet Kahraman, Orhan Çelik, Demir Özlü, Haydar Işık, Engin Günay, Ataol Behramoğlu, Dursun Akçam, Fakir Baykurt, Ömer Polat, Mehmet Uzun, Ayfer Coşkun, Tektaş Ağaoğlu, Yalçın Yusufoğlu, Şükrü Bilgiç, Sırrı Ayhan, Fevzi Karadeniz, Tekin Sönmez, Mehmet Emin Bozarslan, Selim Ferat, Ferda Çetin, Oya Baydar, Server Tanilli, Zülfü Livaneli, Emrah Cilasun, İbrahim Sevimli, Baran Fundermann, Emine Erdem Şengül, Aydın Engin, Mahmut Baksi, Fikret Güneş, Murat Kahraman, Erdal Boyoğlu, Metin Ayçiçek, Mansur Bildik, Ali Taşyapan, Aydan Alim, Sebuktay Kaan, Musa Yavuz, Murat Aktaş, Sinan Oza, Mehmet Gültekin, Durdu Gevher ve İrfan Cüre ilk akla gelen isimler arasında... Bunların bir bölümünü yitirdik, bir bölümü ise hala ülkeye dönüş yapmamış vaziyette. Ve son yıllarda da yeni isimler Haksız yargılamalarla verilen ağır mahkumiyetler sonucu, bu listeye sürekli yeni isimler katılmakta: Erdoğan Yener, Ahmet Mücek gibi…
Doğan ve İnci Özgüden'in sürgünlüğü ise 40. yılı aşmış vaziyette. Sürgündeki Sertellerin kitapları ile bizi ilk buluşturanlar onlar olmuştu. Ve sonra onlar sürgünle buluştu.
Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney’in sürgünde ölümleri de olayın trajik yansımalarından biri.
Öldürülen yazarlar ise başlı başına bir konu.
Bir Sürgünde Yazarlar Komitesinin de oluşturulması dileği ile... (RZ/HK)
* Stockholm, Sigtuna, 15 Kasım 2014, Özgür Gündem'de yayınlanan bu yazı 15 Kasım Cezaevindeki Yazarlar Günü için yazıldı.