Sabah, sakince bavul topluyoruz evde, bir yandan televizyon açık, Türk Tarih Kurumu (TTK) başkanı Halaçoğlu’nun Salı günü yaptığı basın toplantısını veriyorlar. Akşam Halaçoğlu yüzünden “acaba Ermeni miyim” diye düşünen bir Alevi-Kürt arkadaşımla buluştuğum için haberleri izleyememişim.
Dinlemeye başlıyorum, Halaçoğlu döktürüyor: “Bugün Türkiye’de Türk-Kürt rekabeti yaratmak isteyenler var. Birileri bölüp parçalamak istiyor, ben de bütünlemek istiyorum. Müslüman olmuş Ermeni vatandaşlar var. Ben Ermeniler’i suçlamadım. Türk geleneğinde devlet insan için var. Ermeni Patriği benim dostum. Bir sürü Kürt arkadaşım var. Ben ırkçı değilim. Kim çarpıtıyorsa onlar utansınlar.”
Halaçoğlu, göreve 1993’te gelmiş; ben 15 yaşındayken, üzerinden 14 yıl geçmiş... Ben 30’uma geldim, arkadaş hala görev başında. 14 yıldır ara ara duyuyoruz kendisini, ya araştırma yapıyor, ya gizli bilgi belge okuyup ondan sonra hava atıyor (bkz: Latife Hanım’ın günlükleri); “ben okudum ama o günlükler açıklanamaz” diye. Şimdi de yeni mevzuyu patlattı: Alevi Kürtler Ermenidir, Kürtler Türkmendir. Döktürüyor kendileri… Üstelik de cümlelerinin sonuna en bildik, sıradan ırkçılık klişelerini ekleyerek: bir sürü Kürt arkadaşım var, Ermeni patriği benim dostum falan…
Şimdi kimin ne olduğunun dünya coğrafyasında en karışık olduğu meridyen-paralel bütünlerinden birinde olan bu güzide ülkede, böyle tartışmalara girmek sadece komiklik yaratıyor. Mesela Halaçoğlu farkında mı bilmiyorum ama iki gündür internet sitelerinde, e-posta gruplarinda falan malzeme oldu, herkes onun üzerinden eğleniyor.
Eğleniyor deyince, zat-ı şahanelerinin söylediği sözlerin ırkçı, ayrımcı, “harekete geçmeye” teşvik edici olduğunu düşünmüyor falan değilim. Hatta bizzat savcıların harekete geçmesi gerektiğini düşünüyorum, Nazan Maksudyan’ın ve Ayşe Gül Altınay’ın ve hatta Hülya Avşar’ın önceki günlerde bianet’te yayınlanan yazılardaki sözlerine sonuna kadar katılıyorum. Bütün bunlar ayrı…
Ben aslen Halaçoğlu’nun Salı günü basın toplantısında söylediklerine takıldım, “ Benim elimde Ermeni ismi, onun Türk ismi ve hangi mahallede oturduğuna dair liste var. Ama bunu hiçbir zaman açıklamayacağım, bu bir tehdit olarak da algılanmasın.”
Şimdi, pek sayın Halaçoğlu, birkaç uzmanlık sorusu çıkar bu sözlerden. Uyku mahmuru, bavul hazırlayıcısı ben bile üşenmedim, çıkarttım.
- Elinizde neden böyle bir liste var? TTK, bir buçuk milyon Ermeniden 1915’te buharlaştığı iddia edilenler için bir gün karşımıza böyle bir listeyle çıkacak ve “aslında buharlaşmadılar, bakın hepsi Alevi-Kürt oldu, döndü” mü diyecek?
- Böyle bir liste neden tehdit olarak algılanmalı? İnsanların aslında Ermeni oldukları ancak canlarını kurtarma pahasına din değiştirmeleri kötü bir şey midir? Bu durumda utanması gereken dönemin hükümetini savunanlar mıdır, yoksa bu zulme maruz kalanlar mıdır? Üstelik Ermeni olmanın neresi kötüdür?
- Herkesin hangi mahallede oturduğunu biliyorsanız, tam da tersine, bu listeyi neden açıklamıyorsunuz? Böyle bir liste, son yıllarda gerçek köklerini aramaya başlayan, kim olduklarını merak eden pek çok insanın işine yaramaz mı? Mesela şimdiye kadar Agos gazetesine pek çok insan başvurdu, Ermeni köklerini bulmak için, böyle bir liste halka açılsa, kim kim olduğunu öğrense fena mı olur?
- Yoksa elinizdeki listeler 1978’de Maraş’ta, Çorum’da kullanılan listeler gibi, kapılara çarpı atılmasını, insanlarımızın başına bir şeyler gelmesine neden olacak listeler mi?
Sorular eklenir, çoğaltılır.
Yazıyı yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda, o çok referans verdiği “biz araştırma yapıyoruz” sözleri de takıldı aklıma Halaçoğlu’nun. Türk Tarih Kurumu’nun web sitesine girdim, başkan linkini tıkladım ve Halaçoğlu’nun özgeçmişine baktım. Halaçoğlu, malum profesör. Ancak anlaşılan o ki, son zamanlarda kendini çok fazla kafatası, ırk, kim nereli, kim kim diye uğraştığından herhal, pek akademik bir şey yapamamış. Son kongre ya da sempozyum sunumu 2001’de, son kitap tanıtımı 1976’da, son makalesi ve son kitabı da 2001’de. Yani aslında Halaçoğlu akademik olarak 2001’den bu yana kendi kurumunun internet sitesindeki özgeçmişine göre hiç bir şey yapmıyor.
Şimdiye kadar yaptığı çalışmaların başlıklarına baktığımızda da, iki gündür sinirlerimizi zıplatan konulara dair bir araştırma göremedim. Eh o zaman en azından şunu istemek hakkımızdır, Sayın Halaçoğlu, bu araştırmaları her kim yaptıysa, onlar çıksa ortaya da, kendi araştırmalarını savunsalar, biz de onlarla tartışsak, akademik ahlak bildiğim kadarıyla en azından bunu; araştırmayı öncelikle yapanın savunmasını şart koşar…(ÇM/EÜ)