Gazete ve televizyonların o çok bilinen tabiriyle "İstanbul'da kar hayatı olumsuz etkiliyor". Futbolun da kötü yönde etkilenmesi kimseyi şaşırtmayacak; değil mi ki zemin karlı, bırakın koşmayı ayakta durmak için bile futbolcuların çok daha fazla bir efor sarfetmeleri gerekecek.
Taraftarın önsezisi
Yani seyirci zaten bu koşullarda futbol keyfinin az olabileceği önkabulü ile turnikelerden içeri girdi dersek yalan olmaz. Buna rağmen Beşiktaş İnönü stadının tribünleri doldu.
Taraftar, yoğun tipinin yüzleri kamçıladığı hava koşullarında kendini sarıp sarmalayıp "futbol izlemek" için Dolmabahçe'de yerini almıştı. Ancak neden sonra hakem ve takım kadroları açıklanırken tribünlerden memnuniyetsiz, homurtuya benzer bir ifade yükseldi...
Kuddusi Müftüoğlu'nun maceraları
Anonslar başladı. "Karşılaşmanın hakemi Kuddusi Müftüoğlu, yardımcı hakemler..." demeye kalmadan protestolar Müftüoğlu için yükselmeye başladı. Zira bu FİFA kokartlı genç hakem, Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile, daha doğrusu kulübün eski başkanı Serdar Bilgili'yle davalı olan Merkez Hakem Komitesi'nin (MHK) başkan vekili Muhittin Boşat'a yakınlığıyla tanınıyor.
2004-2005 futbol mevsiminin ilk yarısında Trabzon deplasmanında çaldığı düdükler ve Beşiktaşlı futbolculara gösterdiği iki kırmızı kartla futbol arşivinin ilginç portrelerinden biri olan hakem, taraftarın tepkisini bu yüzden daha en baştan çekti.
Karşılaşmanın ilk düdüğünden itibaren gerginliğin artmasına neden oldu. Geçen yıl Beşiktaş - Denizlispor maçında İbrahim Üzülmez'e cidden kafa atarak burnunu kıran Ali Tandoğan'ın bu kez Gençlerbirliği formasıyla yine aynı futbolcuya yaptığı sert hareketleri görmezden gelerek tansiyonu yükseltti.
Sarı kart kullanımında son derece cimri davranan Kuddusi Müftüoğlu'nun maceraları işte böyle başladı.
Futbolun matematiği
Futbol oyununun matematiği içerisinde son yıllarda "çarpan değeri en yüksek eleman" haline gelen hakem, tribünde öfke yaratmayı mı hedefliyordu bilinmez. Ancak sahada attığı adımların iyi niyetli olmadığı da ortadaydı.
Nitekim Gençlerbirliği'ne golü attırabilmek için önce Beşiktaş defansının genç ismi Çağdaş Atan'ın yapmadığı bir faulü verdi, ardından da "üç düdüklü" serbest vuruşu golle sonuçlandırarak "kural hatası" yaptı.
Dolayısıyla hem Beşiktaş'ın hem de Gençlerbirliği'nin kar yağışının yarattığı olumsuz koşullara rağmen ortaya koyduğu keyifli futboluna bir hakem darbesi indi. Müftüoğlu, yaptığı hatayı inkar etmedi, MHK karşılaşmada kural hatası olduğunu kabullenmek zorunda kaldı. 1-1 berabere sonuçlanan maç tekrar oynanacak. Hal böyleyken şu gerçekleri kayda geçirmekte yarar var:
a) Futbolcuların iyi niyeti ve buz üstünde ortaya koydukları iyi futbol hakemler eliyle hasar gördü.
b) Soğuk havaya rağmen sahayı dolduran seyircinin desteğine yazık oldu.
c) Sürekli centilmenlik dışı tavırları yüzünden eleştirilen Beşiktaş'ın kapalı tribünü, hakemin aşırı tahrikine dayanamadı ve yine bolca küfür etti
d) Böylece her fırsatta Beşiktaşlı izleyiciyi eleştiri bombardımanına tutan kimi spor yazarlarına gün doğdu.
MHK'nın kabahatleri
Çok geriye gitmeye gerek yok. Futbol kamuoyu Galatasaraylı'sı, Fenerbahçeli'si, Trabzonsporlu'su son birkaç haftadır zaten Beşiktaş'ın futbolundan ziyade, onun maçlarını yöneten hakemleri konuşuyor.
Taç atışından gelen top için ofsayt çalanlar Tolga Özkalfa adındaki "birinci klasman hakemi"ni mi istersiniz, Beşiktaş maçını kötü yönettiği için gözlemcilerden 14 hafta boyunca en düşük notu alan hakemlerin yarattığı futbol karmaşasını mı?
Boşat'ın Bilgili'yle hukuk savaşı sürüyor
MHK başkanvekili Muhittin Boşat'ın bütün bu olanlar üzerinde doğrudan etkisi yoksa bile hakemken yakaladığı şöhretine tuhaf bir şekilde "halel" geldiği ortada. MHK'nın önemli bir noktasında, hakim bir güç olarak durması da, Beşiktaş'ın eski başkanı Serdar Bilgili ile sürdürdüğü hukuk savaşı bitene dek büyük bir yanlışlık olacak gibi görünüyor.
Hakem hataları bunun bir göstergesi. Boşat herhangi bir telkinde bulunmasa bile - ki manzara hiç de öyle değil - kimi hakemler en azından ona hoş görünmek için Beşiktaş'ın canını daha da yakabilir.
Tribünde şiddeti önlemek isteyen bir MHK'nın dikkatini kendisi üzerinde yoğunlaştırması ve bu kurumun başkanı Sabri Çelik'in de artık daha özenli davranması gerekiyor.
Samsun virajında devrilen araba
Futbolun kalemini tutanları da hakem hatalarıyla meşgul etmesi MHK'nın bir başka kabahati.
Futbol gerçekleri yerine ayağına top değmeyen insanları tartışmak en basit ifadesiyle hoş değil. Zira konuşulacak daha çok konu var. Misal, Beşiktaş'ın yeni ve isabetli transferi Koray, Rıza Çalımbay'ın oyuncu değişikliği için kullandığı tercihler vesaire, vesaire...
Beşiktaş'a bu hafta mecburen çok yer ayırdık. Söz futbol sahasından, kağıt üstündeki oyunlara hatta komplo teorilerine kaydı. Ama şimdi sıra "Anelkalı Fenerbahçe"nin Samsun virajında arabayı neden devirdiğini tartışmaya geldi.
Fransa'da doğdu...
Bu hafta Samsun deplasmanında oynadığı futbolla göze giremeyen Fenerbahçe'nin yedek kulübesinde bir "yıldız" oturuyordu. Türkiye Pascal Nouma'dan bu yana Fransız futbolculara hem aşina hem de onları seviyor.
Karşılaşmanın ikinci yarısında oyuna girene kadar başında beresi, dizlerinde battaniye Samsunspor'un oynadığı ağır defansif futbolu izlerken Fransız oyuncu kim bilir neler düşündü?
Zaten kadrosunda yer verdiği yerli-yabancı yıldızlarla katı savunma futbolu karşısında başarısız bir futbol ortaya koyan Fenerbahçe, Tuncay'ı sol kanada hapseden Daum'un taktikleriyle çağdaş futbolun özelliklerini sahaya yansıtamıyordu.
Defanstaki hatalara, Alex dışında kalan futbolcuların isteksizliği de eklenince tribündeki seyirci bir kısır döngünün içine hapsolmuş, solgun tezahüratlarla takımlarını destekliyordu.
Artık tuhaf bir biçimde kanat oyuncusu haline dönüşen eski stoper Ümit Özat'ın ortalarından da yararlanamayan sarı lacivertliler Van Hoijdonk'un hava toplarındaki hakimiyetini ise mumla arıyor.
Anelka oyuna girince
Ama aslında ne olduysa Anelka oyuna girince oldu. Fenerbahçe'nin futbol ritmine olumlu bir katkıda bulunduğu için değil. Sarı lacivertli formayı giydiği ilk maçta Fransız futbolcu yeteneklerini topla buluştuğu dakikalarda unutuverdi.
Şuursuz deparlarla geçirdiği dakikalar hariç sahada da çok fazla göründüğü söylenemez. Ancak oyuna girerken yedek kulübesine çekilen Tuncay'ın sinirli tavırları, kendisine verilen yağmurluğu bir hışımla yere fırlatması, teknik kadro ile futbolcular arasında varolan bazı anlaşmazlıkların su yüzüne çıktığını göstermesi açısından önemli.
Fenerbahçe'de Tomas sendromu
Geçen sezon da oyundan alınırken benzer tavırlarla Fenerbahçe'deki mutsuzluğunu dile getiren Tomas'ın Galatasaray'da gösterdiği performansa bakılırsa Fenerbahçe'deki sıkıntının anlamı biraz daha netleşebilir.
Tuncay, Daum tarafından sol kanatta tüketilmenin sıkıntısını yaşıyor. Bu nedenle zaten bardaktaki son damlanın taşmasını bekleyen genç oyuncu yeni transfer edilen yıldızın kendi alternatifi olduğunu düşünmüş olabilir.
Sezon sonuna kadar hem yönetimin hem de teknik kadronun Tuncay'a karşı daha dikkatli olmasında yarar var. Fenerbahçeli yöneticiler tarafından söylendiği iddia edilen "Anelka'yı kimseye yedirtmeyiz" tarzındaki lakırdılar ise beklenen anlayışlı ve sevecen tavrın yerini, Tuncay'a had bildirme düzeyine yükselttiğinin göstergesi.
Eğer böyle bir açıklama yapıldıysa durum gerçekten ciddi. Ayrıca mevsim sonuna yaklaşırken, Selçuk gibi beklenen performansı veremeyen ve ancak ikinci klasmanı zorlayabilen futbolcuların da dikkatli olması gerekiyor. Buradan onları da uyarıyorum.
Cem Deda babasını bile aratıyor
Ne olursa olsun söz dönüp dolaşıp yine karşılaşmanın hakemine geliyor. Genç Cem Deda, üstüste yönettiği zor karşılaşmalar sonrasında öyle hatalar yaptı ki maça imzayı aslında o koydu.
Olmayan bir faulü çalıp serbest vuruş ustası Alex'in topu ağlara göndermesinin yolunu açan, Samsunsporlu Adnan'ın gol öncesi Fenerbahçeli Deniz'e yaptığı faulü görmeyen Deda'nın skorun eşitlenmesine katkıda bulunması MHK açısından manidar olmalı.
Cem Deda'nın babası 1980'li yılların ünlü hakemi Sadık Deda da son derece tartışmalı kararlara imza koyan bir futbol karakteriydi. Penaltı noktasını göstermekte, kart çıkarmakta ve bonkörlüğü aşan bir hovardalıkla düdük çalmakta hiç tereddüt geçirmeyen bir hakemdi.
Sabıka dosyası
Sadık Deda'nın oğlunun bu ilk sabıkası da değil. Daha önce de Konyaspor - Galatasaray maçında topun durmadan oyuna sokulması gibi bariz bir pozisyonu gözden kaçırdığını maçı izleyenlerin unutması pek mümkün değil.
Karşılıklı atılan gollerin ikisi de kural hatası kapsamında değilse bile vahim hakem hataları olarak can acıtıyor. Ya Samsunspor golü atamasaydı, ya Fenerbahçe o günkü kötü performansıyla beraberlik golünü bulamasaydı, yenilseydi?!. Böyle bir durumda Fenerbahçe medyasının atacağı manşetleri hayal etmeye davet ediyorum sizi...
Galatasaray'ın derdi sahaya yansımıyor
Daha geçen hafta Galatasaray teknik direktörü basının karşısına çıkıp canlı yayında yöneticileri medyaya hem de canlı yayında şikayet etti. Dert tasa büyük ama elinde parası olmayan, borç defterlerinden başını kaldıramayan Galatasaray başkanı Özhan Canaydın ve ekibinin hadiseyi alttan alıyor.
Futbolcularsa alacaklarını tahsil edemiyor. "İki yabancı" Song ve Tomas paralarını herkesli birlikte almak istediklerini, şimdilik ekmek-soğana talim etmeye razı olduklarını söylemişler. Artık havasından mıdır, suyundan mı bilinmez, bu memlekete yolu bir kez düşen Anadolu halklarının kanaatkarlığından besleniyor belli ki, aferin onlara.
Şimdilik sahada bütün futbolcular ellerinden geleni yapıyor. Saha içinde elindeki sınırlı kadroya rağmen lider Fenerbehçe'nin iki puan gerisinde şampiyonluğu kovalamaya devam eden Galatasaray, yönetim ve teknik heyet arasındaki anlaşmazlığı bir türlü gideremedi.
Buna mukabil, zor geçmesi kuvvetle muhtemel Gaziantepspor maçında beş gol bulan Galatasaray derin bir nefes aldı. Hagi ve yönetim kurulu arasındaki düşük yoğunluklu çatışma sona erdirilmezse, Rumen teknik direktör bir süre sonra havlu atabilir. Ya da Ergun Gürsoy ile iki yıldır sürdürdükleri söz düellosundan 100'üncü yılında Galatasaray zarar görür.
Devre arası transferi ne demek?
Yönetim zaafının ekonomik yoklukla birleştiği bir dönemde kendisine "yüz yıllık şampiyonluk" bulmaya çalışan Galatasaray, bakalım sezon sonunda başındaki dertlerden kurtulup lideri de geçerek kupayı kaldırabilecek mi?
Yeni transfer Ribbery ise henüz bizim satırlarımızda yer bulmayacak. Sahaya çıkıp iki bilek hareketi bile yapmadan kimseyi meşhur etmeye niyetim yok. Ayrıca belirtmek gerekir ki, devre arası transferleri her zaman risklidir.
Avrupa'da herhangi bir takımdan, futbol kış uykusundayken alınan futbolcu; kendi takımının, hocasının ve yönetiminin gözüne çeşitli nedenlerle giremediğindendir ki kendisine başka takımlarda yer arar.
Onun çeşitli sorunları vardır zaten. Mesela ruhsal dengesi bozulmuştur. Anelka örneğinde olduğu gibi İspanya ve Şampiyonlar liginin devi, yıldızlar topluluğu Real Madrid'ten, Premier League'in ikinci sınıf takımlarından "Manchester City"ye giden bir futbolcunun devre arasında geldiği Fenerbahçe'ye ne kadar hayrı dokunur, göreceğiz.
Hakem hataları, transferler derken yazının sonuna Anadolu takımlarının durumlarını inceleyemeden geliverdik.
Ancak önümüzdeki haftalarda kural hatası, maç tekrarı filan olmazsa bazı spor yazarı arkadaşlarımızın deyişiyle "başaltına güreşenler"i, yani Anadolu kulüplerinin durumlarını da ele alacağız. Önümüzdeki haftasonunda herkese iyi hakemler, küfürsüz tribünler ve şiddetin gölgesinde ezilmeyen güzel bir futbol dilerim...(BD/BA)