Birleşik Metal İş Sendikası tarafından Metal sektöründe alınmış grev kararları, Bakanlar Kurulu kararı ile ertelendi. Adı erteleme olmakla birlikte 2012 yılında yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na göre, tekrar grev uygulamasına dönülmesi olanağı bulunmuyor. Erteleme sürecinde Bakanlığın görevlendirdiği hakem veya tarafların aralarında anlaşarak belirledikleri özel hakem uyuşmazlığı çözemezse taraflar adına Yüksek Hakem Kurulu toplu iş sözleşmesini yapıyor (1).
Kaldırılan 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve lokavt Kanunu’nda olduğu gibi yürürlükteki 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununa göre de Bakanlar Kurulu, genel sağlığı ve güvenliği bozucu nitelikte bulursa, karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavtı, altmış gün süre ile erteleyebiliyor. Erteleme süresi, kararın yayımı tarihinde başlıyor. (m.63/1)
Erteleme kararının yürürlüğe girmesi üzerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bizzat arabuluculuk yapabileceği gibi başka bir kişiyi de arabulucu olarak görevlendirebiliyor. (m.60/7)
Erteleme süresi içerisinde ayrıca taraflar aralarında anlaşarak uyuşmazlığı özel hakeme de götürebiliyorlar. (m.63/2)
Erteleme süresinin sonunda anlaşma sağlanamazsa, altı iş günü içinde taraflardan birinin başvurusu üzerine uyuşmazlık Yüksek Hakem Kuruluna götürülüyor. Eğer, süresi içinde Yüksek Hakem Kuruluna başvurulmazsa, işçi sendikasının toplu iş sözleşme yapma yetkisi düşüyor. (m.63/3)
Hem kaldırılan 2822 sayılı Kanunda hem de yürürlükteki 6356 sayılı Kanunda grevin yasak olduğu işler ya da işyerlerinde de toplu iş sözleşmesi Yüksek Hakem Kurulu tarafından yapılmaktadır. Bu durumda, kararı alınmış ya da başlamış bir grev Bakanlar Kurulu kararıyla ertelendiğinde, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay yürütmeyi durdurmaz ve kararı iptal etmezse yeniden greve dönülemediğine göre, erteleme kararı bir anlamda grev yasağına dönüşüyor.
Bu arada, yürürlükten kaldırılan 2822 sayılı Kanunun, “grev ertelemesi” maddesinde yapılmış açık düzenlemeye göre, Bakanlar Kurulu Kararına karşı sendika Danıştay’a iptal davası açabiliyor, yürütmeyi durdurma kararı verilmesini isteyebiliyordu. 2012 yılı sonunda yürürlüğe giren 6356 sayılı Kanunda ise, Bakanlar Kurulu kararına karşı Danıştay’a iptal davası açma, yürütmeyi durdurma isteme hakkıyla ilgili cümleye yer verilmedi.
Ancak Danıştay Kanunu’nda, Danıştay’ın ilk mahkeme olarak görev alanları belirlenirken ilk sıraya “Bakanlar Kurulu Kararları” konulduğundan (2000 yılında), Bakanlar Kurulu tarafından alınan grev erteleme kararına karşı ilk mahkeme sıfatıyla Danıştay’a iptal davası açılabilecek. (2575 m.24/a) Ayrıca, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay da görülen davalarla ilgili nihai karar için temyiz yoluna başvurabilme hakkı da bulunuyor. (2575 sk.m.25)
İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca da, ilk mahkeme olarak Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, gerekçe göstererek yürütmenin durdurulması kararı da verebiliyorlar. (2577 sk.m.27)
Böylece, yürürlükten kaldırılan 2822 sayılı Kanunda yer alan ancak 6356 sayılı Kanunda yer verilmeyen, Danıştay’da iptal davası açabilme ve yürütmenin durdurulmasını isteyebilme hakkı açısından bir sorun bulunmuyor.
Bu koşullarda, Danıştay’a açılmış davada, yürütmeyi durdurma kararı çıkmazsa, dava sonuçlanıncaya kadar grev yapılamayacak. Davanın kaybedilmesi halinde ise, yeniden greve dönülemeyecek, sonuçta Yüksek Hakem Kurulu toplu iş sözleşmesini taraflar adına bağıtlayarak uyuşmazlığı sona erdirecek.
Halbuki TBMM’ne giden tasarıda konu farklı düzenlenmişti.
6356 sayılı Kanun tasarısı TBMM ‘ne sunulduğunda grev erteleme maddesi grev olasılığını engellemiyordu. (2)
Tasarıdaki metne göre grev, Bakanlar Kurulu tarafından yine toplum sağlığı veya güvenliği nedenleriyle ertelenebilecekti. Ancak, erteleme sonrasında taraflar anlaşamazlarsa, özel hakeme başvurmazlarsa, uyuşmazlık Yüksek Hakem Kuruluna gitmeyecek, taraflar karar vererek grev ve lokavtı tekrar başlatabileceklerdi. Böylece grevlerin ertelenmesi kabul edilebilir bir düzleme çekilmiş oluyordu.
Ne var ki, tasarı yasalaşırken erteleme sonrasında sendikanın tekrar greve çıkabilme hakkı yasa metninden çıkarıldığı için grev erteleme kararı, yargı tarafından yürütülmesi durdurulmadıkça ya da iptal edilmedikçe, yeniden grevi engelleyen düzenlemeye dönüştü.
Kanun tasarısında greve dönebilme hakkı veren bu düzenlemenin TBMM’de madde metninden çıkarılması kırmızı çizgi olarak gündeme getirilemez miydi? Nitekim, CHP tarafından 6356 sayılı Kanun aleyhine Anayasa mahkemesinde açılmış iptal davasında, kanunun bazı maddelerinin iptal edilmesine karşın, “erteleme” maddesi, örgütlenme ve toplu sözleşme hakkıyla ilgili 87 ve 98 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmelerine rağmen Anayasaya aykırı bulunmadı.
Bu durumda, örgütlenme ve toplu sözleşme düzeninin temel enstrümanlarından olan grev hakkını sınırlandıran ve hatta bir anlamda ortadan kaldıran bu düzenlemenin, hak mücadelesinin hedefleri arasına alınması gerekiyor. (DK/HK)
- - -
(1) Yüksek Hakem Kurulu
Yargıtayın bu Kanundan doğan uyuşmazlıklara bakmakla görevli dairelerinin başkanlarından en kıdemli olanının başkanlığında;
a) Bakanlar Kurulunca, bakanlıklar bünyesi dışında, işçi veya işveren kuruluşları ile hiçbir şekilde bağlantısı bulunmayan ve siyasi parti organlarında görevli olmayan, ekonomi, işletme, sosyal politika veya iş hukuku konularında bilgi ve tecrübe sahibi olanlar arasından seçilecek bir üye,
b) Üniversitelerin iş ve sosyal güvenlik hukuku anabilim dalı öğretim üyeleri arasından Yükseköğretim Kurulunca seçilecek bir üye,
c) Bakanlık Çalışma Genel Müdürü,
ç) İşçi sendikaları konfederasyonlarından kendisine mensup işçi sayısı en yüksek olan konfederasyonca seçilecek iki üye,
d) İşverenler adına en çok işveren mensubu olan işveren sendikaları konfederasyonunca biri kamu işverenlerinden olmak üzere seçilecek iki üyeden, oluşur (6356 sk.m.54).
(2) Kanun Tasarısı
“Grev ve lokavtın yasaklanması ve ertelenmesi
MADDE 63- (1) Can ve mal kurtarma işlerinde; cenaze ve defin işlerinde; elektrik, doğalgaz, petrol üretimi, tasfiyesi, dağıtımı işlerinde; bankacılık hizmetlerinde; kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye ile şehiriçi toplu taşıma hizmetlerinde ve hastanelerde grev ve lokavt yapılamaz.
(2) Karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt genel sağlığı veya ulusal güvenliği bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı bir kararname ile altmış gün süre ile erteleyebilir. Erteleme süresi, kararnamenin yayımı tarihinde işlemeye başlar.
(3) Erteleme kararnamesinin yürürlüğe girmesi üzerine, Çalışma Bakanı bizzat ve resmi arabulucu listesinden seçeceği bir arabulucu yardımı ile uyuşmazlığın çözümü için erteleme süresince her türlü çabayı gösterir. Erteleme süresi içinde taraflar aralarında anlaşarak uyuşmazlığı özel hakeme de götürebilirler.
(4) Taraflar erteleme süresinin sona erdiği tarihte anlaşamamış veya uyuşmazlığın çözümü için özel hakeme de başvurmamışlar ise grev veya lokavta karar vermekte serbesttirler.”