Fotoğraf: Sema Kılıçer (yazının içindeki), Manset fotoğrafı: Sosyal Medya
Hakan’ın cenaze törenine topluca gitmek için Kurtuluş’ta buluşup servis otobüsüne bindik. Hava puslu, sanki birazdan yağmur yağacak. Taksim’den Tarlabaşı Caddesine döndükten sonra Haliç’e doğru inerken, bu geniş caddeleri boydan boya geçip Hrant Dink’in ardından “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz” sloganlarıyla bir vicdan denizi gibi yürüdüğümüz o gün geldi aklıma.
Geciken duruşma hakimini beklediğimiz bir gün Çağlayan Adliyesi’nin sigara içme terasında Hrant’ın uğurlanışını Hakan ile konuşmuştuk.
Ne gerekiyorsa onu düzgünce söyleyen, fazlasına girmeyen bir tarzı vardı Hakan’ın o sohbette biraz heyecanlanmıştı. Birkaç yıl sonra yine bu caddelerden geçip, bu kez Hakan’ın cenaze törenine gideceğimizi asla düşünemezdim.
Karartılmak istenen bilgileri açığa çıkardı
Gencecik arkadaşımızdı Hakan Bakırcıoğlu. Önümüzdeki ay 50 yaşında olacaktı. Yol arkadaşımızdı. 19 Ocak 2007’den beri sürdürdüğümüz Hrant için adalet mücadelesine kendini adamış bir hukuk insanıydı.
Adalet mücadelesinin sonucunu göremeden aramızdan ayrılan Hakan, o mahkeme salonlarında vicdanın ve adalet talebinin sesiydi.
Davanın özellikle Hrant Dink cinayetine karışan resmi kişilerin yargılandığı aşamasında yüzlerce klasördeki evrak ve belgelere tamamen hakim olan bilgisiyle, karartılmak istenmeyen bağlantıları tek tek açığa çıkardı adalete ulaşmak için.
Hakan Bakırcıoğlu davanın Beşiktaş Mahkemesinde görülen ilk aşamasında da Dink ailesini temsil eden avukatlar arasındaydı. İkinci aşamada Çağlayan’daki büyük adliyede yapılan 131 duruşma boyunca o salonda en çok dinlediğim insandır sevgili Hakan.
Sabırla ve sebatla, kör ve sağır bir duvara çentik açmak ister gibi adalet talebimizi dillendiren; her biri başka bir hukuk ayıbını faş eden tane tane sözleri bugün de kulağımdadır. Uzun duruşma günleri yargıç ara verdikçe adliye terasında bir kahve içimi sohbet ederken inadımızı nasıl tazelediğimiz hep aklımda.
Kilisedeki dini töreni yöneten rahip, Hakan’ın Hrant Dink cinayeti davasında gerçeğe ulaşılması için gösterdiği çabaya da değinen konuşmasını bitirirken “Kaybedilmiş bir yaşam değil Hakan Bakırcıoğlu’nunki, kazanılmış bir yaşam” dedi. Ne çok sevgi ve dostluk vardı bugün Hakan’ın acısıyla yumak olmuş o büyük kalabalıkta.
Her 19 Ocak'ya yine bizimle olacak
Mezarlığa giderken üzerimize sanki gözyaşı gibi bir yağmur yağdı. Arkadaşımız Hakan Bakırcıoğlu’nu 16 yıldır davasını sürdürdüğü Hrant Dink’in anıt mezarının az ilerisinde toprağa verdik. Üzerini çiçeklerle örttük, acımızı bastırmak ister gibi.
Adıyaman Kahta’lıydı Hakan. Memleketini çok severdi. Emekli olunca oraya dönüp bir çiftlikte yaşamak isterdi. Annesi bilmiyormuş Hakan’ın bir yılı aşkın süredir tedavisi süren hastalığını.
İki gündür yanına gelene sarılıp ağlıyor, Kürtçe ağıtlar söylüyor arada. Cenaze dönüşü yüzlerce kişinin katıldığı taziye yemeğinin verildiği kilise salonundan ayrılırken “Teyze ne iyi bir evlat yetiştirmişsin eline sağlık. Bak dört bir yandan ne çok insan koşup geldi bugün onu uğurlamaya” dedim. Gözlerinden bir ışık geçti birden “Öyledir elbet. Benim Hakan’ım, sizin arkadaşınız çok sağlam bir çocuktu” deyip yumruğunu sıktı.
Ermenice, Kürtçe, Türkçe ağıtlar, taziye ve sevgi sözleri birbirine karıştı gün boyunca. Ve de Anadolu’nun kadim kültüründen kalan bir iyilik.
Hakan Bakırcıoğlu’nun anısı insan hakkı, eşitlik ve adalet mücadelemizde yaşayacak. Her 19 Ocak’ta Agos’un önünde yine bizimle olacak.
Sevgili Hakan, seni o mahcup gülümsemen, pırıl pırıl gözlerin, kocaman yüreğin, sarsılmaz azmin ve kararlı duruşunla hep hatırlayacağız.
Her duruşma sonu Çağlayan Adliyesi’nden ayrılırken, ardından seslendiğim gibi uğurluyorum seni sonsuzluğa, gözün sakın arkada kalmasın arkadaş: Biz bitti demeden bu dava bitmez!
*Bu yazı ilk olarak Agos'ta 7 Nisan 2023 günü yayınlandı.
(BA/EMK)