ABD ekonomisinde iyice su üstüne çıkan ve fiilen yaşanmaya başlanan resesyonun dalga dalga gelişmiş, azgelişmiş, tüm dünyaya yayılmasını herkes nefeslerini tutarak izlemeye başladı. ABD ve dünya ekonomisiyle ilgili öngörüleri doğrulanmış olan Nouriel Roubini, Davos'ta CNBC-E muhabirinin sorularını yanıtlarken, ABD ekonomisinin bir yıl yani dört çeyrek sürebilecek ve derinleşebilecek olan bir resesyona, yani küçülme sürecine girdiğini ifade etti.
ABD Merkez Bankası'nın 1982'den beri ilk kez bir defada 0,75 puanlık bir faiz indirimi yaparak finansal piyasalardaki paniği önleme çabası ABD'deki resesyonu hafifletme yönünde bir etki yapabilirdi ama bu bir tür pansuman etkisini geçemez, hele ki resesyonu önlemeye yetmezdi.
Davos'ta düzenlenen CNBC panelinde konuşan finans dünyasının spekülatörlerinden George Soros da şu anda yaşanmakta olan krizin, ABD dolarının rezerv para olarak dünya ekonomisine hükmettiği 60 yıllık dönemin bittiğini gösterdiğini ileri sürüyordu. Soros'a bakılırsa "Dünya ekonomisinin yeni bir şerife ihtiyacı" vardı.
Avrupa'nın ABD'den sonra ve gecikmeli olarak ekonomik yavaşlamayı hissetmesinin de avronun değerini olumsuz etkileyebileceği konuşuluyor.
Konu kriz olunca küresel köy unutuluyor
Hayret uyandıran şey, dünyanın global bir köy haline geldiğini işlerine geldiği zaman vurguyla söyleyenlerin, krizin bulaşıcılığı sözkonusu olduğunda, "Bize ulaşmaz, bizi etkilemez" türü yavan ve desteksiz reaksiyonlar vermeleriydi. Bunların başında tabii ki Türkiye'nin Başbakanı ve bakanları geliyor.
Bir tür global karanlıkta korkmadığını belirtmek için ıslık çalma çocukluğuna benzeyen bu tavır, derece derece birçok ülkede var. ABD'deki hapşırmanın kendilerini nezle etmeyeceğini sanan AB, anında resesyonun etkisi altına girdi.
Çin, Hindistan
İddia, yükselen Çin, Hindistan gibi pazarların, bu dönemin ayakta kalan ve direnen ülkeleri olacağı.
Niye, neden? Dünya ekonomisinin üçte birini oluşturan ABD resesyona girmişken, onunla iç içe olan AB'de resesyonun ayak sesleri hızla duyulurken, bu iki blokun "tedarikçisi" Çin ve Hindistan nasıl durgunluğun dışında kalacak ki? Ham petrol, doğalgaz başta olmak üzere hammadde üreten Rusya ve Ortadoğu ülkeleri nasıl sürecin dışında kalacaklar ki?
AKP bize nasıl bir şey olmayacağını pek anlatamıyor
Gelelim Türkiye'ye... Global karanlıkta ıslık çalarak, başlarını türban teranesine gömenlere beklenen çıkışı, biraz geç de olsa, TÜSİAD yaptı. Genel kurulunda TÜSİAD Başkanı hükümete, kazın ayağının hiç de öyle olmadığını nihayet hatırlattı.
AKP iktidarı işine gelince dünya ekonomisi ile ne kadar bütünleşildiğini böbürlenerek ifade edenlerden, ama konu kriz, dalgalanma , resesyon olunca bu kadar bütünleşik ekonominin bunun nasıl dışında kalacağı, "bize nasıl bir şey olmayacağı" pek anlatılamıyor. Oysa bize çok şey olur bu çalkantıda.
Neden derseniz: Türkiye son 7 yılda,
- Dünya ekonomisi ile dış ticaret hacmini 265 milyar doların üstüne çıkardı.
- Dış borç stoku 250 milyar dolara yaklaşıyor. Yüzde 63'ü de özel kesimin.
- Doğrudan yabancı sermaye ve sıcak para girişleri yıllık 45 milyar doları bulmuş ve ekonomi bu dış kaynak girerse büyüyor, girmezse küçülüyor.
- Borsada yabancılar yüzde 70'e yakın pay sahibiler..
- Türk sermayedarlarının dış yatırımları 12 milyar dolara ulaşmış durumda.
- Türkiye, dış ticaretinin yarısından fazlasını AB'ye odaklamış durumda.
Bu kadar dünya ekonomisiyle bütünleşmiş bir ekonominin, dünyadaki resesyondan etkilenmemesi mümkün değil ve olmayacaktır. Karanlıkta ıslık çalmakla da korkulardan kurtulmak mümkün değildir.
Olabilecekler, olmaya başlamıştır zaten. Borsadaki yabancı yatırımcılar, satıp çıkma eğilimlerini iyice belirtmişlerdir. Bu, TL'den dövize geçişleri hızlandırabilir ve kur ani çıkışlar gösterebilir. Merkez Bankası döviz rezervleri ani dalgalanmaları düzenleyemezse olabilecekleri düşünmek bile istemezsiniz.
Yüzde 5 büyüme hayal olabilir
Dünyadaki resesyonla yaşanacak küçülme, haliyle ihracata talebi azaltır, sıcak para çıkışı ve gelmesi beklenen doğrudan yabancı sermayenin gelmemesi halinde Türkiye'de 2008 için umulan yüzde 5 büyüme hayal olur. Bu hem aile gelirlerinin azalmasına yol açar hem işsizliğe tüy diker .
Kaderlerini IMF ve AB çıpalarına bağlayanlar, bu çıpaların taraması sonucu kendilerini bir anda global akıntının önüne kapılmış bulabilirler. Böylesi dönemlerde gerçek kaybı çalışan, çalışamayan kesimler verir. AKP iktidarının olası ciddi bir çalkantıda B planı olmadığı anlaşılmıştır.
Olası resesyon, çalkantı, kriz -her ne olacaksa- durumunda, böylesi konjonktürlerden en olumsuz etkilenen kesimlerle ne tür dayanışma mekanizmaları geliştirilmesi gerektiği, makro ekonomik politikalara ne tür alternatif çıkışlar sunulabileceği üstüne hızla kafa yormakta geç kalmamak gerekiyor. (MS/TK)