Dünya ekonomisinde son on yılda derin ve köklü bir değişim yaşanıyor. ABD hükümeti, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın son on yılda yürürlüğe koymak üzere son derece ısrarlı ve başarılı girişimlerde bulundukları “Washington Konsensüsü”nün kilit taşlarından birisi olan mali serbestleşmenin ve kuralsızlaşmanın zaferi savunucularının pek beklemedikleri derin bir kriz de yarattı.
Günümüzde küresel mali yapı her zamankinden daha az şeffaf. Sistem içinde hareket edenlere yönelik pek az dayatma mevcut. Mali serüvenciler sürekli olarak hem ulus-devletlere hem de uluslararası bankalara kafa tutan yeni “ürünler” yaratıyorlar. IMF direktörü Rodrigo de Rato, 2006 Mayıs ayı sonunda bu yeni riskleri ilan etti; bunlar ABD dolarının zayıflığının ve bu ülkenin tırmanan ticaret açıklarının devasa boyutlarda büyüttüğü risklerdi.
De Rato’nun korkuları IMF’nin yaşamakta olduğu gerek yapısal gerekse entelektüel krizi yansıtıyor. Yapısal açıdan, mevcut kredileri 2003’ten bu yana, 70 milyar dolardan bugünkü yaklaşık 20 milyar dolar civarına kadar dramatik biçimde düştü; bu da kurumun elindeki kaynakları iki katına çıkartırken, gelişmekte olan ülkelerin ekonomi politikalarına yönelik araçlarını zayıflattı, onu pahalı operasyonlarının gerekli kıldığı gelirden yoksun bıraktı. Kurum şimdi açık veriyor. Sorunlarının önemli bir kısmı gelişmekte olan ülkelerin geleneksel olarak ihraç ettikleri tüm metaların; özellikle de petrol, bakır, gümüş, çinko, nikel ve benzerlerinin dünya fiyatlarının 2003’den bu yana iki kat artmasından kaynaklanıyor.
Bu tırmanışta dalgalanmalar yaşanacak olsa bile, Çin, Hindistan ve diğer yerlerdeki hızlı ekonomik büyümenin; daha önce, yani ticaret makası sistematik biçimde zengin ülkeler lehine iken mevcut olmayan bir talep şişkinliği yaratması nedeniyle daha da sürmesini beklemek için de nedenler mevcut. Japonya, Asya’nın yükselen ekonomileri ve petrol ihraç eden ülkeler son on yıl içinde çok daha güçlü hale gelir ve ABD’ye borç verirken, ABD de net yabancı varlıklardaki pozisyonunun düşüşe geçtiğini gördü. ABD’nin açıkları ihracatını büyük oranda aşan ithalatı nedeniyle tırmanırken, doların değeri düşüyor; yalnızca 2001’den 2005’e kadar avro karşısında yüzde 28 düştü. Dahası, IMF ve Dünya Bankası Doğu Asya, Rusya ve diğer yerlerdeki 1997-2000 mali erimeleriyle birlikte ciddi biçimde gözden düştü ve önemli liderlerinden çoğu, kurumun şu ana kadarki politikalarına esin veren, klasik bırakınız yapsınlar-cı ekonomik düşünceden türeyen anarşik öncüllere olan inançlarını yitirdiler. IMF’dekilerin çoğu artık “…Ekonomik büyümeyle ilgili bilgimiz son derece eksik” bçimindeki görüşü kabul ediyor ve kurumun “daha mütevazı” olması isteniyor. IMF 1997-98’dekine benzer bir başka krizin yeniden tekrarlanmasının önlenmesi için çok şey yapılması gerektiğini iddia ediyorsa da, uluslararası ekonomi o zamandan bu yana dramatik biçimde değişti ve Morgan Stanley’den Stephen Roach’ın uyardığı gibi, dünya “kendisini bir sonraki krize hazırlamak için çok az şey yapmış durumda”.
Küresel mali sistemin bütün yapısı IMF tavsiyelerine uyan “erdemli” ulusal ekonomi politikalarının vazettiklerine hiç de benzemeyen biçimlerde; IMF tarafından kontrol edilemez biçimlerde radikal değişimler geçirdi. Özel hisse fonlarının ve büyük bankaların yatırım yöneticileri, mevcut düzenleyici yapıların çok ötesine geçerek, IMF gibi ulusal bankaları ya da uluslararası kurumları yerlerinden ettiler. Birçok yatırım bankasında, hisse, tahvil, türev ve benzerlerinin alım satımı artık daha yüksek karlar ürettiği için, tüccarlar geleneksel bankerlerin yerlerini aldılar ve şimdi hep daha fazla risk almak bir zamanların oldukça muhafazakar finans sektöründe günün kuralı halini aldı. Çoğunlukla konut paralarıyla kumar oynuyorlar. Düşük faiz oranları onlara ve dünya çapındaki diğer oyunculara bir zamanlar çılgınlık sayılan bir dizi şüpheli şirket birleşmeleri dahil, yeni şeyler yapma gücü kazandırdı. Ayrıca artık yatırımcıları koruyacak daha az hüküm mevcut, böylece ödünç para verenlerin kötü yönetilen firmaları iflasa zorlama olasılıkları da eskisinden çok daha düşük. Oynadıkları kumarın artan risklerinin farkında olan yüksek riskli yatırım fonları da, oynadıkları paranın geri çekilmesini daha da zorlaştırıyorlar. Tüccarlar, dünya mali yapısını kuralsızlaştırıp, bu yapıyı çok daha az öngörülebilir ve krize açık hale getirirken, kendilerini de, gerek ulusal gerek bireysel geleneksel ödünç alıcılarla piyasalar arasında “yeniden aracılaştırdılar”. Telafi mekanizmasının kilit öğesi haline gelen yüksek yatırım karları yaratmaya çalışıyor ve bunu yapmak için de riskleri tırmandırıyorlar.
Bu yılın Mart ayında IMF, Garry J. Schinasi’nin Safeguarding Financial Stability (Mali İstikrarı Korumak) isimli kitabını yayımladı ve kitaba gelmiş geçmiş olağan dışı bir ün kazandırdı. Schinasi’nin kitabı özel olarak uyarıcı nitelikte ve IMF’nin derin kaygılarını son derece çok ve rahatsız edici detaylarıyla birlikte açığa çıkartıp belgeliyor. Özellikle, IMF ve “Washington Konsensüsü” taraftarlarının on yıllardır savundukları “kuralsızlaştırma ve serbestleştirme” bir kabusa dönüştü. “Muazzam özel ve toplumsal yararlar” yaratmakla birlikte, “(mutlaka yüksek bir olasılık olmamakla birlikte) kırılganlık, istikrarsızlık, sistemli risk ve olumsuz ekonomik sonuçlar potansiyelini” de barındırıyor. Schinasi’nin zengin ayrıntılarla dolu kitabı küresel finansın akıldışı gelişiminin, kuralsızlaştırma ve serbestleştirme ile birlikte, “mali yeniliklere ufuk yaratıp, risklerin hareketliliğini artırdığı” yolundaki sonuçlarını doğruluyor. Schinasi ve IMF şimdi ortaya çıkabilecek sorunları izlemek ve önlemek için yeni bir radikal çerçeve öneriyorlar, ancak başarı politikaların tasarımına ve piyasa gözetimine olduğu kadar “şansa da bağlı olabilir”. Geleceği şansa bırakmak iktisatçıların başından beri savundukları bir şey değildir. IMF umutsuzdur ve bu konuda yalnız da değildir. Arjantin mali erimesinin de kanıtladığı gibi, IMF’nin ve bankerlerin basınçlarına teslim olmayan ülkeler, dış taleplerin tümünden olmasa bile, belirli bir bölümünden kaçınmak için, IMF üyeliği, özellikle ABD bankerleri ve diğerleri arasındaki bölünmelere oynayabilmektedirler.
[Arjantin'de] Özel kreditörlere olan 140 milyar dolarlık ulusal tahvil borcu ve IMF’nin işe karışmasıyla birlikte, 2001’de sona eren, tarihin en büyük ulusal iflası yaşandı. 1990’da bankalar Arjantin’e borç para vermeye istekliydiler ve nihayet bunun bedelini ödediler. Ancak, o zamandan beri, meta fiyatları yükseldi, gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları 2004 ve 2005’te yüksek gelirli ülkelerinkinin iki katından fazla oldu; ki bu 2008 boyunca da sürmesi beklenen bir durumdur ve 2003 gibi erken bir tarihten itibaren de gelişmekte olan ülkeler diğer gelişmekte olan ülkelerdeki yabancı doğrudan yatırımların yüzde 37’sinin ana kaynağı haline geldiler. Çin bu büyümenin önemli bir kısmını temsil ediyor, ama bu durum aynı zamanda IMF ve New York, Tokyo ve Londra’nın zengin bankerlerinin eskisinden daha da az kaldıraç kullanabildiklerini gösteriyor.
Aynı zamanda, yüksek riskli yatırım fonlarının ve diğer yatırımcıların riskli krediye olan taleplerinin artması, bu fonların giderek daha da eğreti kumarlar oynayabilecekleri ödünç paraları kullanmalarına izin veren düşük faiz oranlarıyla birleşerek, borçluların aksi halde imkansız hale gelecek olan şirket birleşmelerine ve diğer maceralara yelken açmaları nedeniyle çok daha yüksek borçluluk düzeylerine neden oluyor.
Son on yılda şekillenen dünya ekonomisi içinde, karmaşıklık günün kuralı haline geldi ve Dünya Ticaret Örgütü’nün sonu gelmez müzakereleri de küresel bir serbest ticaret anlaşmasına ulaşmayı ve ticaret savaşı tehditlerini önleme girişimlerini engelleyen teşvikleri ve korumacılığı alt etmeyi başaramadı. Şimdi tüm dünya ekonomisi boyunca daha fazla istikrarsızlık ve zenginler açısından daha büyük tehlike potansiyeli mevcut.
Yüksek Hızlı Küresel Ekonomi
Ortaya çıkmakta olan küresel mali sorun hızla yükselmekte olan Amerikan maliye ve ticaret açıklarına bağlı. Bush 2001’de göreve gelmesinden bu yana, şimdi neredeyse 9 trilyon dolara ulaşmış olan federal borçluluk sınırlarına 3 trilyon dolar ekledi. ABD dolarının değersizleşmesi sürdükçe, bankalar ve finansörler paralarını koruyacaklar ve riskli mali serüvenler daha da değerli hale gelecek. Bağlam budur, ama Washington doların zayıflamasının çok öncesinde daha fazla mali serbestleşme taraftarıydı. Öğelerin bu biçimde yan yana gelmesi, “Washington Konsensüsü” taraftarlarının mümkün olduğuna inanabileceklerinden sonsuz biçimde daha büyük riskler yarattı.
Artık tanıdık hale geldiğimiz birçok yüksek riskli yatırım fonu var, ama şimdi de kredi türevleriyle ve o zamandan bu yana icat edilmiş olan diğer sonsuz sayıdaki mali araçla oynuyorlar ve kredi türev piyasaları da derya deniz. Kredi türev piyasaları 2001’de hemen hemen mevcut değildi, 2004’e kadar oldukça yavaş büyüdü ve 2005’in sonlarında 17.3 trilyon dolara tırmanarak arş-ı alaya ulaştı.
Kredi türevleri nedir? Financial Times sermaye piyasaları baş yazarı Gillian Tett, bunu bulmaya çalıştı ama başaramadı. On yıl kadar önce J. P. Morgan bankerleri Florida’daki Boca Raton’da içip içip birbirlerini yüzme havuzuna atmak gibi saçmalıklarla uğraşırken, kolaylıkla taklit edilemeyecek kadar karmaşık (çünkü mali fikirlerin telif haklarının alınması mümkün değildir) ve kendilerine muhakkak para kazandıracak yeni bir mali araç icat ettiler. Ama Tett bu yeni aracın bu piyasaya dalmış olan yüksek riskli yatırım fonlarını içine çekerek bir kayıplar zincir reaksiyonunu tetikleme potansiyeli konusunda hayli eleştireldi. Mali oyunları hemen herkes kadar iyi bilen Warren Buffett, ki kendisi dünyanın en zengin ikinci adamıdır, kredi türevlerini “mali kitle imha silahları” olarak niteliyor. Sözde iflas sigortalarından oluşan bu araçlar, daha büyük kumarları ve kredi genişlemesini teşvik ediyor.
Enron bu araçları yaygın biçimde kullanmıştı ve bu araçlar şirketin elde ettiği başarıların ve nihayet 100 milyar dolar kayıp yaratarak iflas etmesinin gizli nedenlerinden birisi oldu. Bu araçlar herhangi bir gerçek anlamda izlenemiyor ve iki uzman da bunları “çıldırtıcı ölçüde opak [şeffaf olmayan]” araçlar olarak niteliyor. Bu yaratıcı mali ürünlerin çoğu, bir finans direktörüne göre, sadece “sanal alemde mevcutlar” ve çoğunlukla da ultra-zenginler için basit birer vergi kaçağı sağlıyorlar. Bunlar gibi nedenler bir yana bölünmüş sermaye tröstleri, teminat altına alınmış borç yükümlülükleri ve piyasa kredi iflas takasları gibi daha da opak nitelikli diğerleri yüzünden de IMF ve mali otoriteler böyle kaygı içindeler.
Bankalar basit bir biçimde patlama zincirini ve kimin neye sahip olduğunu anlayamıyorlar; üst düzey mali düzenleyiciler artık bunu kabul ediyor. 1998’deki, sadece hisseler halindeki yaklaşık 5 milyar dolarlık Long-Term Capital Management yüksek riskli yatırım fonu erimesi, bu durumu gösterdi. Mali yapı şimdi sonsuz biçimde daha karmaşık ve daha da genişlemiş durumda; sadece 2006 Mart ayında en büyük 10 yüksek riskli yatırım fonunun varlıklarında 157 milyar dolar mevcuttu. Yüksek riskli yatırım fonları dürüstlük iddiasındalar ama bu fonları yönetenler aldıkları yüksek riskleri elde ettikleri karlarla telafi etmektedirler. Binlerce yüksek riskli yatırım fonu mevcuttur ve çoğu da teknik olarak yasadışı olan ama yine de gerçekleşen içeriden bilgi elde etme işlemleriyle uğraşmaktadır.
Sistem, telafi yapısından başlamak üzere tehlikelere açıktır, ama ayrıca sürekli olarak yükselen borsalarla birlikte daha birçok şey talep etmektedir. Birçok fon yöneticisi kifayetsiz tiplerdir. Fakat 26 tane önde gelen fonun yöneticileri 2005’de ortalama 363’er milyon dolar kazanmışlar; Renaissance Technologies’den James Simons 1.5 milyar dolar kazanmıştır.
Şimdi bütün bunların ve daha fazlasının büyüyen tehlikeler yarattığı üzerinde bir uzlaşma mevcut. Harcama artışlarına ya da zenginlerin vergi indirimlerine dayalı dengesiz bütçelerin ısrarla varlığını sürdürmesini bir kenara koyarsak, geçtiğimiz Mayıs ayında yüksek riskli yatırım fonlarının en azından geçen yıla göre çok daha düşük karlar yaratmasına neden olan sallantılı dünya hisse senedi ve mal piyasalarını bir kenara koymak mümkün değildir. Piyasaların nereye gideceği herkesin tahminine açıktır ve bazıları kaybederken bazıları kazanacaktır. Yüksek riskli yatırım fonları hala yüksek kardalar ve 2006 bahar ayları itibarıyla dünya çapında 1.2 trilyon dolar değer ifade ediyorlar, fakat giderek daha da tehlikeli hale geliyorlar. Bunların yarısı bazı büyük yatırımcılara tercihli muamele yapıyor ve ABD Hisse Senedi ve Döviz Komisyonu da, 2006 Haziran ayı ortalarında itibaren, bu tür bir kayırmacılığın kaos değilse bile panik yaratma potansiyelinin artık görmezlikten gelinemez bir hal alması nedeniyle, bu pratiği açıkça kınadı.
Bu pratik, bir ticaret avkatına göre bir “saatli bomba” pratiğidir. Financial Times’tan Tett Haziran ayı sonlarında ismi açıklanmayan bir yatırım bankasının yüksek riskli yatırım fonlarına bağladığı “birkaç milyar dolarlık” krediyi çözmeye çalıştığını bildirdiğinde, bu kredi riskleri, yani diğer biçimler altında da var olan riskler, maddileşmeye hazır gibi görünüyordu. Bu doğruysa, “bu durum mali sistem için sarsıcı bir çözülmeye işaret ediyor”. Bankerler “bu nakit bolluğu günlerinde, riskleri küçük parçalara bölmek, parçalamak ve yeniden dağıtmak konusunda ultra yaratıcı” bir hale geldiler. Finans gurularından birisi olan Avinash Persaud, düşük faiz oranlarının yatırımcıları piyasada oynayacak paraları ödünç almaya sevk ettiği ve “tıpkı günün geceyi izlemesi gibi acılı bir çözülmenin kaçınılmaz olduğu… tek sorunun bunun zamanlaması olacağı” sonucuna vardı. Güvenlik arayışının labirentlerinde vaktinden önce kaybolan yüksek riskli yatırım fonları açısından, hesap kitap yapmaktan ve “en likit yatırımlarını satmaya zorlanmaktan” hiçbir kaçış yolu yok. Financial Times baş uzmanı, yüksek riskli yatırım fonlarını kendi çılgınlıklarından kurtarmaya yönelik bazı gecikmiş girişimleri araştırırken, “böylesine mutlu bir sonuç alınacağı konusunda iddiaya tutuşmam” diyor.
Büyük miktarlarda para zengin ülkelerdeki yatırımcılardan, özellikle son haftalarda kötü vurgun yiyen yükselen borsalara gitti ve bu paraların çıkıp gitmesi halinde, mali şok büyük olacak; yani erime tehlikesi oralarda da mevcut.
Yatırımcıları kayıplardan koruyan ve firmaların iflas etmeleri gerektiği halde ayakta kalmalarını sağlayan daha az sayıdaki yasal hüküm nedeniyle, geçen yıl dört kattan altı kata çıkmış olan öz kaynaklara kıyasla büyük bir hızla artan şirket borçları örneğinde olduğu gibi, sorunlar yapısal. Faiz oranları düşük kaldığı sürece, kaldıraçlı krediler çözümdü. Yüksek riskli yatırım fonları ve diğer mali araçlarla birlikte, şimdi kifayetsiz, borçlu firmalar için de bir piyasa mevcut. Bazılarının bir zamanlar kapitalizmle hatalı biçimde özdeşleştirdiği, dürüstlük vesaire gibi kurallar artık geçerli değil.
Sorunlar ayrıca hızları ve karmaşıklıkları itibarıyla da içsel bir nitelik taşıyor. Ayrıca son derece büyük bir çeşitlilik gösterip, neredeyse gerçeküstü niteliklere ulaşıyor. Kredi türevleri zaten yeterince eğreti, ama Mayıs ayı sonlarında Uluslararası Takaslar ve Türevler birliği çoğu milyarlarca dolarla uğraşan her beş alım satımdan birisinin önemli hatalar içerdiğini açıkladı; ticaret hacmi artarken, hatalar da arttı. 2004 sonrasındaki dönemde iki katına çıktı. Birçok alışveriş kağıt parçaları üzerine yazılmış ve doğru dürüst kayıt altına alınmamış. Alan Greenspan’in bu konudaki tanımı “mantıksızlık” oldu. “Gerçekten şok geçirdim” dedi. Ancak, geriye kalan ticaret de, matematik algoritmalarla (“hacim-ağırlıklı ortalama fiyat” deniliyor buna) hesaplanıyor ki bu hesapları yapmak üzere niceliksel yöntemler konusunda doktora yapmış kimseler işe alınıyor. Bu pisliği temizlemek üzere gösterilen çabalar sadece bu yılın Haziran ayında başlayabildi ve bunlar muazzam toplamları içeren büyük ve birikmiş bir sorunu çözmenin çok uzağında girişimler.
Morgan Stanley’ın baş iktisatçısı Stephen Roach, bu yılın 24 Nisanında büyük bir mali krizin ufukta olduğunu ve IMF ile Dünya Bankasından, uluslararası mali mimarinin diğer mekanizmalarına varıncaya dek bunu durdurması gereken küresel kurumların berbat biçimde yetersiz olduğunu yazdı. Hong Kong baş sekreteri bu Haziran ayının başlarında yüksek riskli yatırım fonlarının risklerini ve tehlikelerini anlattı. IMF’nin yerleşik değerlere meydan okuyan baş iktisatçısı Raghuram Rajan, ayrıca yüksek riskli yatırım fonlarının telafi yapısının bunlardan sorumlu olanları daha fazla risk almaya, bu biçimde de tüm mali sistemi tehlikeye atmaya teşvik ettiği uyarısında bulundu. Haziran sonunda Roach daha da karamsardı: “akademik ve politik topluluklarda “belirli bir anarşi duygusu” hakimdi ve “yeni dünyanın işleme biçimini açıklayamıyorlardı”. Aksine gizem hakim oldu. Gerçeklik denetim dışına kaçmıştı.
Çelişkiler artık dünya mali sistemini enkaza dönüştürüyor ve sisteme destek verenlerle, benim gibi, statükonun hem krize açık hem de ahlaksız olduğuna inananlar arasında artan bir fikir birliği oluşuyor. Kapitalizmin savunusunda ön saflarda bulunan kurum ve şahıslara inanacak olursak, ki inanmalıyız, son derece ciddi bir krizin eşiğinde olmamız gayet muhtemel.
* Gabriel Kolko, ünlü modern savaş tarihçisi. Son kitabı The Age of War (Savaş Çağı) 2006 Mart ayında yayımlandı. Kendisine [email protected] adresinden ulaşılabilir.
** Kolko'nun Counterpunch.org adresindeki İngilizce orijinalinden sendika.org tarafından çevrildi. Kısaltarak aktardığımız yazının tamamına sendika.org'dan ulaşılabilir.