Taraf gazetesinin yayınladığı ve nedense artık hiç şaşırmadan, "e tabi olur" nidalarıyla okuduğumuz Balyoz planlarında beni kişisel olarak ilgilendiren küçük bir ayrıntı var. Tabi, planın tamamıyla bu memlekette ordu ile birlikte yaşamaya gayret eden bir vatandaş olarak ilgileniyorum ama dedim ya, bir de kişisel meselem var...
Balyoz'un 5 bin sayfaya ulaşan kayıtlarından öne çıkan notları yayınlıyor Taraf Gazetesi. Bu sefer, daha önce yayınladıkları haberler gibi önce beklemeye almadı yaygın medya, aynı metinleri yayınlamaya başladı. Anlaşılan herkesin aklından artık bu kadarı fazla diye geçiyor.
Sayfalarca metin arasında sekerken bu sabah, şöyle bir paragraf çarptı gözüme:
"Hava Müzesine Baskın: Filo Komutanlığı İstanbul'da birer gün arayla iki gösteri yapacak. İlk gösteri Kadıköy Meydanı üzerinde olacak, askeri öğrenciler ile er ve erbaşlar sivil olarak katılacak. İkinci gösteri ise Çarşamba üzerinde gerçekleştirilecek. Gösterinin yapıldığı gece, gece yarısı cübbeli, sarıklı ve çarşaflı grupların ellerinde yeşil bayrakları ve Molotof kokteylleri ile Hava Müzesi'ni basarak uçakları tahrip etmeleri sağlanacak."
Şimdi, bu Hava Müzesi meselesi benim için mühim mesele. Hava Müzesi, İstanbul Yeşilköy'de, Hava Harp Okulu'nun hemen yanında, kapısında kocaman bir kartal olan bir askeri müze. Hayal meyal hatırlıyorum, çocukken bir kere gitmişliğim, bahçesindeki uçaklara bakıp, pilot olmayı hayal etmişliğim var. Dedem götürmüştü, müzeyle ilgim, Balyoz Planına müdahil olma isteğim de aynı sebepten zaten, dedemden...
Balıkçı değil generalmiş...
Dedemi küçükken, sadece balık tutarken gördüğüm için balıkçı zannederdim, Çiğdem isimli pek güzel bir kayığı, bir sürü oltası, yanında ona çıraklık eden ben, Bakırköy sahillerden açılırdık. Ama kendisi aslında balıkçı değil, emekli bir Orgeneral, eski bir Hava Kuvvetleri Komutanı idi. 12 Mart'tan önce koltuğu Muhsin Batur'a bırakarak nazarımızda kendini kurtaran, dede olarak pek şahane, sonralarında tanıyanlardan dinlediğim kadarıyla asker olarak da bugünkü gibi plan peşinde koşmayan, hatta kendi zamanında ordudaki minik isyanlara da destek çıkan bir düzgün adamdı. Kendisiyle geçirebildiğim kısa zamanda -1989'da kaybettik onu, ben henüz 11 yaşındaydım- çok eğlendiğimi, pek kıymetli bir dede olduğunu söylemeliyim.
Eh, eskiden Hava Kuvvetleri Komutanı olunca insan, evinde de uçmak, uçak, askerlik falan gibi kilit kelimelerle ilgili de pek çok malzeme oluyor.
Dedem hariç, askerliğe hiç de meraklı bir aile olmadığımızdan, çocukluğumun oyuncakları maket uçaklar, tepelerde duran tören kılıçları, vitrin içindeki madalyamsı, apoletimsi ufak tefek hatıratlar, sonuçta evde militer ne varsa, yani 80 yaşında bir adamın neredeyse bütün hayatı, dedem bize veda edince, evde öylece kalıverdi. Nasıl bir karar verildiğini hatırlayacak yaşta değildim ama amcamlara ve bize bir kaç parça hatıra dışında, dedeme ait ne varsa, Yeşilköy'e, Hava Müzesi'ne bağışladık. Dedemin, askerlik hayatına yani aslında hayatına dair her şey, 1990 başından beri o müzede.
Her yıl aklımdan bir kaç kere geçiyor, müzeye gidip o bölüme bakmak ama henüz yapmadım. Hem o kadar askeri bir mekana girmek istemiyor bünyem. Hem de girersem, kesin bir arıza çıkarırım diye düşündüm hep, biraz da ondan...
Müze müdürü değil komutanı
Ama Balyoz planını okuduğumdan beri karşı konulamaz bir şekilde Yeşilköy'e gitmek, Müze Komutanının (kesin müdür yoktur orada, komutan vardır!) odasını basmak ve dedeme ait ne var ne yoksa oradan almak istiyorum. Ama anlaşılan o ki 7 yıldan sonra böyle bağışları geri almak mümkün olmuyormuş.
O yüzden, mecburen Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'a sesleniyorum. Dedemin eşyalarını geri istiyorum Başbuğ Paşa. Dedem, ömrü yetseydi, bugün bu olanların hiç birini tasvip etmezdi, sadece bir eski asker olarak değil, ömrünün bir bölümü Mamak Askeri Cezaevi kapısında geçiren bir tutuklu yakını olarak bütün bu olanlara karşı çıkardı, eminim ki ordunun asli görevinin dışında her şeye burnunu sokan bu tavrından hoşlanmazdı ve sesini yükseltirdi. Ben, 11 yaşıma kadar Kenan Evren'e karşı çıktığına şahit oldum, sonrasında da karşı çıkardı biliyorum.
Bütün bunlardan dolayı, hem kendim için, hem de dedem için, dedeme ait olan ve kendi kendinize saldırı planları yaptığınız Hava Müzesi'nde bulunan bütün eşyaları geri istiyorum. Militarizmle var olan tek alakam anti bir alaka ama dedemle olan alakam öyle değil. Militarist falan, sonuç olarak darbelere karşı olan dedemin eşyalarını bir darbe planına kurban etmem. Ne kişisel olarak dedemin eşyalarını kurban ederim, ne de bu ülkenin insanları artık kendilerini bu planlara kurban ederler.
Bütün bir halka bu kadar üst perdeden bakan orduya ve özellikle televizyon televizyon gezmeye bayılan emekli mensuplarına da bir çift sözüm var: "Bunlar eğitimdir, yoksa nasıl asker yetişecek" demenizi zavallı, hepimizi salak sanmanızı da acıklı buluyorum!(ÇM/EÜ)
Not: Resmi olarak başvuracağım müzeye, vermezlerse de, dava açacağım, o kadar da sinirliyim.