Emeklilik yasa tasarısı, dün Senato ve Meclis ortak komisyonu tarafından görüşülerek kabul edildi. Komünist üyeler ortak komisyonu protesto ederek terk ederken, sosyalistlerin, "derhal sendikalarla görüşmelere başlanması" doğrultusunda verdiği öneri reddedildi. Üstelik, komisyon, işçiler aleyhine verilen bir değişiklik önerisi de kabul etti. İşyeri komitesinde yer alan sağlık kurulu başkanlığı işverene bırakıldı. Bundan önceki uygulamada, başkanlık, işveren ve işçi temsilcileri tarafından dönüşümlü olarak yapılıyordu.
Tasarının tümü bugün Senato'da, yarın da Meclis'te oylanıyor. Her iki mecliste de sağın çoğunlukta olduğu düşünülürse, yasanın çıkmasının önünde hiçbir engel yok. Yasanın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasının ise 15 Kasım'ı bulacağı açıklandı.
Peki sendikalar kamuoyu mücadelesini kazandı mı?
Bu soruya "şimdilik evet" yanıtını verebiliriz. Emeklilik yasa tasarısına karşı başlayan eylem 8. haftasına girdi. Tabanın desteğini, hatta baskısını ardında hisseden sendikaların bütünlüğü, sendikal rekabetin de etkisiyle, bozulmadı. Kamuoyunun da eyleme desteği azalmış değil.
Yasanın mecliste ve senatoda kabul edilmesinin ardından bile eylemlerin devam etmesi Fransızların yüzde 58'i tarafından onay buluyor. Tatile rağmen, 28 Ekim ve 6 Kasım Fransa düzeyinde eylem günü ilan edildi. Okulların tatile girmesiyle birlikte liselilerin eylemleri kesildi ama özellikle rafinerilerdeki grevler günlük yaşamı aksatmaya devam ediyor.
Paris'teki benzin istasyonlarında uzun kuyruklar var. Bazı bölgelerde, özel otolara 20 litreden fazla benzin verilmiyor. Marsilya'da çöpler toplanamıyor. Hükümet grevci işçileri, zorunlu hizmete çağırıyor, ama bu kez zorunlu hizmette grev yapıyor işçiler.
Hükümet yasanın onaylanmasıyla birlikte işlerin normale döneceği inancında. Hiç bir konuda taviz vermiyor. Sendikalar ise, grev ve blokajların üretim araçlarının tahrip edilmesine karşı önlemler alırken, grevin imajının bozulmaması kaygısı içinde.
7 haftalık eylem boyunca tam bir kamuoyunu kazanma savaşı yaşandı ve hala yaşanıyor. Kamu taşımacılığındaki grevlerin, metro, banliyö ve şehirlerarası trenlerdeki, havaalanlarındaki grevlerin hayatı felç ettiğini söyleyemeyiz ama özellikle eylem ve yürüyüş günlerinde, hayatı önemli ölçüde aksattı. Ama, Paris'te sinemaların, tiyatroların, müzelerin ve konserlerin grevden etkilenmediği görülüyor. Grev süresince seyirci sayısında bir düşüş gözlenmedi.
7 haftada 6 yürüyüş
Kamuoyunu kazanma mücadelesinde, yürüyüşlerin grevlerden daha etkili olduğu söylenebilir. Her ne kadar katılım sayısı üzerine yoğun tartışmalar yaşandıysa da, rakamlar ne olursa olsun, yürüyüşten yürüyüşe katılımcı sayısının artması dikkat çekiciydi.
Polisin rakamlarını bile temel alsak, 7 hafta boyunca yapılan 6 yürüyüşte 890 bin ila 1 milyon 100 bin arasında değişen kişinin sokaklara dökülmesi önemliydi.
Sendikalara göre bu rakam 3 milyon 200 bine kadar çıkıyor. Özellikle 9 Ekim Cumartesi günü yapılan yürüyüşe katılımın niteliği -aileler çoğunluktaydı- başlı başına bir tartışma konusu oldu.
Sendikalar genel hatları geçen yıldan bu yana belli olan emeklilik yasa tasarısında önemli bir değişik olmasını beklemiyorlar artık. Ama "reformun adaletsiz olduğuna ikna ederek, kamuoyu mücadelesini kazandıklarına" inanıyorlar. Sendikal çalışma açısından da memnunlar. Bu hareketliliğin, bir kısım işçinin sendikalarla yeniden tanışmasını sağladığını ve bunu yeni örgütlenmelerin izlediğini belirtiyorlar. Üstelik önümüzdeki günlerde iki temel konu var gündeme gelecek: "Gençlere iş" ve "yeniden sanayileşme". Sendikalar, hükümete yakın olanlar bile, şimdiden dişlerini biliyorlar.
Sarkozy'den memnun olanların oranı yüzde 30'un altına düştü
Fransızların sadece yüzde 29'u Sarkozy'den memnun. Bunların da sadece yüzde 5'i çok memnun. Bu kamuoyu yoklamasının ayrıntılarına bakarsak, kamuoyunu savaşının, en azından bugün için sendikalar tarafından kazanıldığını görüyoruz. Emeklilik yaşının arttırılmasının dışında, yasa toplumun geniş bir kesimi tarafından "adaletsiz ve eşitsiz" olarak görülüyor.
"İşçiler sıkıntı içinde yaşarken, hükümet sadece zenginleri düşünüyor" düşüncesi yaygın. Sarkozy, yasaya kısmen olumlu yaklaşan kesimde bile beceriksizlikle, insanları "çatışmaya ve blokaja" itmekle eleştiriliyor. Hükümetin Romenlerle ilgili davranışı da işleyiş bozukluğunun bir sembolü olarak gösteriliyor.
Bu durum Sarkozy'nin çatışmadan başka çaresinin kalmadığının bir göstergesi. Artık geri adım atarak durumu kurtarması mümkün değil. Emeklilik yasa tasarısının kabulu onun için bir dönüm noktası. Sarkozy, reformlara, durmaksızın, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar devam edeceğini açıkladı. Bu politikasıyla ya reformları gerçekleştiren başkan olarak yeniden seçilecek. Ya da seçimlerde "eşitsizliğin", "adaletsizliğin" sembolü olarak hezimete uğrayarak. Gelişmeler hiç kuşkusuz biraz da solun, çözüm önerileriyle inandırıcı olabilmesine bağlı. Sadece Sarkozy karşıtlığıyla fazla ileriye gidebilmek mümkün değil.
Emeklilik yasa tasarısının üzerine tartışmalar
Yarın meclisten geçmesi beklenen emeklilik yasa tasarısı, 1980'in sembollerinden biri olan 60 yaşında emekliliğe son veriyor. 1980 yılında, sosyalist-komünist ortak hükümeti, emeklilik yaşını, 65'ten 60'a indirmişti.
"Taslak emeklilik kasasının bugününü kurtarıyor. Emeklilik kesintilerini arttırmayarak, işçilerin alım gücünün düşmesine neden olmuyor. İşverenin katılım payları değişmediği için, işyerlerinin rekabet gücünü azaltmıyor."
Yasa genel olarak böyle savunuluyor. Ama bu akla yakın görünen açıklamalar "adaletsizlik" duygusunu ortadan kaldırmaya yetmiyor. Özelikle erken çalışmaya başlayan "en alttakiler" ile kadınlara karşı haksızlık yapıldığı genel kabul görüyor. Kimse zenginlerin ellerine ceplerine attığına inanmıyor. Borsa - piyasa gelirlerine çok az dokunulduğu da açık. Yani emeklilik kasasını kurtarma çabasında, "adaletsizlik"in yanı sıra, "eşitsizlik"te var.
Yeni emeklilik yasa tasarısının belli başlı maddeleri
Yasal emeklilik yaşı: Erken emekliye ayrılma yaşı 2018 yılına kadar, 1 Temmuz 2011'den başlayarak yılda 4 ay uzatılarak 60'tan 62'ye çıkıyor. Bu yasanın ilk uygulanacağı nesil 1951 doğumlular. Tam maaşla emekliliğe ayrılma yaşı ise 2016'dan 2023 yılına kadar adım adım artırılarak 65'de 67'ye yükseliyor.
Emeklilik kesintilerini ödeme süresi: 40,5 yıl olan bu süre 2012 yılında 41 yıla çıkıyor.
İş zorluğu: Yüzde 20 oranında çalışma kaybına uğrayan işçiler, şimdi olduğu gibi yine 60 yaşında emekli olabilecekler. Yıpratıcı işlerde çalışanlar da sektörel toplu sözleşmeler aracılığıyla bazı avantajlara sahip olamaya devam edecekler.
Engellilerin durumu: Ağır engelli çocuklarına evde bakmak zorunda olan anne ve babalar, çalışma süreleri yeterli olmasa bile, 65 yaşında emekli olabilecekler. Aynı uygulama, 1951-1955 yılları arasında doğan, 3 çocuk annesi kadınlar için de geçerli.
Çalışmaya erken başlayanların durumu: Çalışmaya 17 yaşında başlayanlar, minimum süreden iki yıl fazla çalışmaları halinde 58 yaşında emekli olabilecekler. Bu yaş sınırı daha önce 56'ydı.
Kamu çalışanları, memurlar: Emeklilik kesintileri, önümüzdeki 10 yıl içinde, giderek arttırılarak özel sektör çalışanlarıyla aynı orana yükseltilecek (yüzde 7,8'den 10,5'a). Yeni yasa, 15 yıllık çalışma süresi olan ve 3 çocuk sahibi memurların istedikleri zaman emekliliğe ayrılma hakkını 2012 yılından itibaren kaldırıyor.
Yeni gelir kaynakları: Hükümet, yeni emeklilik sistemi ile yılda 4 milyar avro ek gelir bekliyor. Yasa en yüksek gelir vergisi dilimi içinde yer alanlara ek kesinti getiriyor. Şirket satışlarından elde edilen kârları ve şirket yöneticilerinin şirket hisselerinden elde ettikleri gelirleri vergilendiriyor.
Kadın-erkek eşitliği: En az 50 işçi çalıştıran işyerlerinin, kadın ve erkek arasındaki ücret farlılıklarının kaldırılmasıyla ilgili sözleşmeyi imzalamamaları halinde, işçi ücretlerinin toplamının yüzde 1'i oranında vergilendirilmelerini öngörüyor. (SŞ/TK)