Fransa'da emeklilik reformu tasarısının yeniden görüşülmesi isteğiyle başlayan hareket giderek radikalleşerek ret cephesine dönüşüyor. Liseli gençlerin harekete katılması -üniversitelerde tık yok-, havaalanları dahil ulaşım araçlarının, petrol rafinelerinin ve petrol dağıtım depolarının bloke edilmesi muhalefet hareketinin şekil değiştirmeye başladığını gösteriyor.
Hükümet ile sendika yönetimleri ve iktidara aday muhalefet arasında pazarlık ve anlaşma arayışını hedefleyen gösterilerin yerini, hiç kuşkusuz azınlıkta olan ama daha radikal, öfkeli, her türlü pazarlığı reddeden bir hareket alıyor.
Kim tuzağa düştü?
Sarkozy mi kendi kurduğu tuzağa düştü yoksa sendikalar mı Sarkozy'nin tuzağına düştü? Bu sorunun yanıtı şu anda belli değil. Fransızlar emeklilik yasa taslağına karşı, son bir ay içinde, altı kez sokağa indiler. Gösterilere katılanların sayısı 12 Ekim'de rekor seviyeye ulaştı.
O gün, sendikalara göre 3,5 milyon, polise göre 1,1 milyon gösterici vardı Fransa sokaklarında. 19 Ekim günü yapılan gösteride de yaklaşık aynı sayıya ulaşıldı. Elektirik ihracatcısı ülke, grevler nedeniyle elektrik ithal etmeye başladı. Akaryakıt sıkıntısı başladı. Demiryolları ve havayollarında ulaşım önemli ölçüde aksadı. Bu kriz ortamında hükümetin sendikalarla tekrar pazarlığa oturmasını isteyen Fransızların oranı yüzde 79'a kadar yükseldi.
Sarkozy'nin kurduğu tuzak
Cumhurbaşkanı Sarkoz, bu konuda başlangıçtan itibaren, her türlü diyaloğu reddetti. Emeklilik reformunu sendikaları devre dışı bırakarak çıkartmayı hedefledi. Hem de tüm sendikaları. Tam bir sağırlar diyaloğu oluşturarak, sendikaları birleştirdi. Hükümet sendikaları oyun dışına iterek, bir tür sosyal uzlaşma olanağını ortadan kaldırdı.
Üstelik, reform tasarısından bazı tavizler vermek için gün be gün gösterilere katılımın belli olmasını bekledi. Bu durum ise «pahalıya satma» anlayışının gelişmesine neden oldu. Bütün bunlar Sarkozy'nin «sertliği» bilinçli bir şekilde seçtiğini gösteriyor. «Sokağa» karşı sertleşmek, «sokakla» çatışmaya girmek cumhurbaşkanını o kadar da rahatsız etmiyor. Hareketin radikalleşmesi sendika cephesinde çatlaklara neden olurken, hükümet «Fransızlar rehin alınıyor» söylemiyle kamuoyunu yanına çekmeye çalışıyor. Böylece «herşeye rağmen, tüm zorluklarına karşı, hayati önemde bir reformu gerçekleştiren lider» olarak Fransızların karşısına çıkmayı amaçlıyor.
2012 cumhurbaşkanlığı seçimleri
23 Ağustos 2010, pazartesi günü, Liberation gazetesinin başlığı «Seçmende sol arzusu». «Seçmenin yüzde 55'i 2012 yılında iktidarın değişmesini istiyor» ifadelerine yer veriyordu. Fransızların sadece yüzde 24'ü Sarkozy'nin yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinden yanaydı.
Liberation gazetesinin yaptırdığı kamuoyu yoklamasının sonuçları önemli bir değişikliğe işaret ediyordu. Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin kamuoyundaki memnuniyet oranı uzun bir süredir yüzde 40'ın altındaydı ama olası bir seçimde solun başkanlığı alması umudu pek görülmüyordu. Bu kamuoyu yoklamasında, ilk kez, sol bir başkan isteği ortaya çıkıyordu. 65 yaş ve üstü hariç, tüm yaş gruplarında «sol» bir iktidar isteği önde geliyordu. Ama kamuoyu yoklamasının değindiği bir başka gerçek daha vardı, o da, solun hala güven veremediği. Solun sağdan daha iyi yapacağına inanmayanların oranı hiç de küçümsenemeyecek bir orandaydı : yüzde 57. Yani solun önünde güven verme ve çözüm önerileri üretme sorunu vardı.
Geçtiğimiz yıl yapılan bölge seçimleri solun zaferiyle sonuçlanmış ve Sarkozy'nin oy kaynaklarında daralma görülmüştü. Aşırı sağ tekrar güç kazanmış ve oyları bölmüştü. Yaz aylarında yeniden güvenlik sorununu ve ardından Romenlerin sınırdışı edilmesini gündeme getiren Sarkozy aşırı sağa göz kırparken, emeklilik yasasının görüşülmesi sırasındaki tavrıyla, sokağı kışkırtarak, bu kez sokak hareketlerine karşı çok duyarlı olan mekezçilere el atmaya çalışıyor. Romenlerin sınırdışı edilmesi sırasında partisi içindeki katolik kesimin de sert tepkilerini alan Sarkozy'nin önümüzdeki günlerde, başbakanı, partisi içindeki merkezçi eğilimli bir adayla değiştirerek bu konuda bir adım daha atması bekleniyor. Olası aday sosyal konularda duyarlı olarak tanınıyor.
Kim tuzağa düşecek? Sarkozy mi kendi kurduğu tuzağa düşecek yoksa sendikalar mı Sarkozy'nin tuzağına? Bu sorunun yanıtını önümüzdeki günlerde olmasa bile 2012 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alacağız. (SŞ/EÜ)
________________________________________________________________________________
NOT : Son gelişmeler emeklilik yasa tasarısının kendisinin tartışılmasını tamamıyla gündemden düşürdü. Yeni yasa tasarısına göre emekliliğe ayrılma yaşı 65'ten 67'ye çıkıyor. Yeterli çalışma yılını dolduran işçilerin emekliye ayrılma yaşı ise 62 oluyor. Erken çalışmaya başlayan işçiler, zorunlu 41,5 yıllık çalışma süresini doldursalar bile 62 yaşından önce emekli olamayacaklar. Bu 16 yaşında işe başlayan işçinin, emekli olabilmesi için 44 yıl çalışması anlamına geliyor. Üstelik fazladan çalıştığı süre için maaşında bir artış da olmayacak. Yasa tasarısı kadınların haklarında da bazı kısıtlamalar getiriyor. Meclisteki tartışmalar sırasında, yasa üzerinde bazı değişiklikler yapıldı ama ama bu değişiklikler yasanın «adaletsiz»liğini değiştiremiyor.