Çinli kadınlar kendi aralarında Nushu dili ile konuşurlar. Aynı şekilde antropologlar, Pasifik Okyanusu'nda Büyük Nambas kabilesinde yaşayan kadınların da özel bir kelime dağarcığına sahip olduklarını kayıt düşmüşlerdir. Bu gizlilik haline ihtiyaç nedendir sorusunun cevabı sanırım kadın olmanın coğrafya tanımaz getirdiği sorunlar, sıkıntılar.
Feminist bakış açısının da evrensel düzeyde dünyadaki tüm kadınlar tarafından oluşturulmuş ayrı bir düşünce tarzı olduğunu ve ilgili olarak ayrı bir dil oluşturduğunu söyleyebiliriz. Yaşadığımız bu topraklarda, kadın konusunda feminist bakış açısının sahip olduğu dille kurulacak mücadele yöntemine pürdikkat kesilecek kadar ihtiyaç halinde.
Fakat gene bu yöntemin karşı olduğu şeye müdahale edemeyecek kadar içine kapanması ayrı bir tartışma konusu. Feminizm durağına gelemeyen birçok kadın da bu ayrı düşmenin kurduğu dile karşı şizofrenik takıntılara sahip ve kimi feminist çalışmalara bu içine kapanık halinden dolayı kuşku ile bakmaktalar. Bu anlamda bende kişisel olarak feminizmin, elinde sopası ile erkeklerin arasına dalması gerektiğini düşünenlerdenim.
Erkeğin kulağını çeke çeke kadının zulmüne tanık olmasını, tanıklıktan çıkartılıp suç prangasını kerhen kendi elleriyle kendine takmasını ve bundan sonraki "erkeklik" sürecinin nasıl olacağına dair ciddi ciddi kararlar almasını sağlayan bir yöntem geliştirilmesine dair ısrarlıyım.
Her geçen gün ad ve soyadlarının baş harfleri değişen kurbanların, mağdurların yargı karşısında daha da acınacak duruma düşürülmeleri gene o erkek hukuk erkânı sayesinde ise feminizm sopasını iyi kullanamıyoruz demektir. Kurban-cellât arasında ironik anlamda acıma duygusunu hissedeceğimiz cellât olmadığı sürece kurban, kurban olmaya değişik suretlerde hep devam edecek. N.Ç. olayını işittiğimizde o 26 zat için "bittiler, son nefeslerini verdiler" diyemiyorsak çok daha çocuğun rızasıyla gerçekleşmiş "cinsel yaşam" haberlerini duymaya devam edeceğiz.
Evet, yargı büyük bir değişimin altına imza attı. Sandalyeye oturduğunda ayağı yere "ha değdi ha değecek" her kız çocuğuna tecavüz edilebilir, pardon birlikte olunabilir bundan sonra. Hatta oldu olacak bunun adına özgürlükçü cinsel hayat da denilebilir. Hatırlatalım; yargının, cinsel yaşam algısı Hüseyin Üzmez'i de tahliye etmişti. Yanlışsam düzeltin, tecavüz edeni emekli yapan, her ay maaşının takı takır ödeyen bir ülkenin Radyo Televizyon Üst Kuruluna, ahlak zabıtalarına ihtiyacı da olamaz. Anladık ki, hukuk ve devlet erkânının kollayan-koruyan ellerinin üzerimizde durma gereği de yok.
Anladık ki, feminist politikaya iş düşüyor. "Erkeğin" göreceği duvarlara yazılar yazmalıyız, "erkeğin" duyacağı sloganlar atmalıyız ve en önemlisi feminizmi "erkeklerle" tanıştırmalıyız.
Başka bir taraftan bakarsak eğer içimiz acımadan, yüreğimiz daralmadan N.Ç. 21 yaşında yargıyı da hukuk düzenini de iktidarı da un ufak etti... Polyannacılık değil, ben gerçekten buna inanıyorum. (FG/HK)