Yaşama Felsefeyle Bakmak adını verdiğimiz dosya dizimizin ilkini bu yıl 17 Kasım 2022’de kutlanan Dünya Felsefe Gününe ayırdık. Özel bir ilgiyle yaklaştığımız bu özel güne, felsefeyi olabildiğince farklı açılardan serimlemeyi murad ediyoruz.
İkinci gün, iki kuşağı birlikte almanın, hoca ile yetişmesinde emeği olan öğrencisini birlikte dinlemenin anlamlı olacağı inancındayız; iki nedenle: ilki, geleneğe atıf; ikincisi, kuşakların felsefeyele ilişkilenme biçimi, sözdağarı gibi benzerlikleri ve/ya farklılıkları görmek arzumuz.
Türkçe felsefenin önemli isimlerinden, Türkiye’de felsefenin kurumlaşması için usanmadan çalışan, insanın bilme, öğrenme, paylaşma motivasyonunun ete kemiğe bürünmüş, kelimin birinci anlamıyla önümüzdeki iyi örneklerinden biri olan Betül Çotuksöken ile Berrak Coşkun sizlerle.
"En temel sorun ezbercilik"
Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Kurucusu Prof. Dr. Betül Çotuksöken, bianet'e kendisinin felsefe ile önemini ve felsefe yolunda ilerlerken tanıştıklarını anlatıyor.
Felsefeyle nasıl tanıştınız? Hikâyeniz ne?
Merak etme, didikleme, peşine düşme konusundaki yatkınlık her çocukta var. Aile ve okul bunu pekiştiriyor ya da köreltiyor. Aile ortamınız geniş, çocukların sayısı çok ve siz de en küçük çocuk olduğunuzda; olgunlaşma da erken başlıyor; büyüklerin arasında bilgi ve deneyim birikiminiz de güçlü oluyor.
Benim aile bakımından böyle bir şansım oldu. Ayrıca, özellikle öğretmenler bakımından da çok şanslı biriydim.
Liseye gelmeden önce edebiyat-felsefe ilişkisi bağlamında biriktirdiklerimi keşfeden lisedeki öğretmenlerim beni, Üniversitede felsefe öğrenimi görmeye teşvik etti.
Felsefedeki tüm yönelimlerimi besleyen diğer bilgi kaynaklarım (Latin Dili ve Edebiyatı, Sosyal Antropoloji ve Etnoloji) insanın ve insan dünyasının ortak paydalarında iz sürmemi sağladı.
Sizce felsefe ne?
Bana göre felsefe “dışdünya-düşünme-dil” arasındaki ve ayrıca “insan-dünya-bilgi/bilgi olmayan” arasındaki ilişkileri, insana dayalı olarak mercek altına alan bir etkinliktir. Yıllar sonrasında bu görüşlerimi hem bir yöntem hem de temel bir felsefe disiplini olarak değerlendirdiğim “antropontoloji” (“insan-varlıkbilgisi”, “insan-ontolojisi”) adı/kavramı/terimi altında topladım. Bu yolda da yürümeye, felsefenin “gör” dediklerini görmeye devam ediyorum.
Siz felsefe yapıyorsunuz, ne yapıyorsunuz? İlgilendiğiniz şeyin anlamı hem sizin hem de yaşam için nedir?
Ben felsefenin “gör” dediklerini gerçekten görmeye; bu da yetmez, göstermeye çalışıyorum. İlgim tümüyle yaşama dünyasına dönük. Çünkü bence felsefe zaten yapısı ve işlevi gereği, bir düşünme, bilme yolu, yaşama yolu. Dokunduğunuz, eriştiğiniz her şeyi insana dayalı olarak ele almak felsefeyle haşır neşir olmanın öteki adı.
Bunu her şeyden önce kendim için yapıyorum. Konuşma ve yazma yoluyla ulaştıklarım için de esin kaynağı olabilirim. Çünkü ben her durumu ve duruşuyla, yaşama dünyasında “arada olan” insanı anlamaya, anlatmaya çalışıyorum. Bu beni çoğun huzursuz kılıyor; ancak huzursuzluk bağlamlarında aydınlandıkça, yaşama dünyasıyla felsefi düşünme ve felsefi bilgilenme arasındaki bağı daha iyi görüyorum.
Serimizin adı Yaşama Felsefeyle Bakmak! Sizin gördüğünüz üç problem nedir?
1. Yaşama dünyasında “ezberci” bir tutum içinde yer almak; ezbere dayalı öykünmelerle “kendisi olamamak” en temel sorun; örneğin, dili ezbere işlevsel kılmak, ayrıntılara inememek.
2. Bunun uzantısı olarak diğer bir sorun da “kavramsal ayırımlar yapamamak”, sözcükleri ve/veya terimleri hangi anlamda, hangi amaçla, hangi bağlamda kullandığımız konusunda bilinçli olmamak.
3. “Gerekçeli düşünmemek”, “gerekçelere dayalı olarak söylem üretmemek”, “gerekçeli olarak davranmamak, eylemde bulunmamak” da en büyük sorunlarımızdan biri. O zaman da keyfilik alıp başını gidiyor… Bu sonuncu sorun öbeği, özellikle eylem alanında, eylemlerimizin ardındaki istemenin ne türden ilkelere, değerlere vb. dayalı olduğunu açık-seçik olarak anlamamıza engel oluyor. Tüm olumsuzluklar da buradan besleniyor.
İçinde bulunduğumuz çağ için felsefeci olarak neler söylersiniz?
Felsefeci ya da filozof keskin bakışıyla, felsefenin “gör” dediklerine odaklandığında, 21. yüzyıl insanında ve toplumunda insan karşılaşmalarının nicelik olarak ne kadar çok arttığını ve nitelik olarak da ne kadar çok çeşitlendiğini görebilir. Bu denli çok artan, farklılaşan karşılaşmalar beraberinde birçok sorunu da getiriyor.
Benzerlikten çok farklılığın egemen olduğu bir çağda yaşıyoruz. Çağımız hız çağı ve buna bağlı olarak da iletişimin sınırsızlaştığı, ama birdenbire de iletişimin kesilebildiği, yok edilebildiği bir çağ; her şeyin kolaylıkla bir bakıma yerinden edilebileceği bir çağ; bunlardan dolayı aldanma ve aldatmanın çok olduğu bir çağda yaşıyoruz. Bu çağa özgü bir başka özellik ise belirsizliğin, tutarsızlığın egemenliğidir diyebiliriz.
Dünya felsefe günü özelinde paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?
İnsanın “arada olduğu”nu unutmamak. Belirsizliklerle başa çıkma konusunda sabırlı ve tutarlı olmak; durumlar karşısında, insan haklarına retorik olarak “saygılı” değil, “dayalı” duruşlar geliştirmek.
Küresel sorunların yansımalarını etik değerlerin eşliğinde ve özellikle insan hakları bağlamında dikkate almak. “Dünya Felsefe Günü”nde “etik değerlere dayalı” “ağdaş-özne” olunması gerektiği üzerinde bir kez daha düşünmek.
Varsa eklemek istedikleriniz?
İnsan olarak iki dünyanın yurttaşıyız ya da ağdaşıyız: Olup-bitenlerin dünyasıyla yapılması gerekenlerin dünyası. İnsan dünyası da davranışlar, eylemler ve ilişkiler dünyası olduğuna göre ve bunların arasında yer aldığımıza göre, en sık sormamız gereken soru şu olmalı: “Ne yapmalıyım?” Felsefenin “gör” dediklerine kulak verdiğimizde, bu sorunun yanıtını daha doğru bir biçimde verebiliriz. Felsefece düşünmeden, felsefece bilmeden, felsefece yaşamadan vazgeçmeyelim!
"Kitapsız tek bir günüm geçmezdi"
İstanbul Arel Üniversitesi Öğr. Gör. Berrak Çoşkun da bianet'e
Felsefeyle nasıl tanıştınız? Hikayeniz ne?
Bu soruyu yanıtlamak, kolay değil. Belli bir zaman durağında başlayan bir yolculuk değil sanki benimki. Geriye dönüp baktığımda, felsefenin, daha doğrusu felsefi düşüncenin attığım her adıma eşlik ettiğini görüyorum.
Çocukken bile. Kurcalar, didiklerdim her olup biteni; verilen yanıtlarla yetinmezdim hiç. Kaldı ki çocuklar büyük filozoflardır, “herkes gibi düşünme” kolaycılığına kapılmadan önce. Ben şanslıydım, düşünceyi özgür bırakan ve farklı seçimlere saygı duyan bir ailede büyüdüğüm için. Şanslıydım, kitapsız tek bir günüm geçmezdi. Şanslıydım, doğru insanlarla tanıştım ve kendilerinden çok şey öğrendiğim hocalarım oldu. Böylece felsefeyi yurt belledim ben.
Sizce felsefe ne?
Betül Hoca (Çotuksöken), insanın “arada olan bir varlık” olduğunu söyler hep. Kendimiz ile başka insanlar arasında, gereksinim ve değerlerimiz arasında, ağlar arasında gidip gelen görünmez bir sarkaç vardır sanki.
Trajik insanın halidir bu. Dokunaklı bile bulunabilir bazı açılardan. Dokunaklı bulsanız da bulmasanız da antropontolojinin ışığından kaçamazsınız. Böyledir insan. Kendi böyleliğinizi kavradığınızda da gidecek yeriniz, çalacak kapınız kalmaz felsefeden başka. Felsefeyi yurt tutarsınız. Düşünenin yurdudur o.
Siz felsefe yapıyorsunuz, ne yapıyorsunuz? İlgilendiğiniz şeyin anlamı hem sizin hem de yaşam için nedir?
Lisede, doktoramı bitirdiğimden beri de üniversitede felsefe dersleri veriyorum. Hem lisedeki hem üniversitedeki öğrencilerime felsefe yapmayı öğretmeye çalışıyorum.
Merak etsinler, sorgulasınlar, eleştirel düşünme yeteneklerini kaybetmesinler istiyorum. Onlara ilham vermek gibi bir amacım var. İnanmayacaksınız ama benim çok güçlü biri oldğumu düşünüyorlar, hatta bunu sık sık dillendiriyorlar.
Güçlü filan değilim aslında. Kötülük yelpazesi bu kadar geniş bir dünyada, ben de ne yapacağımı şaşırıyorum çoğu zaman. Ama her koşulda bana kalan felsefe var, felsefi bakış var.
Ne olursa olsun, bu elimden alınabilir bir şey değil. Spinoza’nın dediği gibi, aktif bir zihinde hüzün barınamıyor. Üzülüp durmak yerine üretmeyi seçiyorsunuz doğal olarak. Onlar, bunu “güç” olarak değerlendiriyorlar. Bense delirmemek için felsefe yaptığımı kabul etmeye hazırım.
"Dil düşünceyi şekillendiriyor"
Serimizin adı Yaşama Felsefeyle Bakmak! Sizin gördüğünüz üç problem nedir? Neden bunları problem olarak görüyorsunuz?
Toplumun her kesiminde etkisini hissettiren ayrıştırıcı ve ötekileştirici dili büyük bir tehlike olarak görüyorum. Dil ile düşünce arasında bir karşılıklılık ilişkisi var.
Dil düşünceyi, düşünce de dili şekillendiriyor. Bir de bunların dışdünya, eylem bağını hesaba katarsanız… Olan oluyor. Şiddet, kendi doğal ortamını bulmuş bir virüs gibi yayılıyor. Aile içinde şiddet, sokakta şiddet, politikada şiddet, sosyal medyada şiddet… En temel insan hakları hırpalanıyor. Tanık olmak da zor katlanmak da. Basit birer seyirci değiliz. İnsan, kimi zaman sadece gülümseyerek bile direnebilir kötülüğe, kötülere.
İçinde bulunduğumuz çağ için felsefeci olarak neler söylersiniz?
Dionysos’un Silenos adında bir eşlikçisi vardır. Nietzsche, Tragedya'nın Doğuşu’nda anlatır bunu. Frigya kralı Midas, hani şu dokunduğu her şeyi altına çeviren eşek kulaklı Midas, sadece tanrıların bildiği gizli bilgileri öğrenmek için Silenos’un peşinden koşar. Nihayet yakaladığında, insanlar için en iyi ve en mükemmel şeyin ne olduğunu sorar ona. Silenos, “Dünyaya hiç gelmemiş olmak, doğmamış olmak” diye yanıt verir krala.
Budur, Silenos’un bilgeliği. Ama doğduk, doğmuş bulunduk. Öyleyse, dünyayı daha yaşanır bir yer kılma sorumluluğu hepimizin. Kendini kuran bireyin devinimidir dünyayı kuran.
Budur, 21. yüzyılda düşünen insanın bilgeliği. İoanna Hocamın (Kuçuradi) ifadesiyle, “Hayatta olması gereken diye bir şey yoktur. Yapılması gereken ve gerekeni yapmak vardır.”
Dünya felsefe günü özelinde paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?
Felsefe kararlılık ister. Umutla, inatla felsefe yapmaya devam edelim. Bu inadında ısrarcı olan herkesin “Dünya Felsefe Günü”nü kutlarım.
Varsa eklemek istedikleriniz?
Logos*’la kalın, felsefeyle kalın…
Haberin fotoğrafıYazının görselini, "Dogville" filminden aldık. Filmin konusu kısaca Amerika’nın Dogville köyü sakinlerinin köye sonradan gelen Grace’e karşı tutumlarının zaman içerisindeki değişimi. Lars von Trier bu tutum değişikliği sürecinde seyirciye birçok ahlaki-felsefi soruyu da yöneltiyor ve izleyicinin bu problemlerle yüzleşmesini istiyor;Kktülük yapma imkanı olmadığı için suç işlemeyen insan iyi insan mıdır?Toplumsal ahlakın temeli nedir? Trier’in mutlaka izlenmesi gereken ahlak-felsefe teması yoğun olan bir filmidir. Yönetmen: Lars von Trier Yapımcı: Vibeke Windeløv Süre: Dogville filmi 2 saat 58 dakikadır. Yıl: 2003 Başrol: Nicole Kidman |
Dünya Felsefe Günü'ne dair yazı dizisi |
*Logos: Yunancada duyguları kavrama anlamındaki pathos sözcüğünün karşıt anlamı olan us ile kavrama anlamındadır.
(MVB/EMK)