Güncel çalışma ilişkileri, dönemin sosyo - ekonomik yapısal özelliklerinden etkilenerek sürekli değişiyor. Evde çalışma biçimi, kapitalist yapılanmanın başlangıç yıllarında yer aldığı gibi bugün de küresel rekabet ortamında yoğun olarak yaşanıyor.
İşin, işyerinde değil de işi görecek olanın evinde görülmesi esasına dayanan çalışma biçimine günümüzde 'ev eksenli çalışma' denilmektedir.
İletişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak bugün sadece vasıfsız el emeği şeklinde değil, vasıflı, teknoloji kullanan evde çalışanlar da bulunmaktadır. Nitekim, 'tele çalışma' gibi evde çalışmanın türevi ama yüksek vasıflı çalışmalar da ev eksenli çalışmalar arasında yer almaktadır.
Ancak, yaşanan hukuki sorunlarla birlikte evde çalışanlar konusuna girildiğinde elbette, vasıflı, teknoloji kullananlardan çok yine vasıfsız ve yoksulluk paralelinde yürütülen, dolayısıyla üretim maliyetini düşürmek amacıyla yasal sınırları aşağı çeken çalışma biçimi olarak evde çalışanlar akla gelmektedir. Amaç, yasal standartları gözetmeyen iş ilişkilerinin gözden uzak hayata geçirilmesi ve böylece güvenceden yoksun en düşük maliyetlerle küresel rekabette yer alınmasıdır.
Özellikle, küresel rekabet ortamında maliyetin düşürülmesini amaçlayan temel içgüdü, günümüzde evde çalışma biçimini, işin tamamını veya duruma göre bazı parçalarını evlerde iş görenlere yaptırmak şeklinde yaygın ve organize bir şekilde yeniden ortaya çıkmıştır.
TUİK 'in saptamış olduğu verilere göre, ev eksenli çalışma ilişkisi içinde olanların önemli bölümü (yüzde 96) kadın olup, çalışan kadınların yüzde 4.6 sı ev eksenli çalışan statüsündedir. Bu oran kentlerde yüzde 7.7 olmaktadır.
Ev eksenli çalışmalar günümüzde, el işlerinden, tekstile, gıdadan, oyuncaklara, paketlemeden araç, gereçlere, makinelere parça üretimine, elektrik malzemeleri üretimine kadar akla gelebilecek her alanda geçekleşebilmektedir.
Hukuki durumu
Bugün genel olarak iki grup ev eksenli çalışan bulunmaktadır. Bunlardan biri, kendileri için üretim yaparak ürettiklerini kendi adlarına pazara sunan diğeri ise, başkasına bağımlı olarak ücreti karşılığında üreten gruptur.
Başkaları adına üretim yapan ev eksenli çalışanlar açısından, hammaddenin, üretim araç ve gereçlerinin kimin tarafından sağlandığı önemli değildir. Önemli olan başkası için, onun talimatları doğrultusunda ve ona bağımlı olarak üretimin evde yapılmasıdır. Başkası için üreten 'ev eksenli çalışan', bu iş için ücret alarak bağımlı bir çalışma gerçekleştirmektedir.
Hem Borçlar Kanunu'ndaki 'hizmet akdi' hem de, İş Kanunu'ndaki 'iş sözleşmesi' için yapılan tanımda, ücret karşılığında, başkası adına ve ona bağımlı olarak işin görülmesinden söz edilmektedir.
İş sözleşmesinin bu tanımına göre, başkası için ve ona bağımlı olarak kendi evlerinde ücreti karşılığı iş gören ev eksenlilere, 'bağımlı ev eksenli çalışanlar', başkasına bağımlı olmadan kendileri için üretip kendileri için pazarlayanlara ise, 'bağımsız ev eksenli çalışanlar' denilmektedir.
İş Kanunu'nda iş sözleşmesinin kurulabilmesi için 'bağımlı iş görme' ve 'ücret' unsurları dışında işverenin gösterdiği yerde çalışmış olma koşulu yer almamaktadır. Üstelik, 'işyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür' şeklinde tanımlandığından, ev eksenli çalışanın işi gördüğü ev de, 'bağlı yerler' kapsamında işyeri tanımına girmektedir.
Şu halde, ücreti karşılığında başkası için ve ona bağımlı olarak mal veya hizmet üreten ev eksenli çalışanlar, yasada tanımlanan 'iş sözleşmesi' niteliğinde iş ilişkisi kurduklarından 'işçi' statüsünde sayılacaklar, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca da 'sigortalı' kapsamında olacaklardır.
Temel sorun
Ne var ki, bağımlı ev eksenli çalışanlar bugün hem Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'ndan hem de İş Kanunu'ndan eylemli olarak yararlanamamaktadırlar.
Bunda, bağımlı ev eksenli çalışanların işçi statüsünde kabul edilmemeleri kadar, işin niteliğinden kaynaklanan güçlükler nedeniyle ev eksenli çalışanlara yönelik özel düzenlemelere gidilmemesinin de rolü olduğu düşünülmektedir.
Diğer taraftan, işin denetlenebilir olmaktan uzakta görülmesi, ev eksenli çalışmaların yasal standartların tamamen dışında kayıt dışı olarak sürdürülmesini kolaylaştırmaktadır.
İşte, ev eksenli çalışanların temel sorunları bu noktada ortaya çıkmaktadır.
Küresel rekabet ortamında giderek artan biçimde karşımıza çıkan kayıtdışı istihdamın tam ortasına düşen bağımlı ev eksenli çalışanların, yasal haklardan ve çalışma standartlarından yararlanmalarının nasıl sağlanacağı konusu bu nedenle günümüzün önemli sosyal problemlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çözüm için öneriler
Öncelikle bağımlı ev eksenli çalışanların işçi statüsünde çalışanlar olduğunun kamuoyunda tereddütsüz benimsenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, konunun sürekli olarak kamuoyu gündeminde tutulması sağlanmalıdır.
Esasen, ev eksenli çalışanlar bu amaçla çeşitli örgütlenmeler içinde bulunmakta ve sorunlarını kamuoyuna anlatmaya çalışmaktadırlar. Bu amaçla, Türkiye Home Net (Türkiye Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Dayanışma Ağı) içinde ve dışında, ülkenin her yöresinde ev eksenli çalışan kadınlar tarafından oluşturulmuş dayanışma grupları faaliyetlerini sürdürmektedir.
Ancak, ev eksenli çalışanların yasal standartların uygulanmasını isteyen sesleri karşılık bulamamaktadır. Nitekim, on yıldan fazla bir süredir, yerel bağlamda atölye çalışmaları, ulusal düzeyde 'Ulusal Kongre', 'Kamu Politika İzleme Toplantı'ları dahil çeşitli etkinlikler yapılmış olsa bile sorunun görünürlülüğü açısından hissedilebilir yol alınamamıştır.
Bunda, küresel rekabette ucuz emek, düşük maliyet endişesi kadar ev eksenli çalışanların büyük bölümünün kadın olmasının da rolü bulunduğu düşünülmektedir.
Ev eksenli kadınlara gördürülen işlerin yüksek vasıf gerektiren işlerden olmaması, üretim sürecinde karmaşık araç ve gereçlere gereksinim duyulmaması, kadınların geleneksel rolleriyle birlikte evde kalarak aile gelirine katkıda bulunma istemi, ev eksenli çalışanların kayıt dışı çalıştırılmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Buna karşın, sorunu gündeme taşıyabilecek aktörler de bu alanda yeterince etkin destek vermemektedir. Örneğin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın gündeminde ev eksenli çalışan işçilerin sorunları hiç yer almamış, hâlâ da almamaktadır. Kayıt dışı istihdamla mücadelede, bağımlı ev eksenli çalışan işçiler hiç dikkate alınmamaktadır. Ev eksenli çalışanlara özel düzenlemelere de yer verilmemiştir.
Önemli bir potansiyel oluşturmalarına karşın, ev eksenli çalışanlar sendikaların ilgi alanlarına girmemektedir. Akademik çevrelerden güçlü bir destek gördükleri söylenemeyecektir. Varlık nedenleri, hemşehrilerine hizmet etmek olan belediyelerin, yetki alanlarında kayıt dışı çalışmalara, kötü çalışma koşullarına, yaşlı ve çocukların da iş riskleriyle karşı karşıya kalmalarına karşı çıkarak katkı vermeleri beklenirken, sorunla ilgilendikleri görülmemektedir.
Halbuki belediyeler yörelerinde, riskli hammaddelerin kullanılmasını, riskli ürünlerin üretilmesini önlemek, ücretlerin asgari ücretin altına düşmeden belirlenmesine aracılık etmek, çalışma ortamını evin dışına çıkarmak, çocuklar ve yaşlılar için bakım yerleri açmak gibi bazı olanakların sağlanmasında koruyucu rol oynamayı, bunların gerçekleşebilmesi için işverenleri teşvik etmeyi düşünebileceklerdir.
Sonuçta, 10 yıldan fazla bir zamandır sorunun kamuoyu gündemine getirilebilmesi için çeşitli etkinlikler yapılsa bile sorun, ne kayıtdışılıkla mücadelede ne de, yaşlı çocuk evde yaşayan herkesi etkileyecek iş risklerinin ev ortamına girmesini önleyici iş sağlığı ve güvenliği politikaları içinde yer alabilmiştir.
Şu halde yapılacak olan, ev eksenli çalışanların öz güçlerine güvenerek görünürlüklerini sağlamaya çalışmak olacaktır. Bu nedenle, yapabileceklerini belediyelere anlatmaktan, kayıtdışı istihdamla mücadele ile iş sağlığı ve güvenliği politikaları içine (üstelik yaşlılar ve çocuklar dahil tüm ev halkı iş riskiyle karşı karşıya)neden alınmadıklarını Bakanlığa sormaya, sorunlarıyla daha yakından ilgilenmeleri için sendikaların ve bilim çevrelerinin desteğini almaya, fason işlerden bağlantı kurarak büyük sermaye temsilcilerine durumu anlatmaya yönelik stratejilerinde ev eksenli çalışanların, grup dinamiği, kadın dayanışması, dernekleşme, dayanışma platformları ve nihayet mevzuattan kaynaklanan engellemelere karşın, sendikal örgütlülük içinde güçlü bir dayanışma içinde mücadele etmeye devam etmeleri kaçınılmaz olarak gerekmektedir.
Ayrıca ev eksenli çalışanların, yukarda sözü edilen dışa yönelik mücadeleleri yanında içe dönük olarak, kabul edebilecekleri işler ve çalışma koşulları konusunda belirledikleri asgari standartların altına düşen hiçbir işi, hiçbirinin yapmaması esası üzerine kurulu bir iç disiplini oluşturmaya çalışmaları gerektiği düşünülmektedir.
Kaldı ki, henüz Türkiye tarafından kabul edilmiş olmamasına karşın bilinmesi gerekir ki, ev eksenli çalışanlar için Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından 177 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi kabul edilmiştir. Buna göre, ev eksenli çalışanların diğer çalışanlarla eşit muamele görmesi, eşit ücretten, sosyal güvenlikten, iş sağlığı ve güvenliğinden yararlanması, bazı riskli maddelerin kullanılmasının önlenmesi(m.4); çalışanların ve çalıştıranların kayıt altına alınması (m.6,7); iş denetiminin yapılabilmesi için gereken önlemlerin alınması (m.8); ücretli izinlerden, resmi tatil haklarından, ücretli hastalık izninden yararlanabilmesinin (m.24) sağlanması gerekmektedir.
Avrupa Birliği üyeleri dahil bazı ülkelerde, ev eksenli çalışanlar için özel yasaların düzenlendiği (Almanya, İtalya, Japonya Hollanda, Portekiz, Arjantin, Norveç, Avusturya vb.) bazılarında, sınırlı düzenlemelerin bulunduğu (Fransa, İspanya, Çek, Bolivya, Şili, Ekvator, Meksika vb.). bazılarında ise, evde çalışma için geçerli hükümlere farklı ölçülerde yer verilmiş ancak çalışma süresi, yıllık ücretli izin gibi hususların evde çalışanlara uygulanmayacağı açık olarak belirlenmiştir (Danimarka, Malta ve İsveç ).
Rusya' da herhangi bir evde çalışma yaptırabilmesi için işverene özel bir lisans alma zorunluluğu getirilmiştir. Almanya, Avusturya, İsveç gibi ülkelerde ise, eve iş verecek işverenin kendisini ilgili makama bildirmesi ayrıca evde çalışanlarla ilgili olarak kayıt tutması ve bunları belirli aralıklarla ilgili makama rapor etmeleri istenmektedir.
Arjantin'de asgari ücret ödenmediği takdirde, Dominik Cumhuriyeti'nde gizlice evde çalışma yapıldığında, Almanya'da iş güvenliği konusunda evde çalışan bilgilendirilmediğinde, Japonya'da iş sağlığı ve güvenliği önlemleri ihlal edildiğinde işverene hapis cezası öngörülmüştür .*
Uluslararası Çalışma Örgütü üyesi ve Avrupa Birliği aday ülkesi olarak Türkiye'nin söz konusu uluslararası çalışma sözleşmesinin gereklerini yerine getirme yükümlülüğü ile karşı karşıya bulunduğu açıktır.
Artık, acımasız küresel rekabetin yarattığı düşük maliyet endişesiyle çalışma standartlarının tümüyle altında kalan koşullarda çalıştırılan ev eksenli çalışanların, kayıtdışılığın da gerisine giden bu durumlarının görülmesi ve uygun ülke politikasının belirlenmesi zamanı çoktan gelmiştir. (DK/EÜ)
Doğan Keskin, emekli iş başmüfettişi, sosyal çalışmacı. Keskin'in yazısı 9 Kasım'da Radikal'de yayınlandı. -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
* Kadriye Bakırcı- Dünyada Evde Çalışmada Hukuksal Koruma Sistemleri ve Mevzuatı- İktisat Dergisi- Sayı: 430 Ekim 2002 sf.65