1 Kasım seçimleri için Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlara inecek, açılışlar yapacakmış. İnmese şaşardım. Çünkü 1 Kasım yineleme seçiminin sorumlusu, 7 Haziran seçim sonuçlarını sindiremeyen Erdoğan’dır.
7 Haziran seçimleri, AKP’nin tek başına iktidar olmasına imkân vermedi. Saray oligarşisi, 7 Haziran’da AKP’nin tek başına iktidar olma imkânsızlığını, yeni bir seçimle imkânlı hale getirmenin kararını belki de bir B planı olarak 7 Haziran’dan önce vermişti. Çünkü seçimlerin yinelenmesine dair tavırlar, tıkır tıkır uygulamaya konuldu. Öyle ki, CHP ile yapılan koalisyon görüşmeleri bile daha baştan itibaren bir sonuç almak üzerine değil, tersine sonuçsuz bırakılması üzerine devam etmiş.
Nice aldatmaların şahidiyiz!
Tarih sayfaları, iktidar ve yalanın birlikte arzı endamıyla doludur.
Milli irade, milli irade diye bağırıp duran Erdoğan’ın geldiği nokta, 7 Haziran seçim sonuçlarını tanımamak oldu: Ah bu HDP! Seçim öncesi birçok provokasyona rağmen bir türlü kündeye getirilemedi. Ah o boynu baraj altında kalasıca HDP!
Ve HDP, Saray’ın asabiyetini öyle bozdu ki, yüzler morardı, kalemler hançerleşti, diller azdı…
Sonra ortalık kan revan…
Bütün bu olanları AKP yetkilileri değil ki, partinin kurultayında da görüldüğü üzere Saray belirliyor. Tekrar parti başkanı seçilen Davutoğlu, aslını taklide kalkan bir kopya bile olamıyor, olamaz da! O mimikler, o ses, o kükreyişteki eğretilik, akademisyen ağzının sokağı kucaklaması çırpınışlarındaki indirgemecilik ve lümpenlik, kitleleri coşturmak için bir yığın anakronik tarihi ajitasyonlar vs. vs.
Saray oligarşisinin başı Erdoğan, AKP’nin cismaniliğinde seçimin asli tarafıdır!
Bu durumda Erdoğan meydanlara inmeyecek de kim inecek?
Cumhurbaşkanının seçim öncesi meydanlara inmesi anayasa mı aykırı?
Sahi bizim yamalı bohça bir anayasamız vardı. Erdoğan ve AKP bunu bile takmıyor. Ya yargı? Sesi çıkmıyor! Demek onun da çanına siyasetin otu tıkanmış!
Erdoğan seçim meydanlarına inecekmiş!
Bize bizden fayda var!
İneceği varsa göreceği de var demek, biz seçmenlere düşüyor.
Çıkmak için indiği meydanlardan onu çıkarmamak, bizim boynumuzun borcudur!
Seçim sonuçları aynı çıkarsa…
Önemli bir soru; 1 Kasım seçim sonucu 7 Haziran seçim sonucuna benzer şekilde çıkarsa ne olacak? 7 Haziran’ı sindiremeyen Saray oligarşisi, 1 Kasım’ın sonuçlarını kabul edecek mi?
Bugüne dek yapılan seçim anket çalışmaları, partilerin oy oranlarının nitelik bir değişiklik doğurmayacağı sonucunu gösteriyor. AKP yine tek başına iktidar olacak sayıya ulaşamayacak. HDP, bırakın baraj altında kalmayı, en azından mevcut oy oranını koruyacak. Genel olarak seçim anketleri partilerin milletvekili sayılarında üçer beşer adetlik eksi veya artı yönünde değişimlerin olabileceğini gösteriyor.
Böyle olacaksa, yani seçim sonuçları aynı çıkacaksa, Saray oligarşisi bu ülkeyi ne diye tekrarlanan bir seçime götürsün ki? Yukarıdaki sorunun temeli işte bu sorudur. Bu sorunun cevabı, sonuçların aynı çıkmamasını sağlamaktır! Yani AKP, tek başına iktidar yapılmalıdır!
AKP’nin tek başına hükümet kurması ise kesinlikle HDP’nin durumuna bağlıdır. Bunun için: 1) HDP baraj altında bırakılmalıdır. 2) HDP’nin seçimlere girmemesi sağlanmalıdır, girerse de partinin önde gelen isimleri tırpanlanarak, parti güçsüzleştirilmelidir; (Hatırlanacağı üzere Saray çevreleri tarafından parti yöneticilerine dava açılması dillendirilmişti). 3) HDP’nin yüksek oy aldığı bölgelerde olağanüstü durumlar yaratarak seçimlere katılım alabildiğine düşürülmelidir veya bu bölgelerin seçim dışı bırakılmasının yolları bulunmalıdır. 4) HDP hem terörize edilmeli hem de terörle özdeşleştirilerek siyasetten ve seçimlerden olabildiğince tecrit edilerek daha az oy alması sağlanmalıdır.
Bütün bu şıklar, HDP seçmeninin korkutulmasına; kitlelerin gözünde HDP’nin terörist gösterilmesine; istikrar için tek parti hükümetinin olması gerektiği propagandasının tutması için istikrarsızlık yaratılarak seçmenlerde oluşturulacak yılgınlığın AKP’ye kanalize edilmesine veya bu yılgınlığın tümü AKP’ye kanalize olmasa bile, seçmenlerin önemli bir kesiminin sandığa gitmemesi sağlanarak seçime katılım oranın düşürülmesine bağlıdır.
Eğer bu yollar tutmayacaksa Saray’ın son seçeneği, seçimleri yaptırmamak, daha ileri bir tarihe erteleyerek mevcut hükümetin görünüşü altında Saray merkezli iktidarın devamı olacaktır.
AKP’nin tek başına iktidarını sağlamak için seçimlerin yinelenmesi gerçekliği, seçimlere dair yürüttüğüm bu tahminlerin nesnel temelini oluşturmakta.
Kanlı ortamın ve acıların yaşandığı şu günlerin siyasi dehlizlerine tıkılmış toplum olarak bizler daha ekonomideki kayıpların farkında değiliz! Dövizdeki artış ve ekonomik göstergeler yakın bir zamanda toplumun kaymak tabakası hariç, geri kalan çoğunluğunun öyle bir canını yakacak ki…
Saray’ın ve AKP’nin iktidarda kalmak için bu gözü dönmüşlüğünün sebepleri neler olabilir?
Nedir bu şiddet, bu celal?
Bunlar iktidarı bırakmayacak ve onu bir hayat memat meselesi görecek kadar ne ‘günahlar’ işlediler acaba?
Toplumun, ülkenin, doğanın ciğerini söküyorlar! Bunların bir kısmı (17-25 Aralık, IŞİD ve silahlar, Suriye politikası, imar oyunları, maden ruhsatları vs.) biliniyor; belki de bunlar buzdağının görünen kısımları! Öyle ya, bu kadar korkunun altında bir şeyler var ki, iktidar hırsları sınır tanımıyor.
Toplumu iyi günler beklemiyor!
Dünün vesayetçileriyle uzlaşmanın güveni içerisinde faşizme yelken açmış Saray oligarşisi, tek adam yönetimi altında bu ülkede faşist bir düzen kurmayı hedeflemiş durumda. Nasıl olsa faşistlik veya diktatörlük, dünün vesayetçilerinin yabancısı değil.
Biline ki, bütün bunlara neden olan yeni vesayetçi Saray ve AKP’yi de iyi günler beklemiyor, beklememeli!
Kaosun mimarına geçit yok!
Bu yalnızca 1 Kasım seçiminin değil, demokrasinin bugünkü durumu için de temel bir söylemdir. (HŞ/HK)