Fotoğraf: AA
Engelliler ve aileleri Türkiye'nin en yoksul bırakılmış hanelerinde yaşamak zorunda bırakılıyor. Türkiye'de sayısı 10 milyondan fazla olan engelli yurttaşların sadece 200 bini kendi işinde ve bir gelire sahip. İstihdamda olanların da büyük bir çoğunluğu asgari ücretli veya en düşük memur ücreti kadar ücret alabiliyor.
Büyük azınlık!
200 bin engelli dışında 50 bin engelli atanmak amacıyla E-KPSS sınavında 2022 yılında tercih yapmış sadece 2 bin 556 kişi atandı. Yani Türkiye'de engellilerin yüzde 80'e yakını işgücü dışındadır diyebiliriz. Peki, bir işi ve yeterli geliri olmayan bu "büyük azınlık" hangi yaşam koşullarına sahip? Engelliler için sunulan yardım ve ödenekler "insan onuruna yakışır bir yaşam" (decent life) imkânı sunuyor mu?
2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun ilgili maddesinde, 'Bakıma ihtiyacı olan engellinin evde bakımına destek için (10.000) gösterge rakamı ile memur aylık katsayısının çarpımı sonucu bulunacak tutar kadar aylık sosyal yardım yapılır' hükmü yer alıyor. 2023 yılı için 4 bin 336 TL olan bu "sosyal yardımın" verilmesinin şartları ise aynı kanunda şu şekilde belirlenmiş:
Her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgarî ücretin aylık net tutarının 2/3'ünden daha az olan bakıma ihtiyacı olan engellilere, resmî veya özel bakım merkezlerinde bakım hizmeti ya da sosyal yardım yapılmak suretiyle evde bakımına destek verilmesi sağlanır. Hanede birden fazla bakıma ihtiyacı olan engelli bulunması hâlinde, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarının hesaplanmasında birinci bakıma ihtiyacı olan engelliden sonraki her bakıma ihtiyacı olan engelli iki kişi sayılır.
560 bin engelli mutlak açlık kriterini taşıyor
Türkiye'de bu "mutlak açlık ve yoksulluk kriterini taşıyan" 560 bin engelli olduğunu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının son açıkladığı Eylül 2022 verisinden biliyoruz. Öncelikle buradaki hesaplamada engelli yurttaşın kendisinin değil, hanesinin esas alınması birçok hak ihlaline yol açıyor. Esas olan engelli bireyin kendi durumu ve talebi olmalıdır. Olması gereken, her engelli birey için verilen ödeneklerin en az asgari ücret kadar olmasıdır. Açlık sınırının altında kalmış asgari ücretin ne kadar yeterli olabileceği ayrıca tartışılmalı. Ancak hem evde bakım ödeneğinin hem de engellilere verilen ödeneklerin asgari ücret altında kalmaması gerekli.
Bu genel değerlendirmeden sonra başlıktaki soruya dair veriye tablo olarak göz atalım:
Engellilerin evde bakım ödeneği için ödenen sosyal yardımın asgari ücrete oranı 2019-2020 yıllarında yüzde 64-65 bandında iken 2021 yılında bu oran yüzde 61'e, 2022'de yüzde 58'e ve bu yılın ilk döneminde yüzde 51'e düştü. Evde bakım gibi "erdemli bir kamu hizmetini" bu kadar kayıt dışı ve "ucuz" gördüren başka bir "sosyal devlet" var mıdır? Evde bakım ödeneği alan "bakıcılar" için mesai mevhumu olmadan verilen, sigortasız geçen, emekliliği olmayan bir ömrün karşılığı asgari ücretin yarısına kadar düştü.
Ev kirasını bile karşılamıyor
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Eylül 2022 için açıkladığı "Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteninde" engellilere verilen diğer sosyal yardım ödeneklerinin 2022 yılı verileri kamuoyuna henüz açıklanmadı. Evde bakım ödeneği de dahil engellilere ve ailelerine verilen tüm ödenekler resmi enflasyon karşısında reel olarak eridi. 2023 yılında "evde bakım ödeneği" olarak verilen ödeneğin birçok şehirde ev kirasını bile karşılayamadığı biliniyor.
Engellilere iş ve gelir imkânı sunmayan, engelliler için erişilebilir kentlerin inşasını sürekli erteleyen, eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetlerine erişimlerini kısıtlayan sağlamcı ideoloji, uygulama ve kurumsal yapıların engelliler için ideal mekân olarak sunduğu yer "evdir". Bu öjenik ve ayrımcı yaklaşımın temel fikri "engelli evinde ölene kadar kalmalı" şeklindedir. Evde bakım ödeneği olarak verilen miktar ise şimdilik 230 dolar (yaklaşık 4 bin 300 lira). Bu ödenekle yaşamayı başarmak incelenmesi gereken bir durum.
Bakan-bakılan hiyerarşisi
Engellilerin "ev hapsine son vermek" için; evde bakım ödeneğinden başlayarak verilen ödeneklerin en az asgari ücret düzeyine çekilmesi, engelli bireyin kendi özgün koşullarının kriter olarak esas alınması, evde bakım yapan kişilerin sigorta ve emeklilik şartlarının düzenlenmesi acil bir şekilde sağlanmalı. Mevcut haliyle verilen ödeneğin "evde bakılana ve bakana" bir bakım sunma koşulu içermediği bilinmelidir.
Sonuç olarak bu yazı da dahil bakan-bakılan hiyerarşisinin kullanıldığı her söylemin, hem bakanı hem bakılanı bağımsızlaştırmayan bir söylem ve uygulamayı yeniden inşa ettiği bilinmelidir. Bakım hizmetleri adı altında verilen hizmetlerin temel yurttaşlık hakları kapsamında, konusunda eğitimli ve profesyonel kamu emekçileri eliyle sunulması gerekli. Bakım alanını rant ve ticaret alanı gibi görmek başka sorunlara yol açacaktır.
Son söz olarak, "Evde bakım ödeneği" adı altında verilen ödenekler sistematik bir şekilde azalıyor ve temel ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalıyor.
(SO/AÖ)