Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu’nun 20. Genel Kurulu’nda açıklamalar yaptı.
Zor dönemlerin zor kararlar vermeyi gerektirdiğini, kamuda tasarruf dönemine geçildiğini, israf değil, üretim ve verim ekonomisine geçileceğini, kamudaki araçlara sınırlama getirileceğini, bakanlıkların, kurumların kiracılıklarının biteceğini, ihalesi yapılmış ancak işe başlanmamış projelerin askıya alınacağını, ihracat ve ithalatla uğraşmayanın dövizle yolunun kesişmeyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı “Helali haramı ayırt etmeyen iflah olmaz. Ahilik yaşasa fırsatçılık yapanları palaya vururlardı. Yüzde 50 kârla ancak esrar eroin tüccarlarının kazancı olabileceğini” de sözlerine ekledi.
Konuşmanın yapıldığı gün Resmi Gazetede 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı yayımlandı. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar’a göre “Bakanlıkça belirlenen haller dışında” döviz cinsinden veya dövize endeksli sözleşme yapılamayacak, yapılanlar da 30 gün içinde yeniden belirlenecek.
İki gelişme üzerine yazılan haberlerin bir kısmında “şehir hastaneleri, Kanal İstanbul gibi projelerin durumu belirsiz” tespiti yapılmışsa da bunun bir umudu işaret ettiği anlaşılıyor.
Burada bir belirsizlik yok. Cumhurbaşkanı kamu ihalelerinde bitmeye yakın olanların hizmete alınacağını, başlamamış olanların askıya alınacağını söyledikten sonra açıkça “Yabancı yatırımları, kamu özel işbirliği projelerini tüm gücümüzle teşvik edeceğiz, her türlü tedbiri alacağız” demiş. Yani kamudan hak edişle, ödenekle yapılan ihaleler askıya alınacak. Yatırımı kredi bularak yapan şirketlerin işlerinde aksama olmayacak. Üstelik bu yatırımların diğerlerine göre katbekat pahalıya geldiği, bu projelerin tamamında kullanıcıların ödediği bedellerin de devletin geri ödemelerinin de döviz kuru ve enflasyon garantili olduğu da açıkken tercih bu yönde kullanılacak. Karar’daki “Bakanlıkça belirlenen haller dışının” ne olduğu da Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından henüz açıklanmadı.
O zaman, “dövizli sözleşmeler bitti” derken kast edilen nedir? Türkiye’de döviz kurundaki yükselişin finans kesiminin manipülasyonu olduğu tespiti yapılınca salondan alkışlar yükseldi, dövizli kiraların yasaklanmasıyla yüzler güldü.
Kamu özel işbirliği bir finansman yöntemidir. Finansman tabanlı bu projelerde işin asıl sahibi projeye borç verenlerdir. Bir ülkede belirsizlik arttıkça borç veren daha çok kazanır, çünkü krediyi daha pahalıya satar, daha çok garanti ister ve tabii istedikleri de harfiyen olur.
Yapılan açıklamalar, alınan kararlar bize ne anlatıyor? Kamuyla “küçük” bağlar kurmuş olanlar kaybedecek, çünkü “büyük” bağlar kuranlara kaynak aktarmak için tasarruf yapılacak. Bu arada AVM sahipleri, kentsel dönüşümden zenginlemiş yeni mülk sahipleri bugüne kadar edindikleriyle yetinecek, çünkü epeyce kazandılar.
Ama mesela “ithalatla, ihracatla işi olmayanların dövizle yolunun kesişmeyeceği” Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın dövizli kiracılığı bitecek mi? Sağlık Bakanlığı’nın kiracı olduğu, hizmet satın aldığı dövize endeksli sözleşmeler Türk Lirasına çevrilecek mi? Şehir hastanelerini yapan şirketlerin kiracısı olan esnafın sözleşmeleri güncellenecek mi? Hayır.
Aynı konuşmada “Türkiye’nin bugün de tercihi serbest piyasa ekonomisinden yanadır, aksine tevessül etmeyiz” vurgusu üç kere yapılmışsa, finansmanla zenginleşenlerin canlarının asla sıkılmayacağı bir ülkede yaşadığımız en yetkili/tek yetkili ağız tarafından teyit edilmiştir. (ÖE/HK)