"Bilim, sorgulayan aklın ışığıdır; inanç ise anlam arayışının rehberi. İkisini karıştırmak, ne bilimi yüceltir ne de inancı derinleştirir."
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, 10 gün önce Zonguldak Ereğli’de bir Kuran kursu açılış töreninde, "Hadis ne kadar dini ilimse, matematik de o kadar dini ilimdir" dedi. Erbaş’ın bu ifadesi, bilgi kavramlarının iç içe geçtiği, fakat epistemolojik olarak tartışmalı bir yaklaşımı yansıtıyor. Bu ifadeyi eleştirel olarak değerlendirmek için öncelikle "ilim" ve "dinî ilim" kavramlarının sınırlarını belirlemek, ardından matematiğin bu bağlamda nasıl konumlandırıldığını analiz etmek gerekir.
Dinî ilimler, genellikle bir dinin kutsal metinleri, inanç esasları, ibadet kuralları ve teolojik yorumlarıyla ilgilenen disiplinler olarak tanımlanır. Hadis ilmi, İslam'da Hz. Muhammed’in sözleri, fiilleri ve onaylarını inceleyen, rivayet zinciri ve metin eleştirisi gibi yöntemlerle doğruluk derecelerini belirlemeye çalışan bir alandır. Dolayısıyla dinî ilimler, dini referanslarla şekillenir ve doğrudan inanç temelli bir bilgi üretim sürecine dayanır.
Matematik, mantık kurallarına ve akıl yürütmeye dayalı evrensel bir bilimdir. Sayılar, yapılar, uzay ve değişim gibi kavramlarla ilgilenir ve kesinlik ilkesine dayanır. Matematik, gözlem ve deneyle doğrulanabilir bilimlerden farklı olarak soyut kavramsallaştırmalar üzerine kurulu olsa da, teorem ve ispat yoluyla kesin bilgi üretir. Matematiksel doğrular, kültürel ve inançsal farklılıklardan bağımsızdır; 2+2’nin 4 etmesi, herhangi bir inanca bağlı olmaksızın her bağlamda doğrudur.
Erbaş’ın sözlerinden anlaşılan, matematiğin de "dinî ilim" olarak değerlendirilebileceğidir. Ancak bu iddia birkaç açıdan sorunludur:
Dinî ilimler vahiy, kutsal metinler ve dini otoritelerce belirlenen anlam çerçeveleri içinde bilgi üretirken, matematik gözlem, mantık ve akıl yürütme ile ilerler. Matematiğin dayandığı aksiyomlar, herhangi bir dini referansa ihtiyaç duymadan işlevseldir.
Matematik, tüm toplumlar ve inanç sistemleri tarafından benimsenebilen, evrensel doğrulara sahip bir bilimdir. Oysa dinî ilimler, belirli bir inanç sisteminin içinden üretilen bilgilerdir ve başka inanç sistemleri tarafından zorunlu olarak kabul edilmezler.
Matematik, çeşitli bilim dallarının temel taşı olduğu gibi, mühendislikten ekonomiye kadar geniş bir uygulama alanına sahiptir. Dinî ilimler ise ibadet, ahlak ve teolojiyle sınırlıdır. Matematiğin tarih boyunca dinî çalışmalar içinde kullanılmış olması (örneğin, İslam'da kıble yönü hesaplamaları) onu dinî bir ilim yapmaz; aynı şekilde astronominin takvim hesaplamalarında kullanılması da onu "dinî bir bilim" yapmaz.
Bu tür söylemler, dinin bilimsel alanları kapsayan bir bilgi kaynağı olduğu fikrini pekiştirme amacı taşıyor olabilir. Bu, İslam bilim tarihindeki büyük matematikçilerin (Harezmî, Ömer Hayyam vb.) çalışmalarına gönderme yapmak ya da ilim anlayışını bütüncül bir yaklaşımla ele almak niyetiyle söylenmiş olabilir. Ancak bu tür genellemeler, bilimin metodolojisini ve dinin epistemolojik çerçevesini bulanıklaştırabilir.
Matematiği bir "dinî ilim" olarak tanımlamak, hem matematiğin evrenselliğine hem de dinî ilimlerin özgünlüğüne zarar veren bir yaklaşımdır. Bilgi türlerini net bir şekilde ayırmak, hem bilimsel düşüncenin gelişimi hem de dinî bilginin kendi içinde tutarlı kalması açısından önemlidir. Eğer her bilim dalı "dinî" olarak tanımlanırsa, bu tanım genişleyerek işlevsiz hale gelir ve bilgi üretiminde sınırlar muğlaklaşır. Bu yüzden, dini ilimlerle matematik gibi pozitif bilimlerin yöntemsel ayrımını korumak hem bilimsel doğruluk açısından hem de dinin kendi bütünlüğünü muhafaza etmesi açısından gereklidir.