CHP Tunceli'de son zamanlara kadar başta aşiret, akrabalık ilişkilerinin daha etkili olduğu ilçe ve köylerinde olmak üzere birinci parti konumundaydı. Ancak 2007 milletvekili, 2009 yerel seçimlerinden beri bu konumunu yitirmişti. 2007'de 1 milletvekili bile çıkaramayan CHP, 2009'da da Tunceli merkezde DTP, Bağımsız (DHF), AKP'nin ardında yüzde 15'le 4. parti durumuna gerilemişti.
Bu gerileme bir yanıyla, CHP'nin milliyetçi-devletçi çizgisinin şahlandığı bir siyasal sürecin ürünüydü. İslamcı-liberal kutupla devletçi-milliyetçi kutup arasındaki çatışma hiçbir şekilde Dersimliyi içine çekemezdi. Bu anlamda laik, sosyalist ve Kürt/Zaza kimliklerinin bir harmanlandığı bir ortam olan Dersim üçüncü kutup siyasetinin kendiliğinden en güçlü biçimde yaşandığı bölgedir. İşte son iki seçimdir DTP'nin kazandığı milletvekilliğinin arkasında Demokratik Güçbirliği'nin adayı olmasının, yine aynı çevrenin son belediye başkanlığını kazanmasında bir kısım sosyalist çevrenin desteğinin önemli rolü bulunmaktadır.
Dolayısıyla, son yıllarda CHP'den kopan oyların, başta DHF olmak üzere sosyalistlere, AKP'ye ve BDP'ye kaydığı görüldü. Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına gelmesi Tunceli'de bir rüzgar estirdi. Bu ilk bakışta kendine özgü bir hemşericiliğin bir sonucu.
"Dersimli her zaman Dersimlidir" psikolojisi
Yani, görece küçük bir yer olduğu, dağların ardında yalıtık bir dünya gibi bir yer olduğu ve 1930'lardan beri başından çok felaket geçtiği için kendilerini başka bir coğrafyadan olanların kolay kolay anlamayacağını düşünen Dersim'de hemşehriciliğin böyle bir etki yaratması normaldir. Hatta, kadın-erkek ilişkilerinde çağdaşlık, laiklik, solculuk, zengin ve ayrıksı bir kültürel mirasa sahip bulunma gibi özellikleriyle kendilerini bir tür seçilmiş halk gibi gördükleri bile söylenebilir.
Bu toprağın insanı, bu halkın çocuğu diyerek Kılıçdaroğlu için partisinden bağımsız olarak da bir sempati ve destek olduğu görülüyor. Yaşadıkları kanlı geçmişten sağ kalabilenlerin çocukları, torunları olarak, güçlü bir pragmatizm de var bu coğrafyada. Birçok muhbir, işbirlikçi çıkarmasının yanında 1950'lerden itibaren herkesin Türkçe'yi en iyi öğrenme, devlet kapısında iş bulma yarışına girmesi, her ne olursa olsun çocuğunu okutmaya çalışması de bu yüzdendir. Normal yaşam rutini içinde ailesi ve yakın akrabaları belki biraz da aşireti dışında kimseyi düşünemeyecek kadar kendi çıkarlarını düşünen Dersimli insan açısından bir nokta da var ki, çoğunlukla haksıza, zalime karşı mağdurun yanında yer alıyor. Ona kucak açıyor. Hem onu ihbar ediyor, hem de ona kaçması için yardım ediyor. 1937-1938 katliamının yarattığı travmanın insanlarda yol açtığı yaralı bir bilinç böylesi derin çelişkili bir varoluş yaratıyor. Herkes de birbirini bu anlamda da tanıdığı için "Bir Dersimli her zaman bir Dersimlidir" gibi bir algı var yani. Bu da hemşehriciliği, adamcılığı besliyor. Kılıçdaroğlu da bundan yararlanacakmış gibi gözüküyor.
Kılıçdaroğlu'nun 25 Ağustos günü Dersim'de yaklaşık 20 bin kişiye hitap etmesinde rol oynayan başka faktörler de var. Bunların başında, BDP'nin temsil ettiği çizgiye özellikle de mevcut BDP'li belediyenin iki yıllık icraatlarından ötürü yükselen tepkilerin önemli bir rolü var.
Haklı ya da haksız oluşundan bağımsız olarak BDP'nin kente tek bir kimliği, kültürü dayattığı, bunun da bu bölgenin çoğulluğu ve farklılığına aykırı olduğunu söylüyorlar. EMEP, ESP gibi bazı sosyalist çevrelerin desteğiyle seçilen BDP'li belediye yönetimine dönük artan popüler tepkinin kendisini ifade edeceği yerlerden biri de Kılıçdaroğlu'nun seçilmesiyle birlikte CHP oldu.
Ancak Kılıçdaroğlu'nun miting performansı ve sözlerinin sonrasında şehrin (Palavra diye anılan) meydanında, çay ocaklarında, kafelerinde, meyhanelerinde çok da tatmin edici bulunduğu söylenemez.
Tayyip Erdoğan'ın "Dersimli olduğunu niye söylemiyorsun" sözlerine tatmin edici bir güçle yanıt verdiği, Kürt sorununda Baykal'ın söylediklerinin bir adım ötesine gittiği söylenemeyecek olan düşük profil konuşması nedeniyle, referandum mitinginin şu anda CHP'nin gücüne çok şey kattığını söylemek mümkün değildir. Ama yine de Tunceli'de Kılıçdaroğlu etkisi önümüzdeki referandumda ve 2011 seçimlerinde etkisini gösterecek diye düşünüyorum. (AED/TK)