Diyarbakırda futbol, asker ve polis için şu manaya geliyordu: Dağa çıkacağıma tribüne gideyim diyecek gençlerin tek uğraşı futbol olacak, sokakta yıllardır süren Kürt hareketi yerine futbol konuşulacak, hayat futbol topunun çapı kadar dönüp, birilerinin kalesinde gol olacaktı. İşte o andan itibaren tek hedef kalmıştı: Diyarbakırsporu birinci lige çıkarmak
Diyarbakır Birinci Ligde ama nasıl?
Elbette sportif etkinliklerin toplum hayatı içerisindeki önemini yere çalacak değilim. Ama futbolun aslında kendinden başka bir şeyleri ifade ettiğini anlatmak için karınca kararınca çalışan biriyim. Dahası Diyarbakırın, siyaset futbol ve devlet spor ekseninde düşünüldüğünde üniversitelerde ders olarak okutulabilecek bir vaka olduğu kanaatindeyim. İşte tam da bu yüzden bu mevzuya dair dedikodu ve tanıklıklara ayrı bir önem veriyorum.
Devlet Diyarbakırı Türkiye Birinci Futbol Ligine çıkarmayı en önemli amaçlarından biri kılınca yıllarca süren savaşın izlerini sahte zafer sarhoşlukları ile örtmek için seferberlik ilan edildi. 2000-2001 sezonuydu. Diyarbakır ikinci ligde ilerliyordu. Ancak güçlü rakipleri vardı. Bunlar içerisinde en dişli olanı ise Konyaspordu.
Gaffar Okkan ve Diyarbakırspor
Aynı yıl Diyarbakır hiç alışık olmadığı cinsten bir devlet görevlisi ile tanıştı: Daha sonra bir suikast sonucu öldürülen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan. Abdullah Öcalanın yakalanması ve PKKnın dağda mevzi kaybetmesinin ardından Okkanın ilgilenmesi gereken iki konu vardı: Biri Hizbullah meselesi, diğeri ise futboldu. Okkan, kısa sürede halkın kendisini çok sevmesini sağladı. Gerçekten sıcak kanlı bir adamdı. Kahvelerde oturuyor, halkla sohbet ediyor, polis ve halk arasındaki sınırı ortadan kaldırmanın yollarını arıyordu. Rütbeli - rütbesiz polis memurlarının tepkisini çekmesine karşın, hayata farklı bir resmi bakış getirmekte ısrarcıydı. Kendisini göstereceği en iyi yer de elbette stadyum oldu.
Okkan hemen her maçta stadın çıkış tünelinde kruvaze takım elbisesiyle dikiliyor, Diyarbakırsporlu futbolcular sahaya çıkarken sırtlarını sıvazlıyordu. Onlar ısınırken Okkan da atletizm pistinde bir tam tur atıp, taraftarla içli dışlı oluyor, hatırlarını soruyor, tribünler de Okkan için güzel tezahüratlar yapıyordu. İlk kez bir devlet görevlisi Kürt halkıyla bu denli içli dışlıydı. İlk kez bir polis, Diyarbakırın sportif başarısı için çaba sarf ediyordu. İlk kez bir Emniyet Müdürü takımın transfer politikasına bile doğrudan müdahale ediyor, takımın fahri başkanı oluyordu. İlk kez Diyarbakırsporun sportif başarısı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu kadar işine yarayacaktı.
Başarı için her şey mübah...
İlkler böyle devam etti. Dedikodu o ki ilk kez, takımın Birinci Lig yolundaki en güçlü rakibi Konyaspor kente konuk olduğunda, soyunma odasından çıkış tünelinin ağzına kadar çevik kuvvet ekipleri iki taraflı diziliyor, Yeşil Beyazlı futbolcuların dizlerine postalların ucuyla vuruyordu. İlk kez, daha Konyasporlu futbolcular futbol oynamak için sahaya çıkmadan sakatlanıyor, maç yapamaz hale getiriliyordu. Ancak bunun bir de rövanşı vardı. Diyarbakırspor Konyaya gittiğinde bu kez Konyalı taraftarlar Diyarbakır aleyhine bağırmaya, sahaya müdahale etmeye başlamışlardı. O sloganı Konyalı taraftar da avazı çıktığı kadar bağırmıştı : Kahrolsun PKK.
Husumetin temelinde devlet var
İki maç da büyük olaylara sahne oldu. Hatta birincisinde olayların sebebi dosdoğruca Knyaspor ile Diyarbakırspor arasındaki husumetin temelleri işte o zaman atıldı. Önceki hafta Diyarbakırda oynanan maçta yaşananlar, çıkan olaylar o yüzden işin iç yüzünü bilenleri pek de şaşırtmadı.
Devlet uzun bir zamandır Diyarbakırın ligde kalmasına özel bir önem gösteriyor. Bunun sebeplerini daha fazla anlatmaya lüzum yok herhalde. Daha önce bianette yazdığım Demokrasi Yok Futbol Verelim başlıklı yazıda zaten bu konuya uzun uzun değinmiş, geçen yıl yine ligin son haftalarında Kırmızı - Yeşilli takımın ligde kalabilmesi için devlet adına kimlerin devreye girdiğini detaylarıyla anlatmıştım. Aslında Diyarbakır- Konya takımları arasındaki kavganın, taraftarların saldırganlığının sebebi sır değil.
Bir çarpıcı iddia daha
Yazıyı bir anekdot ile bitirerek, derin futbolun malzemesi haline getirilen Diyarbakırspora devletin ilgi ve merakının ne boyutlara geldiğine dikkat çekmek istiyorum. Yıl 2001 Diyarbakırsporun birinci lige yükselmesi için Konya engeli aşılmış, son aşamaya gelinmiş. Rakip yine güçlü:İzmirin köklü kulübü Altay Diyarbakır deplasmanında. Maç öncesi Futbol Federasyonu maçın yayınlanmayacağını, haber amaçlı hiçbir kameranın stada alınmayacağını duyuruyor. Medya şaşkın. Kameraların giremediği stadda, dedikodular daha büyük bir hızla yayılıyor. Buna göre, Altayın soyunma odasının penceresine çalışan bir vidanjörün egzost borusu dayanıyor. Altaylı futbolcular formalarını giyerken içeriye karbonmonoksit gazı doluyor. Takım soyunma odasından kaçar adımlarla çıkarken, eğer Diyarbakırspora yenilmezse başına gelecekleri anlıyor. Bütün bunları da o dönem Altayın teknik direktörü olan, ünlü spor yorumcularımızdan biri anlatıyor.
Diyarbakırspor, devletin bekası için derin futbola işte böyle malzeme ediliyor. (BD/EK)