Hekimlik uygulamasında kişinin/hastanın öyküsü (sorgusu/anamnez) ve fizik muayene (inspeksiyon/gözlem, palpasyon/dokunma, perküsyon/vurmak suretiyle duyulan sesin değerlendirilmesi, oskültasyon/dinleme) çok önemlidir. Giderek hekimlerin daha az önem verdiğinden, “dayatılan koşullar nedeniyle” vermek zorunda kaldıklarından bahsedilse de muayene bütününün bir parçasında kullanılan bir alet hekim imajında yerini almıştır: stetoskop.
Stetoskop, yani yunanca göğüs ve bakmak sözcüklerinin birleşiminden adını alan ve son yüz, yüz elli yıldır neredeyse hekimlerin vazgeçilmez bir “aksesuarı” olarak bilinen “dinleme aleti”.
Kimilerine göre tıp tarihinin en büyük icadı olarak da adlandırılan ve hekimle özdeşleştirilen stetoskopun tarihi 1800’lü yılların başına uzanıyor. Modern oskültasyonun yani hasta muayenesinin bir parçası olan (tıbbi) dinlemede kullanılan stetoskopun buluşçusu Laennec olarak bilinir.
Laennec 1816’da Louvre Sarayı’nın bahçesinin yanından geçerken bahçede yığınlar halinde bulunan ağaç çubuklardan uzunca bir tanesinin bir başında duran bir çocuğun ağaca vurarak bir takım işaretler verdiğini, diğer uçta bulunan başka bir çocuğun da kulağını çubuğa dayamak suretiyle verilen işaretleri dinlediğini görmüştür. Bundan esinlenerek kulağını dayayarak işitmesine engel olacak kadar şişman bir hastayı muayene etmek için boru şekline koyduğu bir mukavva kağıdı ile hastanın kalp/göğsünü dinlediği hemen her kaynakta yazılıdır. Daha sonra, 1818’de yazdığı kitabında stetoskopu 30 cm uzunluğunda, 3 cm çapında ve ortasında 5 mm’lik bir kanal bulunan, bir ucu huni şeklinde genişçe, ağaçtan mamul, ikiye bölünebilen bir silindir şeklinde tarif etmiştir. Böylece insan vücudunun sıklıkla göğüs bölgesini dinlemek için kulağın deriye yapıştırılarak yapılan muayenesine göre bu aletin üstünlüğü görülmüş, yıllar içerisinde geliştirilmiştir. Ve sonunda stetoskop hekimin “mütemmim cüzü” olmuş, Ekşisözlük’te “Hastaneye 15 dakika mesafedeki lokantada bile beyaz önlük ve boynunda stetoskopla oturmanın” manası üzerine yazışmalara vesile olmuştur!
Bu yazının başlığından ve girişten içeriğinin stetoskop üzerine olacağı beklenebilir, ama değil! Stetoskop dahil teknolojik gelişmelerin hızıyla paralel olarak hekimlikteki değişim sürecini tartışma gündemimize daha fazla getirmek. Çünkü bulunuşundan bu güne iki yüzyıl geçmiş ve son yüzyıldır da hekimlerin boyunlarında ya da önlük ceplerinde taşınan görüntüsüyle yerleşik bir imajın çok ötesinde/farklı bir hekimlik uygulamasının eşiğindeyiz.
Tıbbın/hekimliğin hem bilimsel hem sanatsal bir uygulama olduğu klasik görüşü “araştırmalar, biyotıp, bilgi teknolojileri, sağlık verileri, kablosuz ve mobil teknolojilerin etkilerinin bir araya gelmesinin tıbbı sanat olmaktan çıkarıp veriye dayanan bir bilime dönüştürdüğü” öngörüleriyle zorlanıyor.
O halde pek de uzun olmayan bir zaman içerisinde “tıbbın sanat olmaktan çıkıp veriye dayanan bir bilime dönüşmesi”nin sağlık ortamına, topluma/bireylere, sağlık emek gücüne ve özel olarak da bir meslek olarak hekimliğe/hekimlere etkisi ne olabilir?
Çok kısaltarak bir iki bilgi aktarımı fikir verebilir:
Tıp Öğrencisi Robot Xiaoyi,
Robot nöbetçi hekim RP-7,
Cerrah Robot Da Vinci,
Smart Tissue Autonomous Robot (STAR),
Robot Hastabakıcı Ri-man,
Hemşire HOSPİ,
Robot Fizyoterapist “Arm Rehabilitation”
…
sağlık emek gücüne “rakip” olarak ilk başta sayılabilecek birkaç somut örnek.
Örneklerden anlaşılacağı gibi hekim (tıp öğrencisi, nöbetçi hekim vb), hemşire, hastabakıcı, fizyoterapist.
Elbette hemen akla “ne kadar” rakip olabilecekleri gelebilir. Onu da tıp öğrencisi Robot Xiaoyi ve Robot STAR ile somutlayalım:
“Çin’de 2017 ulusal hekimlik sınavına katılan ‘küçük doktor’ Robot Xiaoyi, 600 üzerinden 416 not alarak sınav birincisi oldu. 53 medikal kitap, 1 milyon görüntü, 2 milyon sağlık dosyası, 400 bin sağlık raporu bilgisine sahip olan Robot Xiaoyi 10 saatlik sınavı 1 saatte bitirdi. (…) 2016 yılında yapılan bir çalışma yapay zekaya sahip lojisyel-robotun insan hekimlere göre yüzde 42 oranında daha doğru tanı ve tedavi yaptığını ortaya koydu. Ayrıca, hekim tanıya ulaşmak için 500 dolar harcarken bu rakam lojisyelde-robotta 200 $’a düşüyor. (…) Robot STAR bir insanın müdahalesi olmaksızın, domuzda ince barsak rezeksiyonu yapmakta… yapay zeka sayesinde de hata payını azaltarak operasyonun başarı şansını arttırıyor… İyi bir cerrahın maksimum 19 sütür atabildiği yere başarılı bir şekilde 20 sütur atmaktadır… Robot beklenmedik doku hareketlerini algılayabilmekte ve gerçek zamanlı tepki verebilmekte, operasyon hareketlerini ve eylemlerini, algıladığı değişikliklere göre otonom olarak yeniden düzenleyebilmektedir… Operasyonda dikkat dağınıklığı, yorgunluk, stres veya belirsizlik göstermemektedir.”
Tahmin edileceği gibi meselenin boyutları sadece sağlık emek gücü ile sınırlı değil, bir bütün olarak sağlık alanında hizmetin örgütlenmesinden sunumuna, sunum mekanlarına, tıbbi verilerin toplanma araçlarından “yönetilmesine”, “sektörün bileşenlerinin” (sigorta, ilaç şirketleri vd) rollerine uzanan bir yelpazede değerlendirmek gerekiyor.
Yukarıdaki aktarımlardan sağlıkla sınırlı bir dönüşümden bahsettiğimiz düşünülebilir. Bir parantez açıp meselenin boyutlarının sağlıkla sınırlı olmadığını hatırlatalım.
“Endüstri 4.0 / 4. Sanayi Devrimi, nesnelerin interneti (IoT), yapay zeka, 3D yazıcılar, tüketim ilişkilerinde nöropazarlama ve robotik ile hayatın her alanı geri dönülmez biçimde değişmeye aday. (…) Nesnelerin interneti hemen her şeye insan ve aletlere küçük sensörler ilave ederek şeylerin birbiri ile ilişkisini sağlayacak, böylece makinalar hiçbir zaman kaybı olmaksızın birbirleriyle irtibat içinde olacak… bu aynı zamanda bugüne kadar bu ilişkiyi kuran insan işgücünün devreden çıkması… İnsanın insana ve çevresine hızla yabancılaşması, insanın dijital bir dünya içine hapsedilmesi, yüksek seviyelerdeki işsizlik, kapitalizmin artık artı-değere ihtiyaç duymayacağı, hatta insana da ihtiyaç duymayacağı” yazılıp çiziliyor, tartışılıyor.
Robotlaşma oranının dünya ortalamasının 70 civarında olduğu, Güney Kore’nin 530 ile başı çektiğini, Japonya, ABD, Almanya’nın izlediğini, 20-25 yıllık periyotlarla yenilenen makinelerin 5-8 yıllık periyotlara indiğini (…) Gelişkin yapay zeka yöntemleri sayesinde robotların da robot ürettiği bir dünyada, işsizler çalışan işçileri aşarsa; emeğin metalaşması imkansız olur. Metalaşan emeğin yok olması işçi sınıfının, dolayısıyla kapitalistlerin de yok olmasıdır.(…) (Kemal Ulusaler, 1.0’dan 4.0’a sınıf mücadelesi, kapitalizmin yeni evresi ve sosyalizm, sayı 19, Mart 2018, 75-83; Haziran’dan Geleceğe Redaksiyon)
“Kapitalizm intihar mı ediyor” gibi soruların da tartışıldığı sağlıkla sınırlı olmayan bu süreçte en fazla ve en hızlı değişimin sağlık alanında olması bekleniyor. Hal böyleyse konunun hemen herkesçe daha fazla gündem yapılması ve tartışılması gerekiyor, özellikle de hekimlerce!
“Hekimlik mesleğinin kendisinin varoluşsal bir kriz döneminden geçtiği bir zamanda ve yerde… tıp bilgisinin ve teknolojisinin geldiği nokta yanında… Tarihsel olarak son derece sağlam bir meslek etiği olan hekimlik bugün o meslek etiğinin oluştuğu bağlamdan çok farklı bir noktaya evrilmiştir. Bu konuda yapılan tartışmalar ve düşünmeler ise son derece yetersizdir. Başta meslek örgütleri, uzmanlık dernekleri ve öteki mesleki kuruluşlar olmak üzere tüm ilgililer bu konuya öncelik vermelidirler. Aksi halde hekimler, mümkün olmayan bir etiğe uygun davranmamanın vicdani yükü altında ezilmeye devam edecekler; toplumun, yerine getirilmesi artık hekim dışındaki pek çok faktöre bağlı olan bir sözü yerine getirmedikleri için gösterdiği haksız tepkiye maruz kalmayı sürdüreceklerdir.
Şehir hastanelerinden geleneksel, alternatif, tamamlayıcı sağlık uygulamalarına güncel pek çok tartışmayı bu zemin ve seyrini göz önüne alarak okumak yapabileceklerimiz hakkında daha donanımlı bir bakış olanağı sunabilir. Sağlık alanının örgütlerinin yoğunlaşması ve gündemleri arasında öncelik vermelerinde yarar var. (EB/HK)