Dün yaşananlar, cumhuriyetin cumhuriyetle çatışmasıdır. İktidardaki cumhuriyet, muhalefetin cumhuriyetine, o bildik cumhuriyet sopasıyla saldırmıştır! Ve dünkü yaşananlar, cumhuriyet rejiminin iktidarın kabına göre şekil alacağını göstermektedir. Çünkü cumhuriyet, salt cumhuriyet olarak kaldığı sürece, Erdoğan'ın da, Kılıçdaroğlu'nun da, Bahçeli'nin de, İranlı Ahmedinejadın'da, Suriyeli Esed'in de, Kenan Evren'in de, onun ölen sevgili kardeşi darbeci Ziya ül Hak'ın da ve aynı minvaldekilerin de cumhuriyetidir. Ancak böyle bir cumhuriyet, cumhurun cumhuriyeti değildir!
Dünkü olaylar, cumhuriyet üzerine tartışmayı bir kez daha gerekli kılmakta. Aslında bu konuda bir hayli kaynak da var. Örneğin bianet'te de yer aldığı üzere Prof. Bülent Tanör'den alıntılanan yazı, konu hakkında epeyi bilgi içeriyor.
Bu cumhuriyet yapısı, bırakın sorunları çözmeyi, sürekli sorun üretiyor. Çünkü bu cumhuriyet devletin cumhuriyetidir! 100 yıllık cumhuriyette, 100 yıllık sorunlar devam ediyor. İnsan hakları, özgürlükler ve adalet, sorunlarımızın temelini oluşturuyor. Bu alanlar dün de sorunluydu, bugün de sorunlu.
Sonuçta (genel geçer bir tespiti tekrar etmek zorundayım) cumhuriyeti demokratikleştirmek, demokratik bir cumhuriyet kurmak zorundayız.
Tarihin bir ironisi!
Dünkü cumhuriyet kutlamalarında, iktidar mücadelesinin cumhuriyet olgusu üzerinden iyice açığa çıkan çatışmasını gördük. Ve dünkü çatışmayı ilginç kılan esas olguyu, iktidarda bulunan sistem muhalifi görünümlü AKP'nin, resmi cumhuriyet kutlamasını eskisi gibi tam bir devletçi militer zihniyetle yapması ve cumhuriyetin kurucu partisi olarak cumhuriyetin değerlerini yalnız ben savunurum diyen muhalefetteki CHP'nin gayrıresmi kutlamasının ise, aynı devletçi zihniyetle bastırılması oluşturmaktadır! Cumhuriyetin emanetçileri, cumhuriyetin polisinin barikatına takıldılar! Tarihin bir ironisi olsa gerek!
Genel olarak cumhuriyete Osmanlıcılık üzerinden mesafeli duran AKP, iktidar olunca, iktidarının hem de etkin olarak devamının pekala mevcut cumhuriyetle de olabileceğini gördü. Üstelik bu verili durum, kendi iktidarları açısından daha az sorunsuz bir ortam sağlıyordu. Yani bu cumhuriyetle de pekala İslam soslu, kapitalist uzlaşmalı ve despotik bir iktidar kurulabiliyordu. Nasıl olsa bu cumhuriyet, ne despotizmin ne de Türk-İslam sentezinin yabancısı değildi! Tek parti ve tek adam yapısı, böyle yapılar için ideal iktidar biçimi sunarlar ki, AKP ve Erdoğan da bunu yapıyorlar zaten!
Açlık grevlerinde ölümün eşiğine adım atıldığı şu günlerde AKP iktidarının gözleri kör, kulakları sağır. Temel insan hakkı olan yaşama hakkı üzerinde 45 gündür susan iktidar, talepler hakkında en ufak bir görüş belirtmeden, "gerekirse müdahale ederiz" diyerek, ölümü önlemeye soyunduğunu propaganda ediyor. Böyle bir ortamda militarist cumhuriyetin resmi totaliter kutlamalarının da, militarist cumhuriyette tekrar iktidar olmak isteyenlerce yapılan gayrıresmi kutlamaların da kesiştiği nokta, demokrasi dışı bir alana tekabül etmektedir. Bundan halklara hiçbir fayda gelmez.
Despotik AKP iktidarı, bireyin yaşam alanını her alanda daraltmaya devam ediyor. İnsanların, partilerin, derneklerin Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını dahi yasak edecek ve o kitlelere zulüm edecek kadar çığırından çıktı. Olmadık bahanelerle Ankara'ya gidecek otobüslere izin verilmedi. Ankara Valisi istihbarat aldığı gerekçesiyle muhalefetin cumhuriyet kutlamalarına izin vermedi. Kargalar güler buna! Eğer öyleyse neden bir süre sonra Başbakan Erdoğan, polise barikatları kaldırın talimatı verdi? Gerçek şudur: Barikatları kaldırın dediği gibi, gayrıresmi kutlamaları yasaklayan da, Başbakan Erdoğan'dır!
Bir de medyadaki kimi çarkçıbaşılar, cumhuriyet kutlaması adı altında bunların başka niyetleri (darbe istemek vs) olduğu için bu yasaklama yerinde bir karardır diyorlar. Dünün despotları niyet okuyarak müdahalelerde bulunurlarken, bugünün despotu olan AKP'liler de, niyet okuyarak özgürlük kısıtlıyorlar! Yargısı niyet okuyan bir cumhuriyetin siyasetçisi haydi haydi niyet okur!
Dün bizi buralara (Çankaya'yı kastederek) sokmuyorlardı diyen Başbakan Erdoğan, bugün insanları Anıtkabir'e sokmuyor! Dün olduğu gibi bugün de egemenlerin siyasetleri, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu şeklinde devam ediyor. Bunların ne insana ne de doğaya saygıları var!
Cumhuriyet niyet okumadır, mühendislik projesidir, dikte etmedir ve militarizasyon inşasını sürekli kılmadır. Kemalizm budur işte. AKP'li muktedirler de aynısını yapıyorlar. Onlar da cumhuriyetçi ve Kemalist oldular. Demek ki mesele, nasıl bir cumhuriyet meselesidir!
Cumhuriyetin cumhuriyetle çatışmasından bir şey çıkmaz!
Aslolan demokratik talepler ve kazanımlar yoluyla cumhuriyeti demokratikleştirmektir ki, başarıldığında, bu cumhuriyet o cumhuriyet olmayacaktır.