*Görsel: Pixabay.
Ruhuna sirayet eden kibir ile savaşırmış Kanuni, boş bir mezarda güneşin doğuşunu beklerken. "Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var" cümlesini hatırlatmayı vazife edinirmiş seçilmiş bir yeniçeri, Sultan Cuma selamlığına girerken. Peygamberler dert edinmiş, nefese tutunan kibir virüsünün hakikati aksatmamasını.
Ruhu terbiye gayesindeki misaller, yeniler tarih dersini; insan soyunun gözlerinde Kabil ile başlayan kibir perdesini ancak musibetlerin nasıl yırttığını!
Canlının en masum eylemidir ciğerlerine havayı soluması. Ne büyük felakettir sevdiklerimize sarılmak bir yana dursun, insanın aldığı nefesten şüphe duyması. Hakikatin duygu hoyratlığına sillesi desek yeridir, Korona Virüs'e, namı değer Covid-19...
Güçten ve nefisten arınarak, biyolojik bir tür olduğumuz gerçeği ile yüzleştik kalabalıklardan inip çakılı kalırken mabetlerimize.
Vebayı, çiçeği, veremi gördük...
Doğanın diğer paydaşlarından üstün olmadığımızı düşünmeye, kibir ve ihtiras ile gelen kötülüğün bitmeyen ezeli hastalık olduğunu anlamaya başladık dünyanın saati durduğunda.
Vebayı Gördük!.. Çiçeği, Veremi gördük! Gördüklerimizden ne denli ruhumuzu terbiye etmek üzere ders aldık?
İyi bir haber ile avunalım peki ala! İnsan türünün sonu en hızlı sürede ne salgın ne doğal affet ile gelir.
İnsan soyu ancak kibir, ihtiras ve doyumsuzluk ile tükenir.
Salgınlar sadece kara beladır. Hayatın olağan akışını tahrip ederek bozan musibetlerdir. Oysa doyumsuz insan ruhu kibir rüzgarlarına ihtiras yelkenleri dikmede ustadır. Müsebbibi bu ustalık olan dünya savaşları kadar hangi felaket bu denli ziyana uğratmıştır uygarlığı.
Akıl, koşarken depresiftir
Salgının adeta yeri sarmalayan toz bulutu gibi tüm atmosfere sirayet etmesi ve tedavisinin güç olması, onun sebepleri ve sonuçları üzerinde akıl yürütmemize hatta akıl koşturmamıza sebep oldu.
Akıl, koşarken depresiftir. Bu yüzden yazılıp çiziliyor, bir şartı aklın koşturulması olan komplo teorileri. Covid-19 için yapılan çözümlemelerin çoğu depresif olsa bile ilgi çekecek kadar mantık kurgusu taşıyor.
Sosyal deney, toplumların tüketim alışkanlıklarını dizayn etme, çipli insan ve çipli para modülüne hazırlık, dünya nüfusunu seyrekleştirme, kamuya yük olacak nüfustan arınma veya demografik yapıyı yeniden düzenleme, ticaretin uluslararası şirketlerin etrafında yapılandırılması, Sosyo-Net uygarlığa geçiş, dünya vatandaşlığı kimliğine hazırlık; Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, G7-G20 gibi uluslararası meclislerin yeniden yapılandırılması, kırsal yaşama geçiş, son olarak insan türünün farklı medeniyetlerle buluşması!..
Bu durumda en dikkat çeken teori; insan türünün yeni medeniyetlerle buluşması! Olmalı sanki.
Biyolojik ve dünyalıyız
Adeta çerçi gibi uzayan sivri yanlarımızı törpüledi pandemi. Durulduk, dünyanın diğer ucundaki insanlarla aynı aciz ve bêçare duyguları yaşadık. Paranın para etmediği, gücün kudret olmadığı, nefesin servetle arınamadığı hakikatiyle karşıladık Covid-19'u.
İskandinavya ile Kıbrıs'ın ülkeler sorunu, Hakkari ile New York'un kent sorunu, Anadolu'daki köy muhtarıyla Washington'daki ABD Başkanı'nın vücut sorunu aynı dertten hemhal oldu.
Covid-19 her şeyden önce düşünsel ve toplumsal varlık olmaktan çok; biyolojik tür ve dünyalı olduğumuzu herbirimize hatırlattı.
Pandeminin sihirli aynasında kendimizi kimliksiz, coğrafyasız, sınırsız gördük. Aynı hissiyatla tek millet, dünyalı olduk. Farklı medeniyetlerle buluşmaya ruhumuzun hazır olacağı başka hangi dem olabilir ki!
Bu teoriye göre şanslı olabileceğimiz tek ihtimal ziyaretçilerimizin İhtiras ve kibir virüsünden arınmış olmalarıdır.
Aksi durumda Stephen Hawking "İhtiyatlı olmalıyız!" demiş ve eklemişti "Gelişmiş bir uygarlıkla karşılaşmamız halinde Kristof Kolomb ile karşılaşan Kızılderililerin durumuna düşebiliriz. Biliyorsunuz o işin sonu iyi olmamıştı"
Geldiğimiz çağda biz dünyalıların iyi bir mihmandar olmadığını bilsem de ziyaretçilerimizin ihtiras ve kibirden arınmış nahif canlılar olmalarına inanmak isterim! Mağrur ve mağdur olmayacağımız bir buluşma dileği ile!..
(YSE/PT)