Bugün baktım, kitabın basım yılı 1992. Zeynep Oral'ın "Tutkunun Romanı: Leyla Gencer" biyografisini muhtemelen evde bulmuştum. Henüz 14 yaşındaydım. Operayla falan ilgilenen bir çocuk da değildim, hâlâ da ilgilendiğim söylenemez…
Ama biyografi seviyordum o zamanlarda, hâlâ da severim.. Tanımadığım birilerinin hayatını bu kadar derinden öğrenmenin hem mahrem, hem de hoş bir hazzı var zira.
Oral'ın kitabını elime aldığımı ve ancak bitirdikten sonra bıraktığımı hatırlıyorum.
Gencer'in şarkı söyleme tutkusu ve sesi
Geçen hafta Milano'dan "Leyla Gencer'i kaybettik" haberi gelince, annem "Sen o kitabı kaç kere okudun acaba" diye sordu, bilmiyorum, sayamadığım kadar çok okudum…
Leyla Gencer benim çocukluk kahramanımdı, dedim ya, operayla ilgilenmem, anlamam da aslen. Ama Leyla Gencer'in sesini ayırt etmek gibi bir yetenek edindim zaman içinde, kulağı olmayan biri için oldukça iyi bir başarı göstererek…
Leyla Gencer benim için her zaman uçurumun kıyısında havaya fırlatılmak istenen o küçük kız çocuğu olarak kalacak, o uçurumun aşkına hayatı boyunca aldığı riskleri, sadece şarkı söyleme tutkusu ve sesi… Uçurum kenarında durmaktan korkmayan, aksine, uçurumları, riskleri seven, tutkuları ve istedikleri için her şeyden vazgeçmeyi göze alan, müthiş güçlü bir kadın…
Çocukken hani sesim olduğundan değil, ama müthiş heyecanlı ve maceralı hayat hikayesinden, benim de böyle bir hayatım olur mu acaba diye düşündüğümü anımsıyorum.
Bir gün İstanbul'da Leyla Gencer'le...
Kitabı defalarca okuduktan yıllar sonra, bir gün İstanbul'da karşılaştım Leyla Gencer'le. Nutkum tutuldu, müthiş bir duruşu vardı, herkese meydan okuyan ve "Ben buradayım" diyen, bir kelime bile edemedim…
Geçen hafta onu kaybettiğimizde, üniversite yıllarında annemin "Leyla Gencer Atatürk Kültür Merkezi'nde sahneye çıkacak, bu ilk ve tek şansın olabilir, git izle" dediğini, benim de tembellik edip gerçekten bu ilk ve tek şansı kaçırdığımı anımsayıp hayıflandım.
Ardından yazılanlara bakıyorum, eğer bir kez olsun onu canlı dinleyebilmiş olsaydım belki de operayla ilgilenen biri olabilirdim...
Boğaz'da uğurlama
Bugün, Leyla Gencer'i Dolmabahçe açıklarından Boğaziçi'nin sonsuzluğuna uğurladık. Güneşli bir İstanbul gününde, belki de bir ilk olarak Gencer, bir tekneyle son kez boğaza açıldı, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ve Korosunun seslendirdiği Mozart'ın Lacrimosa ve Ahmet Adnan Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu eşliğinde, boğaza serpildi, tam olması gereken yere, özgür bir yere geldi Gencer…
Onun külleri boğaza serpilirken, Çamlıca'ya doğru baktım, sanki bir küçük kız çocuğu zıplıyordu… İstanbul Boğazı Leyla Gencer ile bir başka parıldıyor artık... (ÇM/GG)