Hani Birgün'ün haberi ile öğrendik ya, Karaman’da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği’nin (KAİMDER) yurtlarında çocuklar kalıyormuş ve cinsel istismara maruz kalmışlar. Bu bilgi ile ne yapacağımıza bir karar vermemiz gerekir. Amacımız çocukları dindar vakıfların elinden kurtarmak mı? Yoksa cinsel istismardan korumak mı? Bunu bağcı dövmek için bir vesile olarak görmeyi ise tamamen konumuz dışı kabul ediyoruz.
İkisini birden istesek bile bunlar aynı şey olmadığı için aynı araçla ya da birini diğeri için araçsallaştırarak bu meseleleri çözemeyiz. Hepsini bir çırpıda halletme telaşı zarar verici olur. Bir sakin olsak, sonra biraz dürüst olsak, sonra ne yapacağımıza karar versek diyoruz…
TIKLAYIN - ÇOCUĞA CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNA ORTAK OLMAYALIM
Sözkonusu haber, çocukların cinsel istismara uğramış olması dışında çocuklara yönelik tehlikelere işaret eden birçok gerçeği daha ortaya çıkardı:
* Bu ülkede ilköğretim çağındaki çocuklar çok küçük yaşta ailelerinden ayrılıp, vakıf ve derneklerin açtığı yurtlarda kalarak eğitimlerine devam edebiliyorlar.
* Bu kuruluşların kurucuları ya da çalışanları arasında çocuk istismarı ile ilgili konularda suçlanmış veya mahkum olmuş kişiler olabiliyor.
* Çocukların kaldıkları bu yurtların yasal statüsüne, ruhsat veya denetim işlerine dair açıklama yapan bir otorite yok, üstelik yetkililer bu yurtları bildiklerini reddediyorlar ama gene bütün yetkililer bu vakıfları ve yaptıkları işleri savunuyorlar.
* İstismarın sürdüğü 3 – 4 yıl boyunca hiç kimse durumu fark etmeyebiliyor.
* Bu süre boyunca çocuklar da söyleyebilecek kimse bulamıyorlar.
TIKLAYIN - EĞİTİMCİLER CİNSEL ŞİDDETLE KARŞILAŞAN ÇOCUK İÇİN NE YAPMALI?
Bir de bu gerçeklere eklenen bir durum daha var: Çocukların kaldıkları bu yerler dindar vakıflar tarafından açılmış yurtlar. Karar verin bakalım, tüylerinizi en çok ürperteni hangisi? Sizi en çok rahatsız eden bu yerlerin dindarlara ait vakıflar olmaları ise, bu yazı ilginizi çekmeyecektir.
Dindar vakıflar eliyle dindar nesiller yetiştirme ülküsü de, bu tür eğitim kurumlarının kullandığı eğitim teknikleri de çocuk hakları açısından sorunludur ve tartışılmalıdır. Ancak buralarda çocuklar istismar ediliyor denilerek bu mücadele yapılamaz.
Bu kadar çok problem bir çırpıda ortaya dökülüverince ve hükümetin bu konuda takındığı tavır da çocuğu koruma önceliğinden yoksun tam tersine siyasi cepheyi korumaya odaklı olunca, muhalefet edenler de ellerine bir taşla birden fazla kuş vurma imkanı geçti zannına kapılıyorlar ama bu bir tuzak olabileceğine dikkat etmek gerekir.
Bir taraf özetle diyor ki, buradaki sorunun nedeni Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevini yapmaması ve hükümetin bu alanı dindar vakıflara terk etmesidir. Çocukların istismarı ile sonuçlanan bu ihmal sona erdirilmeli ve bu vakıflar ve kuruluşları kapatılmalıdır.
Diğer taraf ise diyor ki, bir kere meydana gelen bir olay sebebiyle çok verimli işbirliği yaptığımız bir vakfı değil kapatmak, laf bile ettirmeyiz, olanlar sadece sapık ruhlu bir öğretmenin sorumluluğudur.
TIKLAYIN - AİLE BAKANI: BİR KERE OLMASI ENSAR VAKFI'NI KARALAMAK İÇİN GEREKÇE OLAMAZ
Mücadele stratejisi
Bu son iddia ile ilgili olarak öncelikle şunu tespiti tekrar edelim: Çocuğun cinsel istismarı eyleminden elbette bunu yapan öğretmen sorumludur. Ancak öğretmenin öğrencilere ulaşmasını sağlayan ortamı hazırlayanlar da hukuken sorumludur.
Üstelik burada benzer suçlar ile itham veya mahkum edilmiş kişiler ile ilişkiler, bunların istihdamı, çocukların şikayetlerini iletecekleri makamın olmaması, kamu çalışanlarının bu yerlerin varlığını reddetmeleri veya bilmediklerini iddia etmeleri gibi hem genel olarak çocuk koruma sistemine hem de özel olarak bu vakıf ve derneğin sunduğu hizmete dair sorgulanması ve hukuken soruşturulması gereken ciddi birçok iddia bulunmaktadır. Bunların bir kısmı da kamu hizmetlerine ilişkindir.
Buna rağmen yöneticilerin ve sivil toplum kuruluşlarının sorgulamaktan çok savunma rolünü üstlenmiş olmaları, ülkedeki bütün çocukların risk altında olduğunu gösteren bu olayın da ders alınmasına fayda sağlamayacağını ve sistemin aynen devam edeceğini düşündürmekte, dolayısıyla da kaygının yükselmesine neden olmaktadır.
TIKLAYIN - "ÇOCUĞA İSTİSMARI ÖNLEMEK İÇİN ÜÇLÜ BİR EĞİTİM GEREKİYOR"
Sorunu bir kişinin sapkınlığı veya bir kuruluşun ihmali gibi görmekle, böyle göstermeye çalışmak arasında da ayrım yapmakta fayda var. Çünkü bu da çocuk istismarı ile mücadele stratejisi açısından önemli.
Gerçek sorunun bir politika, sistem sorunu olduğunu bildiği halde, bunu bir kişinin ve kurumun problemine indirgemeye çalışma çabası gerçek sorumluyu gizleme çabası, suçlanmaktan korunma çabasıdır. Bu bir savunma refleksidir. Ama bu cenahtaki herkes bu saik ile hareket etmemektedir.
Bazı insanlar, dinin insanı ahlaklı kılacağı inancı ile bireysel sapmalara karşı insan haklarını korumak için devlet denilen aygıtın kurumsal yapılar ile ve sistem kurarak mücadele etmesi gerektiği fikrine uzak duruyorlar.
Onlar için en iyi mücadele, inancı kuvvetlendirmek. Dinin insan hakları için de çocuklar için de en iyi koruyucu olacağını düşünüyorlar. Bu yaklaşım, çocuk istismarını önlemek için zaruri olan kurumsal reformların konuşulmasını engellediği için özellikle dikkate alınmalıdır.
TIKLAYIN - KARAMAN’DA ÖĞRENCİLERE TECAVÜZ İDDİASINA YAYIN YASAĞI
Ancak hükümetin karşısında yer alan tarafın konuyu ele alışına da bakmak gerekir: “Köylerde okulların kapatılması ve okulların bulunduğu yerlerde devlete ait yeterli yurt olmaması sebebiyle çocuklar özel yurtları kullanmak zorunda kalıyorlar. Hükümet bu açığı kapatmak üzere ve dindar nesiller yetiştirmek ülküsü doğrultusunda bu alanı dini cemaatlere terk etmiş bulunmaktadır. Denetimin olmadığı bu alanlarda çocuklar cinsel istismara maruz kalmaktadır.”
Somut olarak Karaman’da yaşanan durumu tarif eden bu tespit, çocukların kurum bakımında istismara maruz kalmaları ile ilgili gerçeği tarif etmemektedir. Bu nedenle de bu tespite dayalı olarak geliştirilen şu öneri de sorunludur: “Bu sorunun çözümü çocukların yurtlara gönderilmemesini sağlamak için köy okullarının açılmasıdır ve yurtta kalacak çocuklara hizmetin devlet tarafından verilmesidir.”
TIKLAYIN - ÇOCUĞA KARŞI CINSEL İSTISMAR ÖNLENEBILIR
Bu yurtlarda sadece ailesi uzakta olan çocuklar kalmamaktadır, ailesi aynı mahallede oturan çocuklar da kalmaktadır. Kesinlikle köy okulları açılmalıdır ama köy okulları açarak bu sorunlara çözüm bulunamaz. Ailelerin çocuklarını bu yurtlara vermek zorunda kalmalarının bütün sebeplerini (yoksulluk, eğitimdeki yarış, dini eğitimin tercih edilmesi vb.) araştırmak ve ona göre bir öneri geliştirmek gerekir. Ailelere temel gelir güvencesi, eğitimde fırsat eşitliği, çocuğun din ve vicdan özgürlüğünü dikkate alan biçimde eğitimin tasarlanması ve yeterli hizmetin sunulması gibi alanlar üzerinde de çalışmak gerekir.
Önleme amaçlı bir sistem
Aynı zamanda “ilk ve orta öğretim çağındaki çocukların yatılı kalmalarının gerekmesi halinde devlet bu hizmeti verebilir ancak özeller vermemelidir” tespiti de cinsel istismarı önlemek bakımından sorunludur.
Ensar Vakfı ve KAİMDER olayı ile aynı tarihlerde çocukların kaldıkları devlete ait yurtlarda ve okullarda meydana gelen birçok istismar vakası ile ilgili haberi hep birlikte okumadık mı? Çocukların hizmet aldıkları yerlerde istismara maruz kalmalarını yurtları devlet tekeline terk etmekle değil; yurt, okul gibi çocukların hizmet aldıkları bütün kuruluşların hizmet ve personel standartlarını yeniden düzenlemekle, denetim esaslarını ve biçimlerini gözden geçirmekle, çocukların ve onlarla çalışanların istismar ile mücadele kapasitelerini geliştirmekle engelleyebiliriz.
Çocukların din ve vicdan özgürlüklerini dikkate almayan dini eğitime maruz kalmalarını engellemenin yolu ise, yasaklardan ziyade özgürlükler alanını genişletmektir.
Önleme esaslı bir çocuk koruma sisteminin olmadığı bir ülkede, suçlu istismarcı öğretmendir demekle; suçlu Milli Eğitim Bakanlığı’nın köy okullarını kapatan politikasıdır demek birbirine çok benzer.
TIKLAYIN - MECLİS'TE DAİMİ BİR ÇOCUK HAKLARI İZLEME KOMİSYONUNA İHTİYAÇ VAR
Hiç yoksa bu sefer, böyle bir konuda siyasi kamplardan bağımsız konunun ele alınması sağlanabilse. Bunun için çocukları istismar tehlikesi ile karşı karşıya bırakan her tür inancı, tutumu, politikayı sorgulama cesaretine sahip olmamız gerekiyor.
Bu cesareti mümkün kılmak hepimizin elinde, din gibi, kamu otoritesi gibi, istismar gibi mayınlı bir alanın taranmasına ihtiyaç olduğunu görüp, bu alanın güvenliğini sağlamayı dindarı, seküleri, iktidarı ve muhalefeti ile üstelenebilsek.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir araştırma komisyonun kurulmuş olması bunun için önemli bir fırsat. Umarız siyasi partileri ile sivil toplum kuruluşları ile akademisyenleri ve uzmanları ile bu toplum bu şansı çok iyi değerlendirilebilir. (BA/SA/YY)
TIKLAYIN - MECLIS'TE ÇOCUK İSTISMARINI ARAŞTIRMAK IÇIN KOMISYON KARARI