Fotoğraf: CHP Fotoğraf Servisi - Diyarbakır
Son iki hafta Kemal Kılıçdaroğlu'nun Diyarbakır gezisi üzerinden ucu Bolu Belediye Başkanının Kürde dair nefret söylemine varıncaya kadar iki yazı yazdım; Yüzyıllık Ah'ın mağduru Kürtler, devlet partisi ile yüzleşince, Kürt'ten nefretin aleni itirafı...
CHP, Kürt coğrafyasında sistemin yeniden dizaynına dair bir dalgalanmanın haylidir farkında. Ve bu farkındalık üzerinden son kırk yıldır yitirdikleri ciddi değer kaybının yeniden inşası için varlık gösterisinde bulunarak siyaseten kalıcı olmaya çalışıyor/çabalıyor.
Bu gayreti gösterirken bir yanılgıya düştüğünün farkında değil. Bölgeye parti üzerinden geliş gidişlerden sunulan sıcak ilginin, sanıyor ki kendi başarılarının halk nezdinde dışa vurumudur. Değildir tabii ki! Onlara yönelen ilgi mevcut iktidarın ekonomik, sosyal ve siyasal başarısızlıklarına karşı muhalif kimliklere bir "şans tanıma"dır olsa olsa. Nitekim bu ilgiler Ak Parti'den kopan Deva ve Değişim ya da Saadet gibi partilerin toplantılarında da görülebiliyor.
Peki, CHP bu siyasal kurumsallık ekseninde bölgede nerede duruyor. Çok somut bir örnek üzerinden Diyarbakır yapılanmasına dışarıdan bakan bir gözle çentik atacağım. İki yıl önce CHP Genel Merkezi, Genel Başkan talimatıyla Diyarbakır dahil 23 yerleşim yerinin teşkilatlarını feshetti. Yerlerine atama yaptı. Diyarbakır İl Başkanlığına da Abdurrahman Aslan'ı atadı 2020 Ocak başında.
Bir buçuk ay sonra fesih öncesi yapılmış ilçe seçimleri ve delege sistemleriyle yapılan il genel kurulunda, genel merkezce atanmış il başkanı "kayyum" olarak itham edilip seçimde devrilip etki gücü hayli zayıf bir il yönetimi oluşturuldu.
Ve şimdi CHP bu ve benzeri teşkilat yapıları ile sahada var olmaya, görünür olmaya çalışıyor. Olamıyor tabii ki! Olamama nedenini önce kendi içine dönüp yüzleşerek çözmeli, sonra da sahaya...
(ŞD/AÖ)