"Şimdi biz burada, bu programın adı 'İbo Şov'. Bana göre de Türkiye'nin en eğlenceli, en keyifli müzik-eğlence programı. Bana göre. Zaman zaman espiriler, gırgırlar, şamatalar... nasıl ki Yıldız hanım az önce bayıldı. Biz böyle hep şarkı hep şarkı söylersek işin tadı olmaz. Biraz da keyif edeceğiz. insanlar bizim şarkılarımız dışında diğer yüzlerimizi de görecekler..."
Bu uzayıp giden, mana zengini cümleler İbrahim Tatlıses'in, geçtiğimiz Pazar günü (22 Şubat) atv'de yayınlanan şov programında, konuğu Yıldız Tilbe'ye "saldırmadan" önce sarf ettiği sözler.
Herkesin gerginliği kilometrelerce öteden hissedebildiği o canlı yayında bu cümleleri "en sakin, en kendinden emin, en hoşgörülü, en babacan..." edalarla dillendiren Tatlıses öngörülü bir kimse olduğunu "ne yazık ki" bir kere daha bizlere gösterdi.
Sakin bir tonda başladığı konuşmasında bizlere "bir kere daha" nasıl bir insan olduğunu, Tilbe'ye bağırıp, çağırarak, ikili arasındaki özel konuşmaları ve yaşananları seyirciye anlatarak ve kontrol edemediği sinirleriyle kendisinden bir kahraman yaratmaya girişti.
"Zalimlerin" elindeki "ezik bayan" Tilbe'yi, hiç sevmediğini düşüneceğimizi umarak dayakçı adamların ellerinden kurtardığını en kahramanca ifadesini takınarak şu sözlerle ortalığa saçtı:
"Zamanında dayak yiyordun yardım istedin. Ben seni pezevenklerin elinden kurtardım!"
Ve ardından günlerdir gazetelerde okuduğumuz, televizyonlarda izlediğimiz olaylar cereyan etti programda; Tatlıses, Tilbe'nin yumuşak sandığı karnına vurmaya yeltendi, Tilbe de blöfünü gördü ve kendisinin "kahramanlık" ayaklarına kısaca bir "yemezler" çekerek programı terk etti.
İbo, show niye must go on?
Tilbe'nin gidişinin ardından Tatlıses kötü şovuna devam etti.
Önce zaten stüdyoyu terk eden seyircileri kovdu, arından orkestrasına dönüp "Bir daha Yıldız Tilbe şarkısı yok" diyerek "rest çekti, sonrasında da Recep Tayyip Erdoğan'laşarak Tilbe'ye seslendi: Daha da gelme...
Elbette ki bu "Başbakanlamalar" yarısı boş salonda da yankı buldu. Seyirciler İbo! İbo! dedikçe Tatlıses, her kriz anında çekilecek kol bellediği gözyaşlarını devreye soktu ve ağladı ağlayacak gibi yaparak herkesçe çok sevilen ve geri dönüş alacağını adından dahi iyi bildiği "Yalnızım Dostlarımı"ı söyledi. Tabii alkış kıyamet arasında...
Bu noktada evde, ekran başında zikrettiğim kelamımı sizle de paylaşmak isterim: Yemezler!
Evet bu "milyonların sevgilisi" payesini sonuna kadar sömürerek kadınları aşağılayan, herkese efelenen, küfür eden, içindeki şiddeti dışarıya fışkırtmakta beis görmeyen, kadınları döven, hatta hatta onları kurşunlatan adamlardan bana fazlasıyla afakan bastı. Pazar günü Tatlıses'in karın ağrıtan halleri bana bir daha neden ve nasıl diye sordurttu. Bu adamlar neden bu kadar pervasızca hepimizin önünde "erkekliklerini" sergileyebiliyorlar, bu adamlara neden izin veriliyor. Ve tabii en önemlisi bu adamlar kadınlara böyle davranma cüretini çekinmeden gösterebilirken neye ya da kim/lere güveniyorlar?
Tatlıses'e paranın yolları, kadınlara kurşunlar
Tatlıses'in hepinizin de çok iyi bildiği gibi ilk vukuatı değil bu. Daha önce Perihan Savaş'ı dövmüş, eskiden birlikte yaşadığı Derya Tuna'nın ve sevgilisi Asena'nın vurulması olaylarında adı geçti. Tuna, verdiği ifadede kendisini Tatlıses'in vurdurttuğunu söyledi.
Asena'yı vuran Ahmet Demir'in ifadesiyse şöyledi:
"İbrahim Tatlıses'e 'light' yakıştırmasında bulunmuştu. Ben de Şanlıurfalılara herhangi bir yakıştırma yapmaması için vurdum."
İki hadisede de Tatlıses'in sadece ifadesi alındı. Yaşanan bu olaylardan maddi ve manevi en az zararla kurtulan olayların erkek kahramanı Tatlıses oldu. Her iki olaydan sonra Türkiye halkı Tatlıses'i sevmeye, şarkılarını dinlemeye, programını izlemeye devam, söven, döven, buran, vurdurtan, küfreden, aşağılayan Tatlıses de para kazanmaya devam etti.
Tuna uzun süredir ekranlara gözükmezken, Tatlıses'in işlerine mani olduğu oryantal sanatçısı Asena bir yarışma programında hosteslik yaptı.
Tilbe, Tatlıses'in değil, kendi sayesinde yeniden doğdu
Başarılı bir kadının emeğini sömürme İbo
Programa geri dönelim.
Tatlıses, aynı programda Tilbe'ye saydırırken "seni ben yeniden yarattım. Benim sende çok büyük hakkım var" gibi bir laf etti. Belli ki Tatlıses, yeniden "trend" olan Tilbe'nin şöhretinden nemalanmak istiyordu. Ama Tilbe bu oyunu hemen bozdu:
"Beni kimse yaratmadı. Ben her şeyi kendim yaptım."
Tilbe, yalnız bir kadın olarak çıktığı yolda hiçbir erkeğin "yardımı, katkısı" olmadan, sadece yeteneğiyle ördüğü kariyerini bugüne kendi başına getirdiğini her fırsatta dile getiriyordu. O gece de bunu bir kere daha, İbo Şov'da, kötü bir şov yapan Tatlıses'in yüzüne haykırdı.
İzmir'de bir pavyonda "Ayaz Geceler"i söylerken Sezen Aksu tarafından keşfedilerek İstanbul'a gelen Tilbe 1991'den beri kendi emeğiyle bugünlere getirdiği, ciddi mücadeleler vererek zirvede tutmayı başardığı kariyerini birine borçluysa da bu kişinin Tatlıses olmadığını söyleyerek Tatlıses'in kendisi üzerinden sürdürdüğü şovuna çomak soktu.
Tabii bu kötü şovmeni daha da sinirlendirdi. Tatlıses sonrasında daha da sinirlendi ve ne ağzından çıkan sözlere dikkat etti ne de erkekliğini kontrol edebildi.
Tilbe'yi erkekliğiyle aşağılamaya ve tehditlerle geri attırmaya çalışırken, erkekliğiyle ve yaşlılığıyla da kamu vicdanını arkasına almaya girişti. "Büyüğüne saygısızlık yaptın, kadınsın diye sesimi çıkartmıyorum, piyasadan silinmiştin, seni ben yeniden gündeme getirdim" diyerek zincirlerinden boşalan ve Tilbe'nin programa çıkmak için istediklerini deşifre ederek puan kazanmaya çalışmadan önce öve öve yere göğe sığdıramadığı Tilbe'den şarkı istiyordu.
Tilbe: Tehdit ediliyorum
Programı Tatlıses'i alkışlayarak terk eden Tilbe dün gece NTV'de Can Dündar'a telefonla bağlanarak ne olduğunu anlamadığını, Tatlıses'in neden kendisine saldırdığını bilmediğini söylerken tehdit telefonları aldığını da söyledi.
"Bu arada tehdit telefonları alıyorum, 'sen de gününü göreceksin, senin de birkaç vuruşluk hakkın var' diye. Korkuyorum."
Telefonun öbür ucundaki insanı tanımadığını ifade eden Tilbe sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kimseyle hesabım yok ki. Ben bir kadınım ve duruşum çok belli. Bir sürü alacağım vardır ama kimseye beş kuruş borcum yoktur. Ayrıca can güvenliğim, ailem ve çoluk çocuğum için yasal güvence talep edeceğim."
Bu hikaye tandık geliyor mu?
Başarılı kadın şov dünyasında da yok yerde
Kadınları erkeklere mecbur gören, erkeklerin karşısında ezik durması gerektiğine inanan erkek egemen zihniyet sosyal konumu ne olursa olsun kendi hayatına sahip çıkan ve yeteneklerini değerlendirerek kendisine bir hayat/kariyer yapmış, açık sözlü kadınlardan haz etmiyor.
Bu "cesur" kadınlar, Tatlıses'in Tilbe'ye, medyanın bugünlerde Deniz Seki'ye yaptığı gibi "hafif, düşmüş" kadın sıfatlarını doğrudan olmasa da dolaylı ya da örtük bir şekilde kadınlara yüklüyor ve kamuyu "ahlak, terbiye, namus, iyi örnek" numaralarıyla arkalarına almaya girişiyorlar.
Kadınlar şov dünyasında da erkeklerden sonra yürümesi gereken, erkek kadar konuşmaması şart olan, erkekler kadar para kazanmaması ve başarılı olmaması istenenler olarak görülmek isteniyor. Tilbe gibi isimlerse bu erkek egemen zihniyete karşı tek başlarına ve kadın kimliklerine sahip çıkarak ayakta kalmaya çalışıyor, ve hatta bunu tüm zorluklara rağmen başarıyorlar.
Bu nedenle –ki başaramamış olsalardı da, Tatlıses'in "ahlaklı, namuslu, edepli, küfürbaz, şiddetli" erkekliliğine karşı Tilbe'den yana tavır almak ve Tilbe'nin can güvenliği için ilgili kurumların devreye sokulması adına eylemler yapmalıyız diye düşünüyorum: Programın yayınlandığı atv'yi mail, telefon ve fakslarla protesto etmek, programı izlememek, program saatinde çekimlerin yapıldığı stüdyonun önünde eylem yapmak gibi...
Ve yıllardır her fırsatta erkekliğini "en şiddetli, en kaba, en fütursuz, en övüne övüne" üstümüze boca etmekten imtina göstermeyen, üstüne üstlük bununla da övünen kötü şovmen Tatlıses'e, tüm bu tartışmaların başladığı anda, espri yapmak için kestiği, sözü-müziği Tilbe'ye ait olan bir şarkı ithaf ediyorum:
"Kandıramazsın bizi,
susturamazsın bizi,
durduramazsın bizi,
biz kötüyüz sen iyi mi?"
Hatta en anlamlı kısmına biraz müdahaleyle devam ediyorum:
"Bir, iki, üç, dört tamam,
İbo'ya daha da katlanamam!" (BÇ)