Ah nerde o eski 8 Martlar'ım! Ah nerde o günlerce süren şenlikli hazırlık ertesi tam donanımlı sokaklara döküldüğümüz, çepeçevre polis bakışı gerginliği altında sözümüzü bu kez de bağırarak söylediğimiz, renkli, güçlü, inatçı, inançlı 8 Mart eylemleri! Ah nerde tartışması aylara, kutlaması haftaya yayılan en kadın günüm! ... diye sızım sızım sızla(n)maktan vazgeçip sokağa dökülmeli diye uyandım bu 8 Mart sabahına.
*Fotoğraf galerisi için tıklayınız.
Hatırı sayılır bir süredir Barselona'da yerleşik olmama rağmen, gerek ayakta kalma telaşesi, memleket hasreti, "Dur bir yol yordam öğreneyim önce" kılığındaki hayat tembelliği gibi bahaneler gerekse buralarda ciddi mahrumiyetlere yol açan dil engeli gibi sıkıntılar yüzünden herhangi bir feminist oluşumla ilişkilenmedim henüz.
Hani "elimin altında bir sürü kadın örgütlenmesi vardı da ben çekimser kaldım" gibi bir durum değil de tabii, arayışlarımın eşe dosta sorma, web sitesi karıştırma, duvarlardan afiş takip ederek iz sürme ötesine geçtiği pek söylenemez diyelim.
İşte bu güne bu çürüme haline bir son verme niyetiyle başladım. Derin düşüncem, 8 Mart haliyle bütün kadın örgütlerinin göz önünde olacağı, benim de şöyle bir alanda gezinip muhtemel ki boyu boyuma, dili dilime uygun birini seçip, beğenip, alacak olmamdı. Böylece de gurbetteki makus talihim bir 8 Mart günü dönmüş olacaktı, şairane!
Aslında eylem yeri ve zamanını bulmanın çok da kolay olmamasından şüphelenmem gerekirdi, şüphelenmedim. Nereye bakacağımı bilememişimdir dedim, yarım saatlik web arayışımın sonuç vermemesinin üzerinde durmadım. Şansım yaver gitti, bir dost kanal salık verdi: 19:00'da, Plaça Universitat'ta.
Hımm, aslında burada mesai bitiş saati 19:30 ama (aman yanlış anlaşılmasın, çok çalışıldığından değil, 10'da başlar mesai, 14:00-16:00 yemek molası) 19:00 derler de belki daha geç başlarlar dedi içimdeki naif eylemci, ki kendisi 18:50'de eylem meydanındaydı, içi kıpır kıpır.
100 kişi ya vardı ya yoktu duyurulan eylem saatinde. E yılmadım haliyle, arayıştayım, bir mor bayrak olur, bir mor eşarp olur, şöyle iddialısından bir döviz olur, Barselona'nın feminist kadınlarının izini sürüyorum.
İlk gördüğüm feminen işaretli pankartın ("Kadınlar krizin bedeli olmak istemiyorlar") arkasındaki kadına yanaştım. Dedim: "Teyze, siz ne ayaksınız?!" Demedim tabii öyle de, pankarttan politik ilişkilendirme çıkarmaya çalışan zavallı İspanyolcamın taşıdığı izlenimden hiç emin olamıyorum.
Garipsese de cehaletimi ve de cesaretimi yanıtladı Teyze, İspanya'nın en büyük işçi sendikalarının (CCOO, UGT, ESO) oluşturduğu platformun kadın kollarındanmış. Hoşbeşimizin can alıcı noktası benim "Peki feminist örgütleri nerde bulabilirim?"gibimsi soruma Teyze'nin "Hangi feministleri?" sorusuyla karşılık vermesiydi.
Hangi feministleri olacak Teyze, Katalunya'nın feministlerini! Alnı kırıştı. Düşündü. Bir arkadaşına sordu. "Burada bir sürü genç kadın var ama..." dedi arkadaşı. Düşündüler. Karşılıklı fikir telakkilerinin nihayetinde bir isim alabildim ağızlarından: "Ca la dona". Ama ordalar mı, bilmiyorlarmış. Hadi bakalım...
Bu arada gerçekten de saatin 19:30 olmasıyla meydan kalabalıklaştı. İnanın bir süre daha devam ettim sağa sola sormaya. Antikapitalist gençler de ("en lluita", Katalanca'da mücadele demek), Katalunya ve Baleares'in Hristiyan İşçi Hareketi de ("Moviments Obrers Cristians de Catalunya i Balears": ACO, GOAC, JOC, MIJAC), genç komünistler de ("Joves Comunistes") ve hatta Barcelona'nın İtalyan kadınları da ("Dones Italianes BCN") pek bilemedi feministlerin nerede olduğunu.
Kadınlı erkekli kalabalığın 500 kişiyi bulmasıyla yürüyüş başladı, sakin sakin salınıyoruz La Rambla Caddesi'nden aşağı! Üç dört noktada megafoncular var iyi ki, sloganlar evrensel "Eşit işe eşit ücret", "Patriarkiye karşı sosyal mücadele" ve nihayet "Visca visca visca, la lluita feminista!", yani "Yaşasın feminist mücadelemiz!". Meğersem ben bilememişim! Feminist mücadelemiz için feministlere ihtiyacımız yokmuş...
Dedim ki madem konuşlanamıyorum uygun bir köşeciğe, baştan sona kat edeyim de şu korteji, efenim kimler gelmiş, kimler gelmiş bir göreyim.
Daha önce bahsettiklerime ek olarak, Birleşik Alternatif Sol Parti'nin gençlik kolları Alternatif Gençlik (Alternative Jove, Joves d'EUIA); 25 yılını kutlayan lezbiyen örgütlenme Bizim Ada, yalnızca kadınlara mahsus örgüt, (La Nostra Illa, associacio nomes per a dones); Katalan bağımsızlık taraftarı sol parti Esquerra; Uluslararası Af Örgütü; toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddete karşı platform Saldırıya Son (Prou Agressions) ve de "Meksika'da ve dünyada kadınlar direnişte", "Heteropatriarki bizi mahvetti, transfeminizmle biz de onu mahvedelim" gibi farklı pankartların arkasında kadınlı erkekli pek çok küçük grup mevcuttu yürüyüşte.
Tam eylemin en renkli odağını, yerel kostümleri içinde şarkı söyleyen Katalunya'daki Genç Kamerunlu Kadınlar Sosyokültürel Derneği'ni (Asociacion Sociocultural de Jovenes Mujeres Camerunesas en Cataluña) geçmiştim ki, kortejden fırlayan yüzü kar maskeli bir genç delikanlının elinde bir sprey boyayla buraların ünlü tasarımcılarından birinin görkemli mağazasına, Custo'ya doğru hızla ilerlediğini fark ettim.
Aman, n'oluyo ki diyemeden daha, çevik delikanlı kırmızı boyasıyla mağazanın camına doğru bildirdi: "Estem fartes!", "Sıkıldık artık!". Altını da bir güzel imzalayıverdi haliyle kırmızı bir feminen işaretiyle, herhalde günün anlam ve önemine yakışsın diye...
Sonrası 20 dakikalık yürüyüş ertesi, hangi densizin hangi niyetle uygun gördüğü bilinmeyen Chris Isaak'ın Wicked Games parçası eşliğinde başlayan bir meydan buluşması! Barselona'nın herhangi bir festivalinde tıklım tıklım dolan meydanı Plaça Sant Jaume'nin üçte biri dolusu insan ve kürsüden yapılan -ah anlayamadığım- Katalanca konuşmalar.
Nasıl da müstahak, bir 8 Mart eylemine lütfedip gitti diye hayatı değişecek sanan benceğize!
Diyeceğim, ya buralarda kimsenin feminizmle işi kalmamış, ya da buralardaki feminizmin sokakla işi kalmamış.
Farklı arka planlardan, politik tabanlardan insanların, hatta her türlü eylemliliği Custo'ya haddini bildirmek için fırsat bilen "profesyonel eylemciler"in bile dert edinip 8 Mart eylemine gelmesi önemlidir elbette, özellikle eylemcilik bu kadar marjinalleşmiş, insanların gündem yaratmak, yaymak için kullandıkları bir araç olmaktan çıkmışken.
Ayriyeten farklı politik angajmanlardan insanların kaç kilo feminist olduklarına karar vermek de ne haddim ne niyetim. Ama yahu kimse mi kalmadı bu "modern dünyanın temiz sokaklarında" kimlik tanımının başına feminist koyan?
Muhtemel ki fevriyim, utanmadan bir de bir günlük sokak deneyimime dayanarak, yasalarda Avrupa genelinde kadına yönelik şiddetle mücadele amaçlı en caydırıcı önlemleri almış, kadın istihdamında gözle görülebilir bir ilerleme göstermiş, en muhafazakâr partisinin bile programına toplumsal cinsiyet hassasiyeti yansımış bu ülkenin kadın hareketiyle ilgili çıkarımlara varıyorum.
Yok, niyetim bu değil. Benimkisi sadece arkasında pek çok araştırılacak soru, çalınacak kapı, eyleyecek iş bırakan bir buruk 8 Mart hikâyesi... (TÇ/BB)