bianet`te 1,5 ay süren stajımın sonunda, yayın yönetmenim tarafından staj deneyimimi anlatan bir “staj yazısı” yazmam rica edildi.
İlk başta kendimden emin bir halde “Tabii, yazarım” dediysem de bilgisayarın başına oturunca insanın oldukça dolu geçen 1,5 aylık bir süre zarfını anlamlı bir biçimde yazıya dökebilmesinin o kadar da kolay olmadığını anladım.
bianet`e staj başvurumu görüşmeye giderken had safhada heyecanlıydım.
Konu habercilik olduğunda gerçek bir cahil olan ben, bianet`te ne gibi bir iş yapabileceğimden, görüşmede bana sorulması gayet meşru olan “ bize ne verebilirsin?” gibi basit bir soruya bile cevap verip veremeyeceğimden emin değildim. Saçma sapan bir şeyler söyleyip aptal gibi görünmek istemiyordum.
"İş görüşmesi" diyerek gözümde büyüttüğüm şey, kafamda canlandırdığım işveren-çalışan konuşmasının soğukluğundan uzak, rahat bir tanışmaydı. Nadire Mater bana ne okuduğumu, ileride neler yapmak istediğimi sordu.
Ertuğrul Kürkçü kısaca bianet`te “hak odaklı ve gazetecilik etiğine uygun” habercilik yaptıklarını söyledi.
O zamanlar bunlar benim için yabancı kavramlar da olsalar, bianet`in yaygın medyanın klişe, cinsiyetçi, ırkçı ve sermaye dostu anlayışına karşı olduğunu ve bianet'e katkıda bulunmaktan gerçekten mutlu olacağım bir proje olduğunu kavramıştım.
Yaygın medyanın tek sesliliği bana bianet gibi bir yerin varolabileceğini bile düşündürtmemişti. Kulağa abartılı ve dramatik gelebilir ama eve dönerken içimden “ Burası çölde bir vaha” ve “ İşte budur!” diye sevindiğimi hatırlıyorum.
İlk gün, sabah saat 9:00`da iş başı yaptığımda, Semra Çelebi bana iş yerindeki rutin bir günü anlattı. Sabah 9:00da iş başı yapılıyor ve 11`deki toplantıya kadar o günün gazeteleri okunuyordu (sanırım bu saadece stajerlere tanınan bir lüks zira editörler, kısa bir gazete okumasından sonra harıl harıl haber yapıyorlardı).
Toplantı gündem dışı konularla başlıyor ve akabinde o gün bianet sayfasında yer alacak haberlerin ne olacağının ve kim tarafından yapılacağının kararlaştırılmasıyla son buluyordu.
bianet`te çalışırken benim hergün aynı şevkle işe gitmemi sağlayan çalışma ortamımın ve yaptığım işin kişisel gelişimime olan katkısının tatmin ediciliğiydi.
Aslında çalışıyor gibi bile hissetmiyordum. Bu asgari iş yeri ciddiyetinin namevcudiyetinden dolayı değildi, zira bir yayın organı olarak bianet iş saatlerinin yoğun geçtiği ve çalışanların birbirleriyle profesyonel ilişkiler kurduğu bir yer.
Bana bu hissi veren daha çok, birlikte çalıştığım insanların hayatın hemen her alanında karşımıza çıkan nefret ve ayrımcılık dolu yerleşik anlayışa karşı duyduğu rahatsızlıktı.
Bu anlamda bianet`te çalışmak bana, aynı iş yerinde çalışan ve tek ortak bağları da bu olan bir grup insandan farklı olarak, hep birlikte ortak bir amaç için uğraşan bir oluşumun parçası olduğum hissini verdi.
Daha önceden de belirttiğim gibi ilk çalışmaya başladığımda kendime oldukça güvensizdim. Ancak kendi yazdıklarıma göstermediğim güven ve saygıyı benden yaşça ve deneyimce ilerde olan editörlerim gösterdi.
Derlediğim haberde bir takım aksaklıklar ya da hatalar olduğunda ya da haberin başlığının değiştirilmesi uygun görüldüğünde öncelikle mutlaka benim fikrim soruldu.
Aslında şöyle bir düşünürseniz, kendine güvenmeyen bir yeniyetme için çok önemli birşey bu.
Doğal olarak, birlikte çalıştığım insanlardan gelen bu yüreklendirici yaklaşım çalışma isteğimi güçlendirdi.
Haber yaparken hata yaptığım oluyordu tabii ki, ama editörlerimden gelen tepkiler hiçbir zaman olumsuz olmadı.
Daha çok öğretici ve açıklayıcıydılar. Hayatımda ilk defa, birşeylere katkıda bulunduğumu ve işe yaradığımı hissettim.
Daha önceden böyle bir tatmin duymamıştım.
Çalışıyor olmaktan duyduğum mutluluğun yanısıra, sürekli yeni birşeyler öğrenmek ve günler geçtikçe geliştiğimi görmek de hoşuma gidiyordu.
İlk ve bence en önemli olan gelişme medyaya ve haberciliğe olan bakışımdaki değişimdi.
bianet`te çalışmak, bilinç yükseltici bir deneyimdi. Artık haberleri okurken, haberin yazılış biçimine göre okuyucuya ne “düşündürtmeye” çalıştığınının ayırdına varabiliryordum.
Bir takım haberler insanlara aktarılırken etik olarak ne gibi hususlara dikkat edilmesi gerektiğini, ve bunun aslında ne kadar önemli olduğunu öğrendim.
bianet'te çalışmanın kişisel gelişimime bir başka katkısı ise beni Türkiye`nin “bilinmeyen” politik gündemiyle tanıştırmış olmasıdır.
Bugüne kadar egemen erkin belirlediği gündemin dışında başka bir şeyden haberdar olmadığım için, bianet`te çalışmaya başladıktan sonra sivil toplum kuruluşlarının basın açıklamalarına ve eylemlerine giderek haber yapmak bilmediğim bir dünyayı keşfetmek gibiydi.
Televizyonda gördüğümüz safsatanın dışında, gerçekten önemli olan şeyleri haber yaptığımı bilmek insana kendini iyi hissetiren birşey.
Sonuç olarak, bianet`in çalışma alanına giren konularla ilgilenen gençlere bianet`le çalışmalarını tavsiye ederim.
Yukarıda yazdıklarımla ilgilenmeyenler, bianet`te veda ve doğum günü partilerinin “on numara” olduğunu ve Çukurcuma Köftecisinde hergün şahane tabildot yiyebileceklerini bilsinler, ve bir daha düşünsünler.
1,5 ay boyunca varlığıma sabırla katlanan, bana yardımcı olan ve beni eğiten bianet`e teşekkürlerimi iletir ve staj bittiği için benden kurtulduklarını sanıyorlarsa yanıldıklarını bildirmek isterim. (RFG/EZÖ)
* Ruşen Fırat Güllüoğlu'nun haberlerini okumak için tıklayınız.