*Fotoğraf: TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu, İstiklal'de Feminist Gece Yürüyüşü'nde. 8 Mart 2019
Bugün, o gün.
“Sendikalıysan kusura bakma, bizde çalışman zor” denilen, tecrübeli gazetecinin günü.
Mesleğe başladığında, en az iki - üç yıl “iş öğretiyoruz” adı altında sömürülen stajyer muhabirin de günü.
Bugün, kendisi asgari ücretin çok daha altında ücret alıyorken, “işçilerin asgari ücret alma hakkı” gündemiyle haber yapmaya giden muhabirin de günü.
Bugün, sigortasız çalıştırılan işçinin haberini yapan "sigortasız çalışma" dayatılan gazetecinin de günü.
Hatta ve en önemlisi, bugün, sendikal mücadeleden umudunu yitirmiş, onlarca gazetecinin günü.
Bugün, bizim günümüz.
bbc Türkiye çalışanlarının grevi başarıya ulaştı. Hepimizde bir bayram havası.
Gazeteciliğe dair iki önemli grev aklımda. Biri belli belirsiz, Cumhuriyet’in kapısında asılan “Bu işyerinde grev vardır” yazısı. Diğeri de Sabah-ATV grevi. Sevgili Nuh Köklü ile söyleşi yaptığım, kar altındaki grev.
Medyadaki her türlü grev girişimi “olumsuz” veya “sonuçsuz” kaldığından olsa gerek bbc Türkiye çalışanlarının 15 günlük grevi, grevlere ve daha çok sendikal mücadeleye dair ümidi, güçlendirdi.
Malumunuz, sendikalaşmanın en az olduğu iş kollarından biri medya. Bu, hepimizin yarası, mücadele alanı.
Kadınlar sendikal mücadelenin neresinde?
bianet çalışanları olarak bizler, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nda örgütlüyüz. Toplu iş sözleşmemiz de her yıl, o çerçevede yapılıyor. Ama konu bianet değil.
Konu, elbette tüm bu “ümidin içinde” ve sendikal mücadelede “kadınların nerede olduğu”
Mesela, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın İstanbul ve Ankara şube başkanları iki kadın gazeteci; Esra Mayda Koçak ve Banu Tuna. Tabii, sendikanın başkanının kadın veya LGBTİ+ arkadaşlarımızdan biri olması da kendi aramızda zaman zaman konuştuğumuz gündemlerden.
Ayrıca, şu sıralar çok önemli bir gündemin daha peşindeyiz. Farklı zamanlardaki açıklamaları ile Kadın ve LGBTİ+ Komisyonumuz dikkatinizi çekmiş olabilir. Komisyon olarak, kısa zaman önce özellikle işyerlerindeki şiddete karşı önemli olan ILO 190'a dair bir çağrı yaptık, imza kampanyası başlattık.
Komisyondan, BirGün gazetesinden gazeteci arkadaşlarımız Sevgim Denizaltı ve Evrensel gazetesinin yayınlarından Ekmek ve Gül ekibinden Ekin Saltık, bu konuda en duyarlı ve bilgiye sahip isimlerden. Biz de onların bilgilendirmeleri ile bu konuda bir yol yordam geliştirmeye çalışıyoruz.
Hemen ILO 190’a geleyim…
Biliyorsunuz, Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 190 Sözleşmesi’ni imzalamayan ülkelerden.
Kamuoyuna daha çok ev eksenli çalışan kadınların hakları açısından önemli gibi yansısa da ILO 190 hepimizin çalışma hayatını etkileyecek aslında.
Üstelik bu imza kampanyasının çıktığı çağrı toplantısı, “Biz kimiz ki çağrı yapıyoruz” minvalinde başlayıp, “Evet ya Türkiye ILO 190’ı imzalamalı, belki gazeteci kadınlar, tüm sendikaları minik minik harekete geçirir” cümlesiyle sona erdi.
Eğer Türkiye ILO 190’ı imzalarsa, medya kurumlarında erkek şiddetinin, taciz ve cinsel saldırının önlenmesi için işveren daha fazla önlem almak zorunda kalacak.
Kadın işçilere yönelik cinsel taciz ve cinsel saldırı vakalarında kadın işçinin beyanı esas kabul edilecek ve işverence gerekli her türlü tedbir alınarak disiplin kurulunca konu sonuçlandırılacak.
Ayrıca, bu gündemli toplantılarda disiplin kurulunda bulunan üyelerden işveren ve sendika tarafının en az birer üyesi kadın üye olmak zorunda kalacak.
ILO 190’nın kadınların için hayati önemi ortada. Kadın gazeteciler olarak İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırıldığı böylesi bir dönemde, ILO 190’ı ayrı bir can simidi hatta cam tavanı kıracak bir güç olarak görüyoruz.
Tam da bu noktada, umarım duyulur sesim, sesimiz.
Çağrımız, yaygın, alternatif, ana akım, muhalif medyadan tüm kadın gazetecilere. Çalıştığımız mecra fark etmiyor aslında, sahada, haber peşinde koştururken hepimiz kadın emekçiyiz.
Buyurun, işyerinde şiddete ve cinsel tacize karşı imza kampanyamız sizi bekliyor…
TIKLAYIN - Kampanyayı imzalayın
Komisyon çağrı metninin tamamıBizler, kadın ve LGBTİ+ gazeteciler olarak, Çalışan Gazeteciler Günü’nde iktidara ve tüm sendikalara, kadın emekçiler adına sesleniyoruz. Çalışma hayatında şiddeti bitirmek için samimi bir adım atın ve ILO’nun 190 No’lu Sözleşmesini tanıyın. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından 21 Haziran 2019’da uygulamaya konan sözleşme, çalışma hayatından şiddetin her türünü silmeyi amaçlıyor. Çünkü işyerleri toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa uğrayan kadınlar ve LGBTİ+lar için hiç güvenli değil. Evlerimizde, sokakta olmadığımız gibi çalıştığımız yerlerde de güvende değiliz. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak, yaptığımız son anket çalışmasına göre gazeteci kadınların yarısı, iş hayatında cinsiyeti nedeniyle en az bir kere şiddete maruz kalıyor. Şiddetin faili kimi zaman yönetici, kimi zaman çalışma arkadaşı, kimi zaman sosyal medya kullanıcısı, kimi zaman polis. Öte yandan, araştırmalara göre gazeteci LGBTİ+lar işyerlerinde kimlikleriyle var olamıyor, kimliklerini saklamaya zorlanıyor, ayrımcılık işyerlerinde eşitliği engelliyor. ILO 190 Sözleşmesi’nin yayımlanmasından bu yana yaklaşık üç yıl geçti. Türkiye hâlâ bu sözleşmeye taraf olmak üzere bir adım atmadı. Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar sendika dışında iş yeri şiddeti, toplu iş sözleşmesi maddelerine, sendikaların temel metinlerine yansıtılmadı. Talebimiz, Türkiye’nin bu sözleşmeye taraf olması, başta kendi sendikamız olmak üzere tüm sendikaların, ILO 190’ın yüklediği sorumlulukları toplu iş sözleşmelerine yansıtmasıdır. Çağrımız başta meslektaşlarımız tüm kadın ve LGBTİ+ emekçilere… Gelin, çalışma hayatında şiddeti bitirmek için birlikte mücadele edelim. |
TIKLAYIN - ILO: 13 milyon daha az kadın istihdam edilecek
TIKLAYIN - "Türkiye ILO'yu İhlal Sıralamasında 5. Sırada"
(EMK)