Duvarların ardında, 12 Haziran seçim hazırlıklarını takip etmeye çalışıyorum...
Ankara'nın erkek siyasetinde koltuk yarışı gırla giderken; dikkatimi bir "ilk" çekti!
Türbanlı kadınlar yıllardır hamallığını yaptıkları siyasi patilere dediler ki: "Başörtülü Aday Yoksa Oy da Yok!"
Bunun için "Başörtülü Milletvekili istiyoruz inisiyatifi" kurmuşlar.
Kadınların talepleri çok net! Ancak karşılarında kocaman bir duvar oluşmuş! Hem de neredeyse yekpare bir duvar!
İstisnalar hariç, medya tekelleri bu sesi duymuyor! Kadınların bu çıkışını, kampanyayı görmezden geliyor. Duble sansür uyguluyor kadınlara!...
Bugüne kadar onlar bedel ödedi! Badem bıyıklı, sakallı erkekler türban üzerinden siyaset yaptılar!
Kişiliklerine saldırıldı, her fırsatta rencide edildiler! Konuşan yine erkekler oldu!
Onlar emek verdi, çalıştı! Siyasetteki egemenliklerini büyüten tüm yönetim kademelerindeki yerlerini sağlamlaştıran erkekler oldu!
Her seçim döneminde sokak sokak, kapı kapı dolaşıp oy istediler! Erkekler milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi oldu!...
Emeklerinin karşılığını istediklerinde; karşılarına yasaklar çıkarıldı... Vitrinlerine koydukları birkaç başı açık kadınla idare etmeleri istendi..
Şimdi omuzlarına basarak siyaset yapan burjuva partilerden; milletvekili aday listelerinde türbanlı / başörtülü kadın adaylara yer vermelerini istiyor kadınlar!
Ancak Adalet Ve Kalkınma Partisi'nden (AKP) Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) bütün burjuva partiler kadınların bu talebi karşısında üç maymunu oynuyorlar!...
Türbanlı örtünmüş kadınların oylarıyla ihya olan AKP her seçim döneminde ya türban yasağına sığındı ya da liyakattan dem vurdu..
Her defasında, henüz zamanı gelmedi diyerek, kadınların taleplerini öteleyerek, oyalamayı tercih etti.
Kadınlardan adaylık talebi etmemelerini, AKP için çok çalışmalarını istedi.
İslam dininin kadına yönelik gerici argümanlarını kullanarak, kadınların gözünü boyamaya çalıştı.
Her fırsatta kadınlara "üç çocuk doğurun" diyerek; anneliğin kutsallığı demagojisiyle ev köleliğini kutsadı, teşvik etti...
Koyduğu sınırları aşan, demagojilerine kanmayan kadınları ise tasfiye ederek susturdu.
Kadın ile erkeğin asla eşit olmadığını, olmayacağını savunan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'sinin; "Başörtülü Aday Yoksa Oy da Yok!" kampanyasını görmezden gelerek, kadınları görünmez kılmaya çalışması bir tesadüf değil elbette!...
Bahçeli ve MHP'si mi? Türbanlı kadınların talebi konusundaki tutumlarına dair; en erkek, en ırkçı, en şoven, en milliyetçi bu faşist partinin programı her şeyi açıklamaya yeter:
"Kadın ailenin temelidir. (...) Kadınlar toplumsal alt yapının mimarları olarak özel bir konuma sahip olacaklar!"
Gelelim laikliğin, Kemalizm'in en sadık bekçisi CHP'ye!...
Her ne kadar Gürsel Tekin'in İstanbul İl Başkanlığı döneminde, kara çarşaflı kadınlara sabık Genel Başkan'ları Deniz Baykal parti rozeti takmış olsa da..
Başı açık kadınlarla milletvekilliği yarışında "yeterince" sorun yaşıyorlar. Burjuva siyasette '90'lı yıllardan başlayarak kadınların söz söylemek istek ve pratikleri onları "yeterince" zorluyor.
Hem Mustafa Kemal'in partisinde türbanlı aday çıkarmak bütün ezberi bozmaz mı? Bugüne kadar yürüttükleri yasakçı politikalar..v.s, v.b,... Tam da oy peşine düştükleri bir zamanda! Hazır bir erkek dayanışması olmuşken! Susmak, duymamak, görmemek siyaseti çıkarlarına en uygun politika!....
Liberalinden, gericisine-dincisine, faşistinden-sosyal demokratına..., 12 Haziran seçimlerinin öngününde medya tekellerinin ve burjuva partilerin bu konsensusu, Simone de Beauvoir'in: "Burjuva erkeği kadında tamamlayıcısını arar, eşitini değil." Sözlerini bir kez daha doğrulamış oldu!
1934 yılında Anayasa'nın 10. maddesinde yapılan değişiklikle; kadınlara genel seçimlerde seçilme hakkı verilmiş olması mı?
Bildiğim kadarıyla, 12 yıl önce Merve Kavakçı kullanmıştı seçilme hakkını!..
Daha ilk gün adeta bir linç girişimiyle karşılaşmış ve Meclis'ten kovulmuştu! Bu da yetmemiş milletvekili olduğu Fazilet Partisi'nce sap gibi ortada bırakılmıştı!
Bu satırları yazarken, henüz siyasi partiler milletvekili aday listelerini açıklamamışlardı. Ancak, türban milletvekiline listelerinde yer vermeyecekleri kesin! Önümüzdeki süreçte tartışmaların devam edeceği de!
Gerici-dinci yayın organları ve kalemşörlerin kampanyaya saldırmaları ise; türbanlı kadınların bu çıkışını egemenliklerine karşı bir başkaldırı olarak görmelerinden kaynaklanıyor. Kozasından çıktı mıydı tırtıl; kozaya geri girmezmiş artık! (FE/BA)
* Füsun Erdoğan, 9 Nisan 2011, Kandıra, 2 Nolu T Tipi Cezaevi