Ekonomik krizin uç vermesiyle birlikte iktidar çevreleri yaklaşık bir yıldan beri “Aynı gemideyiz. Batarsak birlikte batacağız” diye bir propagandaya başladılar. Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte bu iddia tekrar ısıtılmaya başlandığı için, bu konu üzerinde durma gereği hasıl oldu.
İktidarın ve onun medya kesiminin bu söylemdeki amacı; ‘muhalefet yapmayın, iktidarın aldığı tedbirleri destekleyin, biz bir Türkiye gemisiyiz ve bu geminin yüzmesini sindiremeyen dış güçler bizi batırmak istiyor, bunun için el ele vererek ülkemizi savunmak için iktidara destek olmalıyız’ gibi lafazanlıklarla muhalefeti susturma, iktidarı temize çıkarma çabasıdır.
Bir not babında değinelim. Ortada bir muhalefet var mı? Bu da ayrı bir sorun. Ana muhalefet partisi konumundaki CHP’nin bir devlet sahipliği içselleştirmesi, onu olanla yetinmek ve olan üzerinde parti içi pazarlıklar yapmaktan ibaret bir muhalefet sınırlarına hapsediyor. Her parti HDP’ye yükleniyor. Bu durum, bunların aslında birer ‘devlet partisi’ olduğunu gösteriyor! Devleti önceleyen bir siyaset alanında devlet, alanın merkezine lök gibi oturmuşken, birey bir köşeye atılmış parçadır.
Türkiye bir gemi ise, biz aynı gemideyiz. Aynı mantığı yürütecek olursak dünya bir gemi ve biz dünyalılar olarak da, hepimiz (bütün uluslar, etnisiteler, dinli ve dinsizler, beyazlar, siyahlar, dostlar, düşmanlar, zenginler, fakirler vb.) aynı gemideyiz. Evrende bulunan dünya gezegeninin normal ortamından sapması, saptırılması halinde bir tüm olarak gemimiz, yani dünya yok olur! Burada yaptığım gemi benzetmesi bir toplum yapısıyla, onun iktisadi durumuyla değil, coğrafyayla ya da astronomiyle ilgilidir. Dolayısıyla bir ekonomik kriz karşısında “Biz aynı gemideyiz” söylemiyle bu benzetmelerin hiçbir ilgisi yoktur.
Bir ülke ekonomik krize düştüğünde: 1) Bu ülke neden, nasıl ve kimler tarafından ekonomik krize sokuldu? 2) Bir ekonomik krizde toplumun tüm kesimleri aynı ölçüde mi zarar görür? Örneğin işçilerle holding sahipleri aynı etkilere mi maruz kalacaklar? 3) Ekonomik krizin faturası kime yıkılmak istenmektedir? Aynı gemideyiz diyerek gerçeği çarpıtanlar önce bu sorulara cevap vermeliler?
Bunlara cevap veremezler, işlerine gelmez. Çünkü o zaman topluma aynı gemideyiz dedikleri bu cilalı sözün arkasındaki korkunç kirin, pasın, çürümüşlüğün görüntüsü ortaya çıkar.
Sınıflı toplumlarda toplumun bütün kesimlerinin birleştiği bir ekonomik ortak çıkar noktası yoktur, olamaz da! Ekonomik işleyiş birbirini destekleyen, birbirini dışlayan, birbiriyle örtüşen veya çelişen bir artılar eksiler dizgesidir. Kâr amaçlı ekonomik işleyiş, toplumdaki ekonomik çelişkilerin temelini oluşturur. Çünkü orda sömürü vardır!
Dolayısıyla çıkarların çeliştiği bir ekonomik yapının ortak bir gemisi olmaz! Bir krizde, krizin yükü toplumun tüm kesimlerine eşit dağılmaz! Toplumun çok büyük bir kesimini oluşturan işçiler, işsizler, köylüler, esnaf, öğrenciler, orta üreticiler, memurlar bir kriz durumunda karınlarını doyurma telaşına ve sıkıntısına düşerken (ki, bunların çoğu da şu durumda bile yarı açlar), holding ve banka patronlarının, büyük bürokratların hiç de böyle bir telaşları olmayacak! Krizden çıkmak için halk, kemerlerini daha çok sıkma zorunda bırakılırken, az sayıda egemen servetleri oranında hiçbir fedakarlıkta bulunmayacak. Kimileri servetlerine servet katamayacak olsa da kimileri krizi fırsata çevirerek daha büyük servetler edinecek! Bir ülkede satın alma gücünün azalmasından, dolaylı vergilerin (vatandaşın her harcamasından alınan vergi türü) artmasından doğrudan etkilenen kesim o ülkenin işverenleri değil, geniş halk kitleleridir.
Bize ‘aynı gemideyiz, susun’ diyenlerin gemi mantığını devam ettirelim. Bu gemideki yolcuların hepsi aynı koşullarda mı bulunuyorlar? Bu geminin bir kaptanı, ser dümencisi, makinisti ve mürettebatı vardır, değil mi? Bu gemi battığında, bundan yolcular sorumlu tutulabilir mi?
Toplumun az bir kesimi kazanırken, kamu kaynaklarını tarumar ederken hiç de aynı gemideyiz demiyorlardı! Toplumun yarısı vatan haini, terörist, bölücü ilan edilirken aynı gemide olmaktan söz etmiyorlardı. Şimdi ekonomi krize doğru giderken aynı gemideyiz demeye başladılar. Ülkeyi gemiye, ülkedeki 80 milyon nüfusu da geminin yolcularına benzeterek, coğrafi bir durumu ‘aynı gemideyiz’ diyerek siyasetin diline tahvil etmek, kaptanın sorumluluğunu gizlemek ve krizin faturasını halkın üzerine boca etmek için kullanılan bir aldatmadır, çarpıtmadır! (HŞ/HK)
Manşet resmi: Hindistanlı ressam Sadhu Aliyur'un Paper Boat adlı eseri.