Zamanında Başbakan söylemişti: "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" diye. Bu ne demektir? Üşüyeceksiniz, yeri geldi aç kalacaksınız, öleceksiniz, öldüreceksiniz, yani bu görevin hakkını verebilmek için cefasını ses çıkarmadan çekeceksiniz.
Adı "Vatan Borcu"dur şunun şurasında. Borcun nasıl ve hangi koşullarda ödeneceği, mensup olduğunuz sınıfsal özelliğe, hısımlarınızın devletle değişen münasebetlerine göre değişir.
Bu başka. Ayni ödemeye dahil olan hizmetleri üç beş şeyle sınırlamamayı da uzun zaman önce öğrenmiştik. Diskoda gördüğü kötü muamele sonucu hayatını kaybeden Uğur Kantar'ın borcunu nasıl ödediğini az buçuk herkes biliyor.
"Hayata Dönüş Operasyonu"nda yaşananlar, "Olay Yeri Tutanağı"nda operasyonun yapılma nedenine dair yazılanları mesnetsiz bırakacak kadar canice olmasından dolayı olacak ki, tutanakta adı geçen şahısların ortadan kaybolmasına karar verildi.
Jandarma, tutanakta adı geçen beş askerden üçünün kendi personeli olmadığını bildirdi. Oysa jandarma altı yıl önce Eyüp'te görülen aynı davada aynı tutanaktaki sicil numaralarının beş yüzbaşıya ait olduğunu bildirmişti.
27 Eylül 2011'de ise "Sicil numaralarından ikisinin, Başçavuş Macit Sarıkaya ve Kıdemli Başçavuş Suat Aykan'a ait olduğu belirtilirken, diğer üç numaraya ilişkin, "Bu numaralara sahip muvazzaf ya da emekli personel bulunmadığı tespit edilmiştir," denildi.
Bundan altı yıl önce 27 Ekim 2005'te, Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada adı geçen isimler ise hepsi yüzbaşı olmakla birlikte şöyleydi: Zeki Bingöl, Ömer Arık, Hüseyin Pir, Ahmet Koçyiğit ve Ahmet Eş.
Bu isimlerden geriye kalan tek kişi Zeki Bingöl olmuş ve onunla birlikte yargı süreci devam edecek olan 39 asker. Yazının hedefine çelişik duracak ama emekli Yüzbaşı Zeki Bingöl'ün yorumuna katılmamam mümkün değil:
"Benim dışımda dört bölük komutanının ismi vardı. Niye saklıyorlar ki? Yasal bir görev değil miydi? 39 erin ismini veriyorsun, ayıptır!"
39 askerin ismi önemli. Nihayetinde, bu suçun tartısı yok ama Bingöl'ün dediği gibi yasal bir görev değil miydi bu? İnsanların topluca yakılması, tatbikat sırasında kazara mı gerçeklemişti?
39 asker görev esnasındaki dikkatsizlikten dolayı mı suçun tamamını üstlenmeliydi? Emri veren ve emri yerine getirenler arasındaki suç paylaşımında marj olarak askerin varlığı mı konulmuştu?
Meğer vatan borcu, devlet ricalinin elinden suçu almakla da ödeniyormuş. Haberimiz var da yokmuş. Gün saymakla da iş bitmiyormuş. Şimdi ne olacak?
Hoş yıllar sürecek, belki de o gün hiç gelmeyecek ama o gün geldiğinde bu askerler üstlerinin niçin ceza almadığını sormayacaklar mı? Sormayacaklar elbet. Vatan borcu deyip suçu "kıvançla" kabul edecekler. Kimbilir...
Malumunuz, yargı ile ordu arasına kara kediler gireli çok oldu.
"Yargım, sen büyüksün senden büyük ordu var" denilen günler geçmişte kaldı ama meğerse ittifak lazım gelince ihtilafa düşmemek gerektiğini ne güzel bilirlermiş. (FG/YY)