Bu aralar, çizgi roman severlerin çoğu DC Comics’ten bildikleri antikahramanların toplaştığı Suicide Squad’ın (İntihar Timi) filmini bekliyor heyecanla. Art arda gelen fragmanlarla da bu heyecan doruklara ulaşıyor.
Oyuncu-müzisyen tatlı bey Jared Leto’nun, gördüğümüz kadarıyla, şahane bir Joker kompozisyonu ortaya çıkardığı filmin bir diğer önce çıkan ismi ise Harley Quinn’i canlandıran Margot Robbie. Yapımcılığını Charles Roven ve Richard Suckle’ın üstlendiği Suicide Squad’ın yönetmeni ise David Ayer.
Filmde Leto ve Robbie dışında, Will Smith, Joel Kinnaman, Voila Davis (çok hayranım, çok), Jai Courtney, Adewale Akinnuoye-Agbaje, Ike Barinholtz, Scott Eastwood, Jai Courtney gibi isimler de var. Filmin müzikleri, Sandra Bullock’lu, George Clooney’li Gravity’le En İyi Müzik dalında Oscar’ın sahibi Steven Price’a ait.
Peter Jackson’ın The Lord Of the Rings Triology (Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi) ve Christopher Nolan’ın Batman Begins’inin (Batman: Başlangıç) de müzik editörlüğü yine bu İngiliz beyefendiye ait. (İyi bir bey anlayacağınız.)
Size ne Batman’in ta kendinden, ne de antikahramanlardan bahsedeceğim teker teker. Bugün size genç, güzel, akıllı, eğitimli, sporcu genç bir psikiyatrın, nasıl bir antikahramana dönüştüğünü anlatacağım.
Asıl adı Harleen Frances Quinzel olan Harley Quinn, Joker’i de uzun süreler misafir eden Arkham Asylum’da staj yapan genç bir psikiyatrdır. Zaten ne olursa, orada çalışırken olur. Joker’in sağlık durumuyla çok ilgili olan Harleen, sürekli onu incelemek istemektedir.
Tam bir manyak olan Joker bu ilgiyi fark eder. Zamanla Joker’e çok aşık olan Harleen, ona Arkham Asylum’dan kaçması için defalarca yardım eder. Bunun fark edilmesi üzerine de önce doktorluk lisansı elinden alınır, sonra da hasta olarak oraya yatırılır. Büyük Arkham depreminde hastaneden kaçar ve hayatına artık Harley Quinn olarak devam eder.
Harley Quinn’in yaratıcıları Paul Dini ve Robert Timm, Harley’nin DC Comics’te bu kadar yer kaplayacağını ilk etapta hiç düşünmediklerini itiraf etmişler 3-5 sene önce. Yaradılış amacı “Batman Animated Series”de sadece Joker’e yardımcı bir karakter olması düşünülürken, kazandığı repütasyonla, 1994 baskılı The Batman Adventures: Mad Love’la birlikte ekibin içinde yerini almaya başladı.
Harley Quinn’in Joker’le olan ilşkisi oldukça karışık ve saplantılı bir ilişki. Joker genel manada tam bir manyak olduğundan, Harley Quinn’i de sürekli istismar ve manipüle eder. Harley, kendi de az manyak olmadığından sürekli gel-gitlerle her şeye devam eder, tatlişkoluğunun yanı sıra, zamanla joker’e benzemeye başlar.
Zaman zaman Quinn’e karşı kendi çapında bir sevgi anlayışıyla yaklaştığını görsek de, kenarda köşede kalan beşeri tarafıyla asla yüzleşmek istemeyen Joker için bu durum muhakkak önlenmesi gereken bir şeydir. Ne zaman Joker, Quinn’e karşı içten içe sevgi duyduğunu anlar, o zaman da bir rokete koyup Quinn’i uzağa fırlatır. Robinson Park’a düşen Quinn, orada Poison Ivy’le tanışır. Kadın gücü ittifakı kurulur. Olaylar gelişir, gelişir… O başka zaman.
Buena Vista Üniversitesi, Harley Quinn ve Joker’in ilişkisinden yola çıkarak, vizyona girecek filmin, istismar içeren ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacağına dair minik bir araştırma yapmış. Sonucuna ulaşamadım tabii. Tüm çizgi romanları okuyup, animated seriesi izledikten sonra rahatlıkla diyebilirim ki; bence, Harley Quinn, eksikliklerine rağmen değil, eksiklikleri yüzünden, kahraman dünyasının en feminist kadınlarından biri bir yandan da.
Film Ağustos ayında vizyona girecek, Batman Animated Series’e youtube’dan ulaşabilirsiniz, çizgi romanlar için de bir Google yapmanız kafi eğer satın alamıyorsanız. (GP/NV)