Yıl 1998.
Diyarbakır’da Dağkapı Sağlık Ocağı’nın bir kısmının karakola çevrilmesinin öğrenilmesi üzerine Türk Tabipleri Birliği (TTB) Sağlık Bakanlığı, Diyarbakır Valiliği, Sağlık Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunur.
10 Temmuz 1998 tarihinde Diyarbakır ilinin en fazla sağlık hizmeti üreten sağlık ocaklarından Dağkapı Sağlık Ocağı'nın önemli bir bölümü, kurulan yeni karakola mekan sağlamak üzere elden çıkarılır. Sağlık ocağının ulaşım, aydınlanma, genişlik vb. olanakları daha iyi olan bölümleri karakol için boşaltılır, geriye kalan mekana sığışılarak sağlık hizmeti yürütülmeye çalışılır. Dağkapı Sağlık Ocağı Diyarbakır şehir merkezindeki en eski ve en merkezi sağlık ocaklarındandır.
Bu duruma karşın Sağlık Bakanlığı'nın konuya ilgisizliği ve çözemeyişi, ciddiyetten uzak yaklaşımı üzüntü vericidir. Karakolla iç içe bir sağlık kuruluşuna vatandaş gitmekten çekinmektedir. (TTB 1998-2000 Çalışma Raporu syf. 66)
* * *
Yıl 2016.
Gelen bilgi şöyle: Diyarbakır Merkez'de Bağlar 2 ve 3 No'lu Aile Sağlığı Merkezi (ASM) karakola dönüştürülecek…
Ne kadar doğru? 15 Ocak günü Türk Tabipleri Birliği’nden bir grup hekim Diyarbakır’a giderek hekimlerle, yetkililerle görüşmüşler.
Diyarbakır Halk Sağlığı Müdürü’nden yaklaşık 30 bin nüfusun birinci basamak sağlık hizmeti aldığı Sur’da 4, 9 ve 12 No’lu, 9 birimlik üç Aile Sağlığı Merkezi ve bir Toplum Sağlığı Merkezinin, çatışmaların ve sokağa çıkma yasaklarının sürmesi nedeniyle 45 gündür kapalı olduğunu öğrenmişler.
“Diyarbakır merkezinde Bağlar da bulunan, karakola dönüştürülmek istenen 2 ve 3 Nolu ASM’lerde 10 aile hekimliği birimi, yaklaşık 40 bini kayıtlı olmak üzere toplam 60 bin nüfusa (Sur ilçesinden göç eden ve Suriyeli kayıtsız hastalara) hizmet veriyor. 600 m2 çalışma alanıyla bölgeye 1963 yılından beri hizmet veren Aile Sağlığı Merkezi oldukça yoğun gebe ve bebek nüfusuna sahip. Yoksul halkın rahatlıkla ulaşabildiği, aşısını, muayenesini yaptırdığı ASM son aylarda Sur’dan zorunlu göç eden halka da kapısını açmış durumda.”
* * *
Türkiye'de hükümetlerin "sorun" çözmede geldikleri mesafe açısından bir veri diye bakılabilir yukarıdaki aktarımlara. Ya da mevcut Hükümetin -aksini iddia etse de- 1998'li yılların hükümetleriyle aynılığının belgesi olarak okunabilir.
Gelen bilgiler bunlarla sınırlı değil. Yine 1998-2000 TTB Çalışma Raporu'nda yer alan hekimlik uygulamalarına, hekimlere yönelik baskılar da benzerlik taşıyor. Hatta medya desteğiyle yürütülen “operasyonlarla” tıp fakültesi hastanesi çalışanları, orada verilen hizmet suçlulaştırılarak hedef gösteren yayınlar yapılıyor.
Gündelik politika açısından bir "malzeme" olarak görülebilecek ve haklı olarak karşısında çok söz söylenebilecek bu gelişmeler doğrudan insan sağlığı ve yaşamını etkileyen önemdeler. Sağlıkta yarın yapılacak olumsuzlukları engelleyecek çabalar kadar bugün hemen yapılması gerekenler var. O nedenle her türlü "hesabın" ötesinde acil ve etkin bir çözüm bulmak gerekiyor.
Diyarbakır’da sağlıkçıların Barış İçin Beyaz Forum Deklarasyonu’ndan sokağa çıkma yasağı olan bölgelerde sağlık hizmeti sunmak için hazır olan sağlıkçıların ve bu hizmete ihtiyacı olanların varlığını –bir kez daha- öğreniyoruz. Normalde resmi sorumluluların ve mekanizmaların ayrımsız herkes için yerine getirmesi beklenen bu görev için engel olanın teşhir edilmesi de çok önemli. Çünkü sağlık hizmetinin verilememesi bir insanlık ayıbı.
Çatışma ve savaşın istenmediği ve son bulması temel beklentimiz. Ancak bunun varlığında da sağlık hizmetinin verilmesi ve nasıl verileceği hakkında sayısız belge bulunuyor. Daha önce de bianet'te yazmıştık ama –kısmen- tekrarlamakta yarar var:
“Sağlık çalışanları tıbbi görevlerini yerine getirirken, saygı gösterilmeli, korunmalı ve desteklenmelidir.
Yaralı ve hastalara, sadece tıbbi temelde ayrım yapılmalı, tedavi sırasında diğer özellikleri, bağlantıları dikkate alınmamalıdır.
Özellikle sivil tıbbi hizmetlerin aksadığı bölgelerde, tıbbi bakıma gereksinim duyulduğu hallerde, sağlık çalışanları bu bölgelere girebilmelidir. Benzer biçimde, tıbbi bakım gereksinimi olan kişiler bu hizmetleri talep edebilmelidirler.
Kime hizmet ettiğine bakılmaksızın tıbbi olanaklar, araçlar, ihtiyaçlar korunmalı ve yok edilmemelidir.
Silahlı çatışmanın tarafları yaralı ve hastaların bakımı için, pratik antlaşmalar yapma ve destekleme konusunda işbirliği yapmalıdır.
Vicdani, ahlaki ve hukuki ilkeler üzerinde yükselen bu yasayı çiğneyen silahlı çatışma taraflarından biri bunu yaptıktan sonra vatandaşların çıkarlarına hizmet etmeye çalıştığını meşru bir biçimde iddia edemez.” (EB/HK)
* Fotoğraf: Anadolu Ajansı- Diyarbakır/Sur