Kandil Dağı alışılmışın dışında bir çıban başı. İran ve Irak sınırının her iki tarafındaki Kürt bölgelerine uzanan kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde bulunuyor. 1992'te Kandil'e giderken bunaltıcı yaz sıcağı altındaki vadilerin üzerinde büyük kar birikintilerinin yükseldiğine tanık olmuştum. O dönemde Kandil, İran Kürdistanı'na siyasi aktivistleri ve gerillaları gizlice sokan Batı eğilimli bir Kürt demokratik hareketinin üssü durumundaydı. Bugünse ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye'ye saldırılarından dolayı terör örgütleri listesine dahil ettiği ayrılıkçı bir grup olan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve onun İran kolu PEJAK tarafından kullanılıyor. Petraeus ve Crocker geçen hafta sundukları raporda Bağdat ve çevresindeki şiddete odaklanmasa da, Kürt sınır bölgeleri de İran, Türkiye, Irak ve ABD'yi etkileyebilecek patlamaya hazır bir bomba konumunda.
PKK Türkiye'ye karşı, örgütün lideri Abdullah Öcalan'ın yakalandığı 1999'da sona eren 15 yıllık bir savaş yürüttü. Bunun ardından PKK kalıntıları Kandil'e kaçtı; o zamandan beri Türkiye onları terörist saldırılar düzenlemekle suçlayıp askerlerini üzerlerine göndermekle tehdit etti. PEJAK'a karşı benzer suçlamalar yönelten İran sınırdaki Kürt köylerini bombalayarak misillemede bulundu ve geçen hafta o da Irak'a askeri müdahale tehdidi savurdu.
Kürtler PKK ile savaşmaz
Bütün taraflar Kandil'deki Kürtler sanki başkasının sorunuymuş gibi davranıyor. İran ve Türkiye Irak hükümetinden, PKK ve PEJAK'ın sınırı geçerek düzenlediği saldırıları durdurmasını talep ediyor. Fakat Kandil'in yüz elli kilometre ötesine uzanan bölgede Irak hükümetinin hiçbir varlığı yok ve bu bölge resmi olarak Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi'nin kontrolünde. Bölgesel hükümet kendi payına ne Kürt kardeşleriyle savaşmayı hazmeder ne de helikopterler sarp Kandil dağına ulaşabilir. Diğer yandan ABD'nin gerek PKK gerekse PEJAK'ı Kandil'den çıkaracak askeri gücü var, fakat Washington'ın bugün ihtiyacı olan son şey, Irak Savaşı'nda yeni bir cephe açmak. Bush yönetimi Ankara'ya endişelerini anladığını, fakat PKK'ya saldıracak kaynaklara sahip olmadığını söylüyor. Bu arada İranlılar da ABD'yi PEJAK'ı desteklemekle suçluyor, Washington ise bu iddiayı yalanlıyor.
Bush yönetimi Türkiye ve Iraklı Kürtler arasındaki meseleyle ilgili olarak eski NATO Başkomutanı General Joe Ralston'u özel temsilci atadı. Her iki tarafın da olumlu gözle bakmasına karşın Ralston'un görevi sadece yarı zamanlı ve PKK ile sınırlı. Washington'ın iki taraf arasındaki ilişkileri yumuşatmak için daha fazlasını yapması gerekiyor. PKK kenara bırakılırsa, Türkiye ve Irak Kürdistanı arasındaki ilişkiler şaşırtıcı derecede iyi. Iraklı Kürtler, 1991 Körfez Savaşı'nın ardından Kürt bölgesinin yapılanması ve korunması konusunda Türkiye'nin oynadığı rol nedeniyle hala müteşekkir. Türkiye bugün Irak Kürdistanı'ndaki açık ara en büyük yatırımcı. Ve en önemlisi, Türkiye bağımsız Kürdistan gerçeğini kabul etmiş görünüyor; PKK'ye karşı savaşı başlatan Türk cumhurbaşkanı Kenan Evren bile bugün Irak'ta "bir Kürt devletinin" var olduğunu ve Türkiye'nin buna alışması gerektiğini kabul etti. Ufuktaki büyük engellerden biri, Irak anayasasına göre bu yıl sonuna kadar yapılması öngörülen ve petrol zengini Kerkük bölgesini muhtemelen Kürdistan'a bağlayacak olan referandum. ABD diplomatları Türkiye'nin Kerkük'teki Türkmenlerle (Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünün ardından bu bölgede kalan etnik Türkler) ilgili kaygılarını, Türkmenlerin yerel özerklik kazanacağı ve Kerkük'teki müstakbel yönetimde ağırlıklı rol alacağı konusunda güvence vererek yatıştırmak zorunda.
PKK'liler dağdan indirilebilir
ABD ayrıca Türkiye'nin PKK'nin böylesine çok destek kazanmasını sağlayan sorunlarla başa çıkma çabalarını da teşvik etmeli. Son yıllarda Türkiye Kürtçe yayın önündeki engelleri kaldırdı ve Kürtçe öğretime izin verdi. Türkiye'nin güneydoğusundaki illerde bugün seçilmiş Kürt belediye başkanları görev yapıyor. Ve son genel seçimlerde 20 Kürt milliyetçisi bağımsız vekiller olarak meclise girdi. PKK'nin kendisi de yumuşamış durumda; Türkiye dahilinde Kürt hakları adına ayrılıkçılığı terk etti. Eğer Türkiye bir genel af ilan etmiş olsaydı (ki bugüne kadar ordu böyle bir affa karşı çıktı), Kandil Dağı'ndaki savaşçıların büyük bölümü eve döner ve PKK sorunu ortadan kalkardı.
Ancak İran'la ilgili bir çözüm bulunması umudu zayıf. Nisan 1992'de Kürt lider Sadık Şereflendi ile Tahran'la barış umutlarını dile getirdiği bir konuşma yapmıştım. Fakat dört ay sonra barış temsilcileri kılığına girmiş İranlı ajanlar tarafından vurulup öldürüldü. Bugüne dek İran ılımlı Kürtlerle bile teması reddetti ve bunun bedelini PEJAK gibi aşırı uçlara desteğin artmasıyla ödüyor. Fakat Washington İran'ın Irak Kürdistanı'nı istikrarsızlaştırmasına engel olmalı. Asgari düzeyde ABD yönetimi İran'ın Kürt köylerine yönelik bombardımanları konusunda sesini, en az İran'ın Irak içindeki diğer faaliyetlerine yönelik olduğu kadar gürleştirmeli. Bu mesele BM Güvenlik Konseyi'nin gündemine de getirilebilir. Kürdistan'ın istikrarlı, demokratik ve Batı yanlısı hükümeti Amerika'nın Irak'taki yegane başarısını temsil ediyor; Washington bunu korumak için elinden geleni yapmalı. (PG)* ABD'nin eski Hırvatistan Büyükelçisi ve Iraklı Kürtlerin danışmanlığını yapmış olan Peter Galbraith'in Newsweek'te yayınlanan "What They Are Missing" (Kaçırdıkları Şey) başlıklı yazısını Birgün gazetesi Türkçeleştirerek 17 Eylül 2007'de yayınladı. Arabaşlıklar Birgün gazetesi tarafından eklenmiş.