Çocuktum. 12 Eylül olmuştu. Sokağa çıkma yasağı vardı. Dışarıda sadece tanklar ve gri bir hava vardı. Dersim'de her köye cami açılıyordu. Bir askeri komutan olan Kenan Güven vali atanmış, hiç utanmadan Dersimli Kızılbaşlara namazdan, oruçtan, camiden, ibadetten söz ediyordu.
Camiye gidilmesini "salık" veriyordu. Baskı ve tehditlere ve kapkara havaya rağmen Dersimliler camiye girmiyordu.
Daha sonra 12 Eylül Anayasası oylanıyor ve en fazla hayır oyu Tunceli'den çıkıyordu. Dersimliler Türk-İslam Sentezi denen şeyi ve askeri darbeyi hiç sevmemişti.
Seyfi Oktay
Ankara Hukukta idim ve O Adalet Bakanı idi. Solcu, demokrat ve ilerici kökenli pek çok hakim-savcı işbaşı yapmış ve dönemin "İslamcı basını" hemen Alevi Bakan'ı hedef yapmıştı. "Alevi kadrolaşması yapıyor!" O ise pek dürüsttü: "Evet kendi kadrolarımı alıyorum, siz yıllardır yapmıyor musunuz?"
Cesurdu. Yaptığının arkasındaydı. Benim sıralarımdan -işkenceli sorguyu da deneyimlemiş arkadaşlarım da dahil- pek çok solcu, devrimci ve Alevi kökenli insan onun sayesinde Türkiye'nin çeşitli yerlerinde hakim veya savcı olarak işbaşı yapmıştı. Hâlâ mesleklerine devam ediyorlar.
Ondan sonra Mehmet Moğultay döneminde bir kısım solcu daha hakim-savcı olabildi. Sonra devletin kapısı Alevilerin suratına çarpıldı. Bir daha açılmadı.
Seyfi Oktay'dan söz ediyorum. Dede. Pek çok özelliği olan "adalet insanı"ndan. O adam önceki gün birdenbire "Ergenekoncu" oluverdi! 76 yaşına, hastalığına, yüzündeki kamil bakışlara aldırmadan içeri atılıverdi!
"Alevi Köylerine Yardım-Yataklık Suçu"
Kaderi "Erzincan'ın Alevi köylerine gıda ve malzeme yardımı yaparak yardım yataklık eden" General Saldıray Berk'e benziyor. Berk ile Türk Ceza Yasası yeni bir "suç tipi" ile zenginleşti: "Alevilere Yardım-yataklık etmek." Sanki "silahlı örgüte yardım etmek", "DHKP/C'ye yardım etmek", "PKK'ya yardım etmek" gibi.
Her taşın altında "Alevi Cuntası!"
İslamcı medya ya da "yandaşlar" bir süredir Alevi paranoyası içinde: "28 Şubat'ı Aleviler yaptı!", "Çevik Bir Aleviydi!", "Ergenekoncu Subaylar Aleviymiş!", "Orduda Alevi Cuntası var!", "Yüksek Yargı Alevilerin Elinde!" başlıkları yandaş medyanın ekranlarından ve manşetlerinden düşmüyor. Yüksek yargıyla bitmeyen hesaplaşmaları Seyfi Oktay'ın işe aldıklarına uzanmasın!
Bir zamanlar Yahudiler hem Kızıl Komünizmin hem de küresel emperyalizmin sorumlusu olarak görülürdü. Aleviler şimdi hem Ergenekonun hedefinde hem de Ergenekoncu! İslamcı "yandaş" medyaya sormayın, onlar bu paradoksa cevap vermezler. Çünkü onların şimdiki işleri "candaş medya" deyip Alevilere yine ve yeniden saldırmak. Yakında "basında Alevi cuntası var!" başlıkları görürseniz şaşırmayın.
Sorunları Alevilerle Değil!
Sorunları Alevi cemiyle, cemlerde kadınların ibadete katılmasıyla, Alevi çocukların "Allah korkusu", "din korkusu" olmadan yetiştirilmeleriyle, eğer başarırlarsa ve siyasal İslam devlete tamamen hakim olursa üniversitelerde başını en son kapatacak Alevi genç kızlarıyladır. "Enel Hak" deyişiyledir.
"İnsan Hak'ta, Hak İnsanda" felsefesi iledir. "Din çoktur, iman tektir" iledir. "Yol birdir, sürek bin birdir" anlayışıyladır. "Bin kere çağırsan yine gelmeyiz" cevabıyladır.
"Dört kitabı torbaya astım da geldim, madem ki ben bir insanım" iledir. "Okunacak en büyük kitap insandır" iledir. Vs, vs. iledir.
Sorunları bilimle, eleştiriyle, sorgulamayla, kul olmamayla, biat etmemeyledir. Alevilerle değildir! (HA/EÖ)